Furkan,belime sıkıca sarılmıştı. Neden ağladığını,neden bana bağırdığını,neden duygusuzca davrandığını çok merak ediyordum. Yaptığı şeyin farkına varmış olsa gerek benle konuşmak için geriye çekildi. Ama istemiyordum. Beni yine üzer korkusuyla beklemek,can yakıcıydı. Bana ilk defa bağırdı ve ilk defa bu şekilde tepkiler yağdırdı. Belki arkadaş arasında doğal görünebilir, yada benim fazla abarttığımı düşünebilirsiniz. Ama biz birbirimize kardeş misali sımsıkı sarılmıştık. Şimdi öğrenmenin sırası diyerek hazır olmadığım halde bu konu hakkında konuşmak beni zorlayabilirdi. Furkan'ın ellerini belimden çekip uzunca yaşlı gözlerle bana bakması kalbimi paramparça etmiş ve aynı zamanda onu bu denli ağlatan şeyin ne olduğu merakıyla sessiz kalmıştım. Ne gözümden bir yaş düşüyordu ne de bir belirti veriyordum.
"Meleğim,özür dilerim..."
"Bunca sene sonra sana ne yaptım da bana bağırdın,canımı yakın. En önemlisi beni ağlatırken hiç mi korkmadın?"
"Bak izin ver anlatayım. Ama yalvarırım bırak şu valizi elinden,gel eşyalarını yerleştir. Düzgünce konuşalım şu konuyu sana her şeyi anlatayım. Olur mu?.."
"Canımı yaktın. Benim şu an burada olmamam gerekirken kardeşlerimi bırakmamak için duruyorum. Sen beni üzerken bunu düşünmemiştin. Farkımız buymuş o zaman. Peki gitmiyorum. Ne açıklayacağını gerçekten(!)çok merak ediyorum."
Valizimi de alıp hızlıca yanından geçtim. Odama geri dönerken yaptığımın blöf gibi gözüktüğünü fark ettim. Aman... Zaten ne pansiyona yetecek param ne de gidecek yerim yoktu. Bundan dolayı eve geri dönecektim. Bu sayede erken davranmış oldum. Valizimi odama koyduktan sonra üzerimi hiç değiştirmeden Furkan'ın yanına gittim. Furkan salonda otururken Selin ise elleri ile başını sıkıştırmış bir şekilde karşıdaki pufta sabit duruyordu. Geldiğimi anlayınca ikisi birden bana baktı.
"Adoşum,iyisin değil mi? Neden tartıştınız,neden ağladın? Anlat bana..." Selin'in endişeli sesi ile yanına giderek konuşmaya başladım.
"İyiyim birtanem,sen uyumana devam et. Sonra konuşalım olur mu?"
"Peki..."
Selin'in gitmesini beklerken yerinden kalkıp odasına gitti. Kapı kapanma sesi gelince Furkan ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Meleğim?.."
"..."
"Gel,dışarıya çıkalım. Hem bir yerlerde otururuz. Hadi..."
"Peki madem. Gidelim öyleyse..."
Kızaran gözlerine bakmak içimin parçalanmasına neden olsa da en az onun kadar bende ağladım. Yaptıklarının geçerli bir sebebinin olmasını umarak bende onunla beraber kalktım. Ayakkabılarım hala ayağımda olduğu için kendime kızsamda şimdi tekrar dışarı çıkacağımızı düşünüp umursamadım.Kapının önünde Furkan'ın gelmesini bekledim. Gelince hemen dışarıya çıkıp beni kollarının arasına çekti. Sıcak olduğu için kollarının arasından çıktım. Şaşırmış olacak ki bana baktı daha sonra yürümeye devam etti. O durunca bende durdum. Karşı yola geçerken elimi tuttu. Buna birşey demeyip arkasından yürüdüm. Güzel bir kafenin önünde durduk. Bahçedeki masaları es geçerek içeri girince bende ardından içeriye girdim. Ortalardan bir masaya oturunca yine bende ardından oturdum. Konuşmaya başlarken garsonun;
"Hoşgeldiniz efendim, ne arzu edersiniz?" Demesi ile sözüne başlamadan son verdi.
"Ben sade kahve istiyorum. Sen ne içeceksin Furkan'cığım?"
"Bende aynısından"
"Peki efendim."
Garsonun gitmesiyle konuşmasına başladı.
"Ben... öncelikle sana karşı yaptığım iğrenç davranışlar için çok çok özür dilerim. Gerçekten bilinçl-"
Garsonun gelmesiyle tekrardan konuşması yarıda kaldı.
Kahveleri masaya bıraktıktan sonra 'afiyet olsun' deyip giden garsona mırıldanır bir şekilde küfreden Furkan'a bakıp devam etmesini söyledim.
"Gerçekten bilinçli yapmadım. Bana inan lütfen....Belki benimde içimde acı var. Kimse beni adam yerine koymuyor. Hele ki Selin. Ben sana bir şey itiraf etmek istiyorum. Daha kendim emin değilken sana söylemem tuhaf ama yardımına ihtiyacım var."
Çaresiz sesi ve düşmüş omzuyla o kadar... O kadar üzücüydü ki o hâli. Sandalyemi yanina çekip söylemesini istedim.
"Ben...Selin'e âşık oldum."
Bunu dedikten sonra bana bakıp dudak büzdü. Gülerek ona sarılıp geri çekildim. İyi de bana bağırmasının sebebi neydi ki...
"Ee,anladım da neden bu aşk yüzünden bana bağırdın?"
"Ona her söylemeye çalışmamda geçiştiriyor, ya da beni oyalıyor. Hastanede kafeteryada oturuken yine söylemeye çalıştım. Bu sefer senin yanına gelmek istediğini söyledi ve yanına geldi. Çok kızdım ona, çok sinirlendim. Her seferinde aynısını yapmasından çok sıkıldım. Sonra senle atıştım. Düşünecek gücüm yokken sana bağırarak, sana kızarak hata yaptım. Lütfen affet beni."
Gözünden bir damla yaş düşmesiyle hemen o damlayı elimle sildim. Ardından sıkıca sarıldım. O da bana sarılınca bir süre bu şekilde durduk. Geriye çekilince sandalyemi alıp karşısına geçtim. Kahvemi yudumlarken bana tekrar aynı soruyu sormasıyla cevabını verdim.
"Affettin değil mi beni?"
"Affettim, ama o sırada senin yardımına ihtiyacım varken tekrardan hastalığını ortaya çıkarmanla çok üzüldüm. Canım o kadar yandı ki ağlarken. Hastalığım basit değil. Bir de senin üstüme gelmen... Nefes alamayınca sancılar giriyor kalbime."
"Allah beni kahretsin. Yaptığım hata asla hemen affedilmez. Ama senin temiz yüreğin beni sümüklü sevmediği için hemen affetti."
Gülerek kahvemi içtim.
***
Valizimi yerleştirdikten sonra telefonumu alıp salona geçtim. Furkan elinde bir bardak tutarken televizyonda başlayan filmi izliyordu. Bardağı elime alınca içindekinin kola olduğunu gördüm. Bir yudum alıp geri ona verdim. Ardından Selin'i çağırmak için arkamı döndüğümde kapı pervasında bize baktığını gördüm.
"Gelsene birtanem.."
Yanıma gelip omzuma yaslanınca karşı koltuğa geçip onu da sürükledim. Koltuğun köşesine oturup başını bacağıma yasladım.
"Üç kişiliiiik çekirdek aileeeem;
Yarıııın, üniversitemiziiiiin ilk günüüüü! Saat yedi buçuuuuuk. Veeee biz akrep dokuzuuuuu yelkovaaan on ikiyiiiii gösterdiğindeeeee yatağımızda olacağız-ız-ız-ız!!!"
Konuşmamı bitirince bana şaşkınca bakan iki yüze bakıp mal mal sırıttım.
"İyisin değil mi Aden?"
Selin'in sorusuyla ona dönüp;
"Gayet iyiyim."
Kollarını kaldırıp olmayan kaslarını gösterdim.
"Size birisinin taklidini yapacağım canım ailem."
"Hadi yap bakalım."
Gülerek bana bakan Furkan'a dönüp sırıttım.
Popomu geriye alıp ellerimi hafifçe açtım. Maymun yürüyüşü yaparken ikiside gülüyordu. Gülüyordu az kalır hatta hönkürüyorlardı.
"Ya-yavşak Melike ahahhahahaha. Melike'yi yaptın değil mi?"
"Aaa! Nasıl bildin Furkişş?"
Yanağını sıkıp kendimi arkaya atıp koltuğa uzandım.
"Bu kız yurtta bana yavşardı. Sen nerden tanıyosun asıl? Sen dışarı çıkmazdın."
"Ee afedersinde Furkiş sıçmaya gidiyoduk hani. Birde zaten o da bizim kaldığımız büyük odadaydı."
