- Yağmur yağmış olmalı. Havada baya soğumuş ( camı kapatır)
- Günaydın leyla. Günaydın Kız Kulesi . Günaydın odam. ( ah bu yalnızlık. Nereye jadar olmalı ki? İnsan öleceğini bile bile nasıl mutlu olurdu ? Hen yalnız hem mutlu hem Leyla! )
- En alasından bir kahvaltı çekelim şimdi .
-Immh. Nasıl acıkmışım. Keşke çay ols...
- Çay? Kim koymuş ki bunu? Aman kim koymuşsq koymuş! iyiki koymuş.
Merhaba zeytincik! Yeşil olsan biraz canım çekti. Peynirli omletim. Soğudun mu sen? Saat mi?
-Hiii. Saat dokuz olmuş geç kalıyorum. Çıkmalıyım. Erken döneceğim. Sizi bırakmak zorundayım. ( evden çıkar ve pastanesine gider)
( Leyla yalnız görünüyor olabilir ama bunu birde ona sorun. )
- Leyla 'nın Pastanesi
- Evet işte benim ikinci evim.
- Evet şimdi herkes susacak ve Leyla konuşacak. ( masalara ve sandalyelere söylüyor)
- Biraz geç kaldım kusura bakmayın
Saat ona beş var. Emir geçecek birazdan. Onu görmeliyim.
- Hah! İşte geldi.
- Günaydın Emir.
+Günaydın Leyla.
- Sana bir çay ikram edeyim.
+ Çok isterdim ama acil bir işim çıktı. Sözüm olsun.
-Pekala. Bana artık bir çay sözün var......
Kendi kendini çekmişti bu kuyuya. Kimseler yok demişti herkes varken. Yalnızlığı seviyordu doğru. Peki bu kadar yalnızlığı kim kabullenirdi ki? Ondan başka ? Bi rüyanın içine dalmıştı. Hiç uyanmamak üzere . Belki günlerdir aynı cümleleri kuruyor , aynı kıyafetleri giyiyor hatta aynı şeyleri düşünüyordu. Kimseyi götüremezdi yanında . Salağa yatıyordu çünkü gerçeği düşündüğünde hayali bile zor geliyordu. Sevmek de bir nevi ölmek değil miydi zaten? " bir kez öldüm bi kez daha ölürüm " derdi hep. " Ölmek insanı öldürmüyor " ..
Fazlasıyla mutluydu. Bir söz almıştı. Elde tutulur bişey yoktu. Ama bir söz çay sözü. Kalp sıcaklığında. Bugün hava soğuktu yine. Denizin gölgesinde ufak toz pembe bir pastaneye sığdırmış gibiydi tüm sevgileri. Yalnızlığı güldürüyordu gözlerindeki gülüş .
Pastanenin bereketi sığmıyordu bugün masalara. Öyle yoğun çalışıyordu ki artık. Hastalığının ilerlediğini bile unutuyordu. Ömrünü günlere bölüyordu sanki. Bu telaş bu aşk insana ölümü nasıl oluyorda unutturabiliyordu? Bu deniz nasıl oluyorda böyle iyi geliyordu ruhuna? Bitsin istemiyordu. Kim isterki böyle sakin huzurlu bir hayatın bitmesini ? Hafif yanık kokusunun doldurduğu ufak pastaneyi terketmeyi?
- Yanık kokusu dolu
- Yanık mı?
- Eyvah! kekler! Hay Allah ! Yine yaktım.
- Burayı yürütmem bile mucize zaten. Ben bu sakarlıkla çok yaşamam
- Immm. Aslında hiçte fena olmamış. Bir iki sene daha yürütebilirim gibi.
+ Birileri yine kendi kendine konuşuyor galiba. Ne dersin? Emirdi arkadındaki.
- Korkuttun beni!
+Çayları getir hadi.
- Ne yani? Sen mi ısmarlamış oluyosun ? Burda benim pas...
+ Getirecek misin? Yoksa gideyim mi?
- Mızıkçılık yapıyorsun.
+ Çayları getirmiyorsun sende.
Başım dönüyor hayır hayır lütfen. Bayılamam bayıl..+ Leyla. Leyla. Aç gözlerini. Hadi güzelim uyan.
Emirin sesi kulaklarımı acıtıyordu. Gitmemişti oysa. Yalnız bırakmamıştı. Ondqn vazgeçemiyordum bu doğru. Kendimle birlikte onu da uçuruma sürükleyemezdim ama değil mi?.....