"Ben seni takip etmedim diyorum, anlamıyor musun?" dedim 3. defa. Giderek sinir katsayım artıyordu. Batıkan ise bana inanmadığını açık bir şekilde ifade etme hevesindeydi. Bir de diline düşmüştüm şimdi bu çocuğun.
Yanıma oturup tartışmaya başlayalı sadece 5 dakika olmuştu. Sadece 5 dakika bile beni delirtmeye yetti. "Beni sevmek için beni araştırıyorsun," bile demişti.
YOK ARTIK!
"Batıkan, bırak gideyim. Seninle uzlaşmak Berlin duvarını yıkmak kadar zor, cidden." dedim, onun yaptığı tek şey omzunu silkmek oldu. "Hayır." dedi keskin ses tonuyla. "Söyleyene kadar bırakmayacağım, neden peşimdesin? Benim görevimi sen mi üstlendin şimdi?" İğneleyici sesiyle tüm bakışlar üzerimdeymişçesine utandım. Nasıl fark edebildin, lanet herif?!
"Sadece kim olduğunu öğrenmek istedim, hepsi bu." dedim yüzüne bakmadan.
Beni kendine çevirip gözlerimi, ellerimi tutan ellerine çevirmemi sağladı. Daha sonrasında ise çenemi eliyle nazik bir şekilde kavrayıp kafamı yukarı kaldırdı. Gözlerimiz aynı hizada sadece birbirine kitlenmişti.
"Beni öğrenmek için bana sorman yeterliydi. Düşündüğün kadar güvenli değilim; bu nedenle peşimden gelmeyi düşünüyorsan, düşünme."
"Ben bunu düşünememiştim zaten, açıkladığın çok iyi oldu," dedim onun duyamayacağı bir mırıltıyla. Yüzüme bir cevap bekler gibi merakla bakıyor, ellerini bir an bile ellerimden ayırmıyordu. Bulunduğumuz durumun sıkıntısıyla bir nefes verdim ve ona cevap verme gereksinimi duydum.
"Sana sordum, fakat zamanı geldiğinde öğreneceğimi söyledin. Ben biraz-"
"Meraklısın, biliyorum." dedi aniden lafımı keserek. Şaşkınlıkla ona baktım.
"Ne? Tamam seni takip ediyorum ama meraklı olduğunu sadece tahmin etmiştim. Öyle olduğun izlenimini yaratıyorsun."
Pekâlâ.
"Güvenli olmadığını ben de biliyorum. Sadece..."
Merakla, "Sadece ne, Mira?" diye üsteledi. Sanki beklediği bir cevap vardı fakat ben bir türlü söylemiyordum.
"Gizemlisin." dedim fısıltıyla.
"Biliyorum." dedi o da. "Öyle olmalıyım."
Cevabını istediğim pek çok soru vardı. Bunların başında da onun kaza hakkında ne bildiği vardı. İkincisi ise o adamla ne iş içinde olduğuydu. Şu anlık sessiz kalmayı seçtim. Eninde sonunda bunları kendi yollarımla öğrenecektim