"Hmm. Neyse yatalımmı? Saat yedi kırk ikiiiiiii akrep dokuzu yelkovan on ikiyiiiiii göstermese bileeeee biiiiiz yatalıııım canım aileeeeeem!"
"Yaaa!"
Taklidini yapmasıyla sinirlensemde onaylayıp odama girdim.
***
Alarmdan gelen siren sesleriyle gözlerimi açıp yataktan fırladım. Saate bakıp dolabımı açtım. Üstüme göğüslerimin hemen altında biten siyah bir büstiyer giyip üstüne kot tulumumu geçirdim. Saçlarıma salaş bir maşa yapıp açık bıraktım. Siyah deri çantama defter ve kalem koydum. Ardından aynanın önüne oturarak makyajıma başladım. Kuyruklu bir eyeliner çekip rimel sürdüm siyah kalem çekip toz pembe rujumu sürdüm. Son kez aynadan kendime bakıp odadan çıktım. Kahvaltı masasında beni bekleyen ikiliyi gördükten sonra oturdum. Kahvaltımızı yaparken acele etmemizi söyleyip suyumu içtim. Dillerini fırçaladıktan sonra bozulan rujumu tekrar sürüp ayağıma kırmızı converselerimi geçirdim. Hep birlikte aşağı indikten sonra dolmuş beklemeye başladık.Üniversitenin kapısından geçtikten sonra derin nefes alıp dersliklerin önünden geçerken kendimizinkşne bakıyorduk. Üçümüzde aynı derslikte olduğumuz için şanslıydık. Dersliği bulunca hızlıca içeriye geçtik. Arkalardaki amfiye oturup hocayı beklemeye başladık. İçeriye giren kişiye gözüm takılınca geçen üstüne düştüğüm çocuk olduğunu fark edip çantamı hızlıca önüme tuttum. Bizimkiler bana bakınca sonra anlatıcam diyip saklanmaya devam ettim.
Gelen sesle anında çantamı bıraktım.
"Sakar kız burdaymış. Vay be! Hiç aklıma gelmezdi..." Değişik ve sinirli tavrını ardına bırakmak ister gibi samimi olmayan bir biçimde gülümsüyordu. Birden kolumdan çekip kaldırmasıyla neye uğradığını şaşırdım. Furkan ayağa kalkıp beni arkasına çekince içim rahatlasada hala korkuyordum. Daha sonra onun beni çekmesi ve ardından Furkan'a yumruk atmasıyla ağzımdan küçük bir çığlık çıktı. Selin ise hemen Furkan'ın kolundan tutup yerden kaldırdı. Tam yere eğilecekken beni derslikten hızlıca çıkarmasıyla elim ayağım titremeye başladı. Yüzüm sıcağa rağmen buz gibi olmuştu. Sonunda durunca nereye geldiğimizi anlamak için etrafıma bakındım. Bodrumda olmalıydık ki rutubet kokusu ve yerlerin sert beton görünümlü olması bunu kanıtlıyordu.
Üstüme gelmesiyle arkamdaki duvara biraz daha yaklaştım. Artık nefeslerim kesik kesik olmaya ve alnındaki soğuk terler gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Ayaklarımın üzerinde duramazken aynı zamanda titremesine engel olmaya çalışıyordum. Gelen içgüdüyle ağlamaya başladım. Ne durabiliyordum, ne susabiliyordum. Küçük çocuğun hıçkırıkları misali ağzımdan çıkan hıçkırıklar iğne gibiydi. Her gözyaşımda kalbime batıyordu sanki. Bana yaklaşırken duvardan aşağıya kaydım. Merdivenden hızlı ayak sesleri gelince kapanan gözlerime ve alamadığım nefesime inat oraya baktım. Furkan korkuyla bana doğru geldi. Sonra önümde duran adını bilmediğim çocuğa dönüp yumruk attı. Çok korkuyordum. Furkan beni hızlıca kucağına aldığında kendimi rahatlıkla ona bıraktım. Gözlerim kapanırken güven duygusu ile Furkan'a biraz daha sokulup içimden teşekkürlerimi yağdırdım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK KANATLAR
Romance"Seni çözemiyorum. Sadece diyebileceğim bir söz var sana 'Hayatında mutluluk arama huzur arama. Huzurlu ve mutlu birini ara çünkü sen mutluluğu ve huzuru tek başına bulamazsın. Yalnızlığınla başbaşa kalamazsın. Mutlu birisi yoksa hayatında mutluluk...