tanımadığım bir yüz ürkek bakışlarla içeri girdi. uzu boyluydu tahminen yirmili yaşlarının başındaydı henüz.sırtında büyük bir çanta vardı.uzun süredir koştuğunu nefes alış verişlerinin bozukluğundan fark edebiliyordum. yüzündeki şaşkın ifade ile araladı dudaklarını;
-ne yapıyorsun sen burda!
ne cevap vermem gerektiğini yada nasıl bir cevap beklediğini algılayamıyordum.bunu fark etmiş olacakki
-hadi! farkedecekler! diye bağırdı.
kim fark edecekti yanlış olan neydi anlayamıyordum. sadece;
-bacaklarım..
diyebildim. başını çevirip koridora baktı içeri girip beni kucağına aldı.
-sandalye.
dedim. yavaşça sandalyeye oturmamı sağladı. kapıyı yine yavaşça açıp önce kendi baktı. sonra beni de dışarı çekip hızlı bir şekilde çıkışa doğru sürmeye başladı.hiçbir şeyi anlayamıyordum. ne olmuştu burda böyle. harabeye dönmüştü koridorlar.kafamda cevaplar üretiyordum . bir terör olayı olmuş olmalıydı. annem le kanjat neredeydi. beni bırakıp gitmiş olamazlardı. başlarına bir şey gelmiş olma ihtimali beni daha çok korkuttu.sormaya cesaret edemiyordum. sustum.
hastaneden dışarı çıktığımızda gördüğüm manzara karşısında aklımı yitirdiğimi düşünmeye başladım.tüm şehir. tüm sokaklar.tüm binalar. hepsi..
siyah bir araç duruyordu yakında biz yaklaşınca kapı içerden açıldı.
-hadi! biraz daha çabuk ol ubra! yeterince zaman harcadık. bu da kim?
-bilmiyorum hastahanede buldum onu. bunu sonra konuşalım sandalyeyi kaldırmama yardım et.
evet kesinlikle aklımı yitirmiş olmalıyım.tüm bu olanların başka hiçbir anlamı olamazdı.
''ubra'' da arabaya bindiğinde hareket etttik . çok hızlı ilerliyordu. nefesimi toparladım.
-neler... neler oldu burda?
-nasıl yani!? sen hiçbirşeyi bilmiyor musun gerçekten?
-biz.. biz kaza yapmıştık.
-tüm bunlar dört gün önce başladı......