Bölüm 3

33 3 0
                                    

Savaş...

Yukarı çıkıp odama gidince direk duşa girdim. Soğuk su beni rahatlatıyordu, üzerimdeki halsizliği alıyordu. Kendimi daha dirençli ve enerjik hissetmemi sağlıyordu. Duştan çıkınca lacivert havluyu belime sarıp, baş havlumla saçları kurularken odama geçtim bir yanda da şarkı mırıldanıyordum. Arkamdan gelen öksürük sesi ile irkildim ve arkamı dönünce onun yeşilleriyle karşılaştım. Sanki hayatında ilk kez bir erkek görmüş gibi hatta ilk kez bir insan görmüş gibi bakıyordu onun bu bakışları karşısında kendimi gülmemek için zor tuttum. İlaçlarınız dediğinin de sesisin nasıl çıktığı hakkında bir fikri olduğunu sanmıyordum. Ahh babam yüzünde ateş ve barutu aynı evde bir araya getirmişti resmen. Onu azarlamam gerekiyordu bir daha böyle bir pozisyonda karşılaşmak istemiyordum ama karşısında öylece duruyordum. Başkası olsa evi inletiyordu şimdi bağrışlarımla kendimi toplayıp, kaşlarımı çattım ve gözlerime ölümcül bakışlarımı yerleştirip. "Sizin oralar da kapı yok sanırım o yüzden insanların odalarına girerken kapı çalma gibi bir huyda edinmemişsin ilaçları yanındaki masanın üzerine bırak ve çık dışarı "diye bağırdım. Panikledi ve elleri titremeye başladı titreyen elleriyle suyu masanın üzerine bırakıp odamdan çıktı ama kapıyı sert kapatarak tepki vermeyi de ihmal etmemişti.

||

Balın...

Hemen odama girip kapıyı kapattım ellerim hala titriyordu. Salak Balın salak, adam haklı odasına öylece girip karşısına dikiliyorsun. Birde adamın vücudunu göz hapsine alıyorsun ilk defa insan görmüş gibi bakıp duruyorsun. Adamın seni röntgenci sanmadığına dua et. Makyaj aynasının üzerindeki telefonumu alıp Sarp beyin numarasını tuşladım. Telefonu daha ilk çalışında açtı. "Balın bir şey mi oldu ikiniz de iyi misiniz?" diye sorunca duraksadım yurt müdüründen sonra ilk defa biri bana bir baba içten konuşmuştu. "İyiyiz Sarp Bey,  hiçbir sorun yok Savaş Bey de gayet iyi efendim"  dedikten sonra "Ben size Savaş Bey'in küçükken en çok yemeyi sevdiği şeyi soracaktım" dedim. Sarp Bey şaşırmıştı anlaşılan hemen cevap veremedi. Sonra "Annem ona damla çikolatalı kurabiye yapardı araba şeklinde onları çok severdi" dedi. Sesi titreyerek çıkmıştı  "Sana çok teşekkür ederim Balın ona arkadaşı gibi yaklaşmaya çalışacağını tahmin ediyorum. Savaş'ın sert bir kabuğu vardır, başlarda seni istemeyecektir, çok zorlayacaktır ama sen vazgeçme bir defa o kabuğunu kırınca onun aslında çok farklı biri olduğunu göreceksin" dedikten sonra arkadan birileri Sarp Bey'e seslenince teşekkür ettim ve telefonu kapattım.

Kapıyı açıp merdivenlerden aşağı inip mutfağa geçtim. Telefonumdan damla çikolatalı kurabiye tarifine baktım Ali Bey boğazını temizleyerek geldiğini belli edince. Ona dönüp "Kurabiye yapacağım,  malzemelere birlikte bakabilir miyiz? Eksikleri çıkıp alacağımda ney nerede bilmiyorum" dedim. Ali bey sanki ona ben boş zamanlarımda siriptizcilik yapıyorum demişim gibi baktı. Sonra da" benden başkası ilk defa bu mutfakta bir şey pişirecek kusura bakmayın şaşırdım" dedi. Ali Bey'e malzemeleri saymaya başladım,  "Margarin, sıvı yağ, pudra şekeri, un, buğday nişastası, vanilya, kabartma tozu, damla çikolata ve araba seklinde kurabiye kalıbı" dedim. "Malzemelerin hepsi mevcut ancak araba şeklinde kalıp yok " dedi. "Tamam" dedim ve "Yakınlarda market filan var mı?" diye sordum. Ali Bey yakında büyük bir market olduğunu orada bulabileceğimi söyledi, hemen evden çıkıp. Markete gittim ve araba şeklindeki kalıplardan alıp eve geri geldim. Hemen mutfağa geçip tarifteki malzemeleri sırasıyla karıştırıp hamuru yaptım. Hamuru düz bir şekilde açıp araba şeklinde kalıplarla kesip yağlı kâğıtla kapladığım tepsiye dizdim ve fırına atıp karşısında pişmelerini beklemeye başladım.

||

Savaş...

İlaçlarımı içip hava almak için balkona çıktığımda benim ufak hemşirenin koşarak bahçeden çıktığını gördüm. Kısa bir süre sonra elinde poşetlerle koşarak yine görüş alanıma girdi. Sanırım bu kızda yürüme eylemi yoktu her işini koşuşturarak yapıyordu. Büyük ihtimalle markete gitti diye düşündüm. Ali'yi göndermek yerine kendi gitmişti. Kendi işini kendi görmeyi seviyordu anlaşılan ama her aklına estiğinde evden çıkıp gidecekse işim vardı. Ona dışarı işlerinde değil benim sağlığımla ilgilenmesi için ihtiyacım vardı. Kısa bir süre sonra alt kattan bana çocukluğumu hatırlatan bir koku buram buram gelmeye başladı. Merdivenlerden inerken koku daha da çok geliyordu. Mutfağa girdiğimde ufaklık fırının kapağını açmış. Elindeki büyük eldivenlerle fırından tepsiyi çıkarmaya çalışıyordu. Tabi Ali'nin elleri fırıncı küreği gibi olduğu için Balın'ın elleri kaybolmuştu içinde tepsiyi tutarken zorlandığını fark ettim ve mutfak masasının üzerindeki küçük el havlusunu alıp tepsiyi çıkarmasını yardım ettim. Yalnız bunu arkasından yaklaşarak yapmamam gerektiğini aklıma not ettim başta irkilip küçük bir çığlık attı. Sonra ona yaklaştığım için heyecan yaptı. Nefes alış verişi arttı yüzü kıp kırmızı oldu elleri yine titremeye başladı. Bu ufaklığı etkilediğimin farkındaydım. Ama o kendine ne olduğunun farkında değildi anlaşılan. Bu düşünce beni gülümsetti. Tepsiye baktığımda araba kurabiyeleri görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. "Sen nasıl nereden öğrendin?" Dedim. "Tek kaşımı kaldırıp babam" dedim. "Sarp Bey'e kızmayın ona ben sordum odanıza girip sizi kızdırdım ve rahatsız ettim kabul ederseniz bu özrüm" dedi.  Kafamı sallayıp "Kabul edildi özrün. Ama bir daha odama öylece girmek yok anlaştık mı ?" dedim ve göz kırptım. Gülümseyerek  "Anlaştık" dedi. "Bu arada bey diye hitap etmekten sıkılmadın mı sen? " dedim. "Açıkçası resmiyeti pek sevmeyen bir insanım ama siz böyle istiyorsunuz bende uymak zorundayım" dedi. "Bundan sonra bana Savaş demeni istiyorum sende buna uymak zorundasın" dedim. Şapşal şapşal yüzüme bakarken o kadar tatlı duruyordu ki sanırım şoka soktum onu sadece Bey dememesini söylemiştim aslında. Şuan onu bir başkası görse evlilik teklifi filan aldığını sanırdı. Elimi yüzünün önünde sallayarak "Balım orda mısın? Beni duyuyor musun?" dedim. "Hıhı Savaş" dedi . Şuan karşımda küçük bir kız çocuğundan farksızdı insanın içinden yanına gidip yanaklarını öpüp ısırası geliyordu. Kendini toparladı ve kurabiyeleri koymak için dolaptan porselen bir tabak çıkardı. Kurabiyeleri dizmeye başladığında ben tepsiden bir tane alıp yemeye başlamıştım bile. Gülümseyerek bana bakmaya başladı. "

-Bir şey mi var?

-Evet

-Ne var ?

-Şuan karşım da beş yaşında küçük bir erkek çocuğu var ve kurabiyelerin soğumasını bekleyemeden yiyor ve bu çok güzel bir görüntü.

Dedikten sonra  "hımm" dedim ve elime bir kurabiye alıp onun ağzına tıkıştırdım. Bir taraftan gülüp diğer taraftan kurabiyesini yiyordu.

Balım...

Elime büyük gelen eldivenle tepsiyi çıkarmak için çabalarken. Arkamda bir sıcaklı hissettim güçlü bir kol yanımda geçip tepsiyi kavradı. Başta irkilip minik bir çığlık attım ama Savaş Beyin olduğunu anladığım an korkum yerini heyecana bıraktı. Göğüsüm körük gibi inip kalkıyordu. Ellerim titremeye başlamıştı. Bu adamın varlığı bile beni benden alıyor gibiydi. Tepsi çıkarıp masanın üzerine bıraktık. "Bey demekten sıkılmadın mı?" Bu cümle içimdeki çiçek filizlerinin yeşermesine sebep olmuştu daha sonra da" bana Savaş demeni istiyorum" demesiyle. Filizler çiçek açmıştı adeta.. "hıhı Savaş " diyebildim sadece... Karşısında daha fazla küçük düşürücü haller almadan dolaptan bir tabak çıkarıp kurabiyeleri dizmeye başladım. Kafamı kaldırıp baktığım da Savaş beş yaşındaki küçük bir çocuk gibi sabırsızca kurabiyeleri götürüyordu resmen, gülümseyerek onu izlemeye başladığım da mavileriyle benim yeşillerime bakarak "Bir şey mi var ?" dedi. Her zaman yaptığım gibi içimden geçenleri tutamayıp yüzüne söyleyince  kızacağını filan tahmin etmiştim ama beni şaşırttı bir kurabiye alıp benim ağızıma tıktı ve gülümseyerek beni izlemeye başladı. Şuan ikimizde gülümseyerek birbirimize bakıyorduk. Gülümserken yeşillerim onun maviliklerin de kayboluyordu.

Ateş BöcekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin