Bölüm 12

341 30 6
                                    

Hastaneler. John Watson hastanelerden nefret ederdi. Bir doktor için trajikomik bir cümleydi bu. Hastanelerden bir hasta olarak nefret ederdi. Güzel hatıraları yoktu çünkü. Ve şimdi bunlara bir yenisi ekleniyordu. Bunun için Sherlock'a şükranlarını iletecekti elbette. Tabii öncelikle ayılması gerekiyordu. Gözlerini aralamak o kadar zor geliyordu ki, şimdilik bunu erteleyebilirim diye geçirdi aklından. Biraz daha uyuyabilirdi.

**

Mycroft Holmes kulağındaki telefonu indirip masadaki zarfın yanına bıraktığında iç geçirdi. Ellerini kenetleyip çenesinin altına yerleştirdiğinde üzerinde hiçbir şey yazmayan küçük zarfa baktı birkaç dakika boyunca. Masadaki telefon gürültüyle titreyince ekrana baktı ve aramayı cevapladı. Karşı tarafın dediklerini dinledikten sonra cevabı "Biliyorum. Henüz değil" oldu ve telefonu aynı noktaya bıraktı.

"Bazen haklı olmaktan nefret ediyorum" diye mırıldandı. Çok nadir olurdu bu ve haklı çıkmanın o dayanılmaz keyfini süremeyecek kadar can sıkıcı bir durumun göbeğindeydiler. Ama suyun önüne set çekmek gibi bir niyeti yoktu, kendi yolunu bulacak ve bu esnada küçük çaplı bir yıkıma neden olacaktı. Mycroft zararı gidermeye razıydı, size demiştim kartını oynama fırsatını kaçırmak istemiyordu.

Ayrıca, kardeşinin dağınıklıklarını toplamaya alışmıştı.

**

Sherlock Holmes kendini Waterloo Köprüsü'nün dibinde bulduğunda oraya kadar nasıl geldiğini bilmiyordu ve bunu sorgulamayacaktı da. Thames Nehrinin bulanık sularına baktığında, az önce olduğunu düşündüğü telefon görüşmesi zihnini aynı şekilde bulandırıyor, içini ürpertiyordu. Bir düşüncenin sonunu getiremiyor, analiz yapamıyor, kulaklarında yankılanan sesin kurduğu cümleleri tekrar tekrar duymaktan öteye geçemiyordu.

Düşünemiyordu.

Düşünemeyecek hale gelmişti.

Pekala, diye düşündü. Zihin Sarayı düzgün işlemiyor. Panikleme.

"Hile yapmamalıydın, Sherlock."

Dedektif gözlerini kapattı ve yeniden konuşmanın en başındaki noktaya döndü...

Kaldırımın ortasında çakılıp kalmıştı, hattın karşısındaki ses tüm vücudundaki titremeyi almış ve onu taşa çevirmişti sanki.

"Nefes al, konuşmak için ihtiyacın olacak."

Sherlock alaycı tonlamadan sonra çözülmüş, deyim yerindeyse kendine gelmişti. Az önce yaşadığı şoku bir kenara bırakmıştı, odak noktası kayarak Jim Moriarty'e kilitlenmişti.

"Ah. Her taşın altından çıkmana şaşırmamak gerek. Bir türlü öğrenemedim bunu."

Küçük bir kahkaha çınladı dedektifin kulağında, "Hayır, hayır. Bu sefer eğlencenin bir parçası değildim, cidden. Şöyle diyelim, çocuklar parkta oynarken yaramazlık yaptılar ve birisinin kulaklarını çekmesi gerekiyordu. Ve bunu yapan tek kişi ben değilim."

Sherlock bir an duraksadı. "Hatırımı sormak için aramadığını varsayıyorum."

"İyi olmadığını biliyorum Sherlock, sormaya gerek duymadım. Ayrıca sana kızgınım, yaptığın şey çok ayıp."

Adamın ses tonundaki iğneleyici neşe Sherlock'u iğrendiriyordu. "Ne zamandır ahlak bekçisi oldun?"

"Karışmak gibi bir niyetim yoktu" sesi soğumuştu şimdi, "Ama yılanın başını küçükken ezmek gerekiyordu. Özellikle de ihanet edip seni sokabileceğini düşünmeye başladıysa".

Oyun Sona Ermeli[BBC Sherlock]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin