Bodrum kata iniyorum , babam bu ayı nasıl geçireceğimiz konusunda homurdanıp duruyor. Raflarda kalan son 6 konserveden bir tane alıyorum ve gıcırtılı merdivelerin eşliğinde yukarı çıkıyorum.
Bu sene aşırı derecede kıtlık var ve bu yüzden yiyeceklerimizi temkinli tüketmeye çalışıyoruz. Başkanlar meraklanacak bir şey olmadığını söylüyor fakat bazı şeyleri anlayabiliyorum.
Dün 20. yaşımı kutladık , keşke annemde hayatta olsaydı. Onun yokluğunda ev tamamen benim sorumluluğumda , babam işten geç dönüyor bu yüzden ikiz kardeşlerime ben bakıyorum.
Sam ve Will , ikiside bu aralar çok huysuzlaştı. Onlarla ugrasmak gerçekten zor fakat ayak işlerinde çok yarıyorlar.
Dünya neredeyse tükenmek üzere ; kaynaklar bitti , oksijen azaldı , insanlar bölgelere dağıldı. Toplam 9 adet bölge var , her bir bölge farklı iş alanları çevresinde yaşamını sürdürüyor.
Bizim yaşadığımız bölge elektrik ve elektronik üzerine , namıdeğer "Bölge 5". Eskiden buralara Kuzey Amerika diyorlarmış. Şehrin çıkışındaki yüksek binalar , geniş caddeler ve kurumakta olan denizin üzerindeki elinde meşale olan yeşil "bayan özgürlük" terkedilmiş.9 Bölge dışında ana bir bölge var ve bütün bölgeler oradan yönetiliyor.
Bu bölgeler dışında yeni yaşam alanları keşfetmek adına her bölge 4 yılda bir 17-23 yaş arasındaki gençlerini egiterek dünyanın farklı köşelerine gönderiyor ve yeni yerler bulmaya çalışıyor.
Son Toplama Günü'nde 16 yaşındaydım bu yüzden görevden yırttım fakat bu seneki Toplama Günü'nde -yani yarın- bende göreve gönderileceğim. Bu yüzden iki blok ötesinde oturan bayan Andrews'la konuşmaya gideceğim , yokluğumda Sam ve Will' e bakması için onunla anlaşacağım.
Konserveyi masaya koyduğumda babamın hesap homurdanmaları devam ediyordu.
"Yine ayın sonunu getiremeyeceğiz" diyor memnuniyetsiz bir sesle.
"Evet öyle olacak"
"Nereye gidiyorsun"
"Bayan Andrews'la konuşmaya gidiyorum"diyerek evden ayrıldım.
X X X X X
Çocuklar ayrılacağım için mutsuz , Sam oyuncak kutusunu boşaltıp bana gösteriyor "Burada saklanabilirsin" diyor kısık bir sesle.
"Olmaz" diyorum "Bay Kurbağa bana kızabilir, onu kızdırmak istemeyiz değil mi?" Kafasını iki yana sallıyor.Güzelce yıkandıktan sonra dün akşam yıkadığım ve kurusun diye uğraştığım uniformamızı giyiyorum.
Çocukları yedirdikten sonra ayakkabılarını bağlıyorum , babamla orada buluşacağız.
Eve son kez baktıktan sonra caddedeki kalabalığın peşine takılıyorum , okuldan ve ya mahalleden tanıdığım arkadaşlarımda yürüyor.
Bugün evler tamamen boşaltılmak zorunda , çünkü kimsenin toplamadan kaçmasını istemiyorlar. Güvenlik hat safhada.
Annemin mezarına uğruyorum , çiçekleri suluyorum. Son bir kez arkama baktıktan sonra yola devam ediyorum.
Uzun kuyruklar oluşmaya başlamış , gözlerimi kısıp etrafta babamı arıyorum . Bir kaç dakika sonra ileride babamı görüyorum , elinde bir poşetle bize doğru gelmeye çalışıyor.
Sam ve Will hiç olmadıkları kadar sessiz , birbirleriyle bile konuşmuyorlar.
Babam yanımıza geldiğinde poşetin içindeki sıcacık çöreği bana uzatıyor. Biraz mırın kırın etsemde kokusuna dayanamayıp yemeye başlıyorum.
Sıra bana geldiğinde adımı yazdırıyorum ve babamın omzuna sarılıyorum. Bana bakıyor ve gözleri doluyor "Annen seninle gurur duyardı"
Bir daha sarılarak kulağına fısıldıyorum "Sakın ama sakın kendini kimseye ezdirme , Sam ve Will'e iyi davran. Hep dik dur sakın başını öne eğme ve annemin mezarına ziyarete gitmeyi unutma"
Babamla vedalaştıktan sonra dizlerimin üzerinde duruyorum , Sam ve Will'i kucaklıyorum.
"Birbirinize çok iyi bakın artık birer delikanlısınız kendinize laf söyletmeyin."
Tahmin edildiği üzere Sam ağlamaya başlıyor , gözlerini siliyorum. Cebinden çıkardığı iplik parçasını bana veriyor ve bileğime takmamı söylüyor "Bu seni koruyacak , bütün kötülere karşı direnebileceksin. Bu arada bunu Bay Kurbağa dan gizli getirdim , sakın duymasın" ağzımı sıkıca kapatarak gözlerimle onaylıyorum.
Will de bana bir rozet takıyor ve selamlıyor , hafifçe gülümsedikten sonra ayağa kalkıp bende onu selamlıyorum.
Bir dakika sonra anonslar yapılıyor ve bütün gençler hareket etmeye başlıyor.
Yürürken Emma ile göz göze geliyoruz , göz kırpmamı gülümsemeyle karşılıyor. Yola devam ediyoruz ve araçlara binerek meydandan ayrılıyoruz.
Bilekliğim ve rozetime bakıyorum , başaracağım. Sağ salim geri döneceğim , annem adina söz veriyorum.
Kafamı kaldırıyorum ve aracın tavanında yazanı okuyorum
BIR YOLCULUK HAYATINI DEĞİŞTİREBİLİR YA DA SENİ YOK EDER
Kendi kendime tekrar ediyorum "Yok olmayacağım!"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRÉDÉRİC : ÖLÜM YOLU
Science FictionYakın bir gelecekte dünya da kaynaklar tükenmiş , insanlar dağılmış ve yaşam belirli bölgelerde devam etmektedir. Bölgeler her 4 yılda bir 17-23 yaş arası gençleri toplayarak yeni yaşam alanları bulmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine ekiplerini yol...