"Uyanma vaktini geçeli uzun zaman oluyor. Haydi kalk,kalk,kal!"
Biraz daha uyusam ne olurduki sanki? Ah! Doğru ya. Gece 05:00'e kadar telefonla oynamıştım ve şuan sadece 2 saatlik uykuyla ayakta zor duran ben, teyzemin ısrarı üzerine gözlerimi bir santimcik de olsa aralayabilmiştim.
"Ama teyzeciğim bu yap..."
"Mızmızlanmayı bırak uykucu, yeni okulunda ki ilk gününde uyuya kaldın.Şuan saat tam olarak kaç biliyor musun peki?"
" Yediyi on geçiyor"Tüm anneler, böyle değil midir?( ki Hemraz anne benim teyzem oluyor.Ailemi kaybettikten sonra ona anne diye seslenebileceğimi söyledi vesaire vesaire.) Hani saat on iki oldu kalk artık derlerde daha saat on buçuktur ya. Bende şuan böyle olduğunu düşünerek normal uyanma saatimden sadece on dakika geç söylemiştim.
" Ne?! Yedi mi? Kuzum delirdin mi sen? Saat on. Çok geç kaldın. Kalk hadiii!"Teyzem, saat on dediği an da yataktan fırladım. Bu kadar uyumuş olamazdım! Okuldakiler sanırım şuan üçüncü derste falanlardır. Ne yapacağımı bilemeyerek aceleyle odamı toplamaya calışan teyzeme baktım. Göz göze geldiğimiz an da "Hemen duşuna gir ve hazırlan. Okulda kaydın için yapılması gereken çok iş var." Sabah uyku sersemliği olsa gerek ki teyzemin söylediklerini 3-4 saniye sonra yeni idrak edebilmiştim.
Teyzeme anlaşıldı der gibi başımı sallayarak cevap verdikten sonra hemen kendimi duşa attım.Normalde okula geç kalan ve uyuyakalan bir öğrenci değildim. Bugün yeni okulumda ki ilk günüm olduğunu bile bile sabaha kadar telefonla oynayıp biraz umursamaz olmuştum.Evet. Yeni müdürümüz bu sorumsuzluğum yüzünden beni ilk günden sevmez ve "Ben böyle öğrencilerle uğraşamam" 'derse, yeni sınıfımda beni rezil eder ve ilk günüm gerçekten berbat geçerse?' diye düşünürken suyun birden dondurucu derecede soğuk akmasıyla irkildim ve düşüncelerimden sıyrıldım. Bunu kuzenim Emre'nin yaptığını biliyordum. Uzun bir süre önce de yapardı ama sonra benim ve teyzemin uyarısıyla bunu kesmişti. Ama şimdi... Demek ki yeniden uyarı cezası istiyordu. Bunu uygun bir zamanda halledeceğimi aklıma kazıdım. Yaklaşık bir dakika sonra su yeniden istediğim sıcaklığa dönmüştü.Teyzem Emreyi görev mahalinde yakalamış olmalıydı.
Emre'nin suikastinden sonra 5 dakika daha suda oyalandım ve sonra fıskiyenin suyunu kesip,duşa kabinden çıktım. Çizgili,pembe ve mor renklerin hakim olduğu bornozumu giydim. Saçlarımı tarayıp kuruttuktan sonra duştan çıktım. Derin bir nefes alıp verdikten sonra kıyafet dolabımın karşısına geçtim. İç çamaşırlarımı giydikten sonra üstüme ne giyebilirim diye bakmak için sürgülü dolabımın kapısını açtım.
Eylül ayındaydık ve hava gayet güzeldi. Bu yüzden beyaz askılı ve altına dar siyah bir kot pantolon giydim. Aynadan kendime baktım ve çok sade olduğumu düşünerek bir rimel ve dudaklarıma az bir parlatıcı dokundurdum. Unuttuğum bir şey var mı diye odamda göz gezdirirken dünden hazırlamış olduğum çanta için ve şuan bana zaman kazandırmasını sağladığım için kendimi tebrik ettim.
*****
Yaklaşık yarım saatlik bir araba yolculuğundan sonra sonunda okula varmıştık.Arabadan inerken teyzemden 'iyi şanslar' dileklerini alıp okulun bahçesine doğru yürümeye başladım. Yeni okul,arkadaşlar ve seneye olacak üniversite sınavı derken biraz gerilmiştim. Okulu incelemek için kafamı kaldırdığımda bir an da gözlerim büyüdü. Yeni okulum gerçekten devasa büyüklükteydi. ''V'' harfine benzer şekli, siyah ve kırmızı renklerin hakim olduğu gerçekten güzel bir okuldu. Okula girdiğimde dışı kadar içininde güzel olduğunu gördüm. İçeri girdiğimde düz bir masada oturan iki bayan görevli ve onların arkasında duran asansör dikkatimi çekmişti. Vay be. Okula bak. 'Bu okul bir kolejden farksız' diye düşünürken bir çocuğun koluma çarpmasıyla kendime geldim. Okulun tam ortasında dikiliyordum. Bu gösterişli yeri ağzım bir karış açık süzeli kaç dakika olmuştu? Kaç kişiye rezil olmuştum ilk günden? Hâlâ okulun merkezinde dikildiğimi fark ettim. Şu gösterişli okulu incelemeyi bırakıp müdürün odasını bulmam gerektiğini hatırladım."Lütfen kötü bir gün olmasın" diye içimden geçirdikten sonra yürümek için hareketlendim.Teyzem bu sabah kayıt işlemleri falan dediğinde onun da benimle birlikte gelip işleri halledeceğini düşünmüştüm. Ama anlaşılan bugün kendi başımın çaresine bakmam gerekiyordu.
Önüme gelen ilk kızı çevirdim ve müdür odasının nerede olduğunu sordum. "İkinci kata çık, sola dön ve karşında ki ilk oda" demişti. Dediğini yapıp ikinci kata çıktığımda orada onuncu sınıfların olduğunu kapılardaki yazıdan gördüm. Koridor çok genişti, her 3-4 metre aralıkta kırmızı ve mavi renkte koltuklar vardı. Koridorun sonuna geldiğim de krem kapının sol üstünde " MÜDÜR:ATAKAN SOYCAN" yazıyordu. Kapıya iyice yaklaştığımda derin bir nefes aldım ve kendime "Rahatla. Her şey güzel olacak. Senin için yeni bir başlangıç bu okul" deyip kapıyı tıklattım.
İçeri girdiğimde müdürümüz olduğunu tahmin ettiğim siyah deri koltukta oturan bir adam ve benimle yaşıt olduğunu düşündüğüm bir çocuk ayakta müdürü dinliyordu. Ben içeri girdiğimde konuşmalarını bölmüştüm ama müdür beni pek takmayıp karşısında ki çocukla konuşmaya devam etti."Müzik başarından dolayı ve okulumuza kazandırdığın ödüllerden dolayı sana bu okulda okuma şansı verdiğimizi biliyorsun Doruk. Müzikale gösterdiğin önemi derslerinde de görmek istiyorum" derken müdürümüz 'Doruk' dediği çocukla göz temasını hiç kesmedi. Çocuk oldukça yakışıklı, 1.85 kadar tahmin ettiğim boyu, simsiyah saçları ve insanı şaşırtacak kadar beyaz bir teni vardı. Daha önce hiç böyle bir ten görmemiştim. Böylesine beyaz. Ben bu düşüncedeyken müdürümüzün bana doğru dönüp konuşmaya başlamıştı bile.
"Merhaba. Ben yeni okul müdürün Atakan Soycan. Sendee.." derken masasından bir kaç kağıt kurcaladı ve sonunda birinde karar kılarak eline aldı devam etti " sende 'Elvan Sözeri' olmalısın. Tanıştığımıza memnun oldum. Lütfen yaklaş" üç adım kadar gittim ve Doruk'un yanında durdum. "Yeni okuluna hoş geldin. Teyzen bana her şeyi anlattı ve yıllık ücretin dahil olmak üzere tüm işleri halletti. Özel bir okuldan geldiğini ve başarı ortalamanın çok yüksek olduğunu görüyorum, evet, çok güzel" derken kafasını sallıyordu ve yine konuşmaya devam etmek üzereyken yanımda duran çocuk bir şeyler homurdandı ve arkasını dönüp yürümeye başladığında müdürümüz sesini biraz yükselterek "hiç bir yere gitmiyorsun, yeni sınıf arkadaşına yardım edeceksin. İtiraz kabul etmiyorum" dedikten sonra bana bir kağıt verdi ve "Bu ders programın, ders birazdan başlayacak. Doruk ile aynı sınıftasınız, o seni götürecek. Sormak istediğin bir şey varsa..?" "Hayır yok, teşekkürler" deyip kağıdı elinden aldım( şükürler olsunki geç kalmış olduğumdan bahsedilmedi bile.) müdürümüz "Doruk, ne yapacağını biliyorsun!" diye arkamızdan seslendiğinde kapıdan çıkmak üzereydik. Doruk bir şeyler homurdanırken müdür odasından çıkmıştık. Beni beklemeyerek önden hızlıca yürümeye başladı. Ona yetişmek için koşmak gerekiyordu resmen, gerçekten hızlı yürüyordu.Koridorun sonuna kadar birlikte yürüdük. Merdivenlerin olduğu yere geldiğimde durdum. Aşağı mı inecektim yoksa yukarı mı çıkacaktım bilmiyordum. Yürürken bunu hiç konuşmamıştık. Doruk yukarıya çıkan merdivenin soluna döndü ve ilerlemeye başladı. Nasıl bir çocuktu bu? Müdür ona, beni sınıfa bırakmasını söylemişti ama çocuk, kendi bildiğini yapıyordu. Arkasından seslendim "Hey! Dursana! Sınıfımı bulmam gerek. Yardım etmelisin!" dediğimde birden durup arkasını döndü. Bir kaç saniye beni süzdükten sonra bana doğru gelmeye başladı. Aramızda yaklaşık iki adım varken durdu. "Elinde ki kağıtta yazıyor" dedi ve benim konuşmamı beklemeden arkasını dönüp hızlı adımlarla olduğum yerden uzaklaştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY UKALA
Ficção AdolescenteGÖKKUŞAĞI TARAFINDAN DIŞLANMIŞ BİR SİYAH DÜŞÜNÜN. SADECE, VARLIKLI BİR AİLEDEN GELDİĞİ İÇİN SAYGINLIĞA SAHİP OLAN VE GEÇMİŞİNİN KARANLIĞINDA BOĞULMUŞ, HER GEÇEN GÜN DAHA DA DİBE BATAN BİR SİYAH. YALNIZ, DUYGUSUZ VE KARANLIK BİR AŞIK.. Doruk, ilk d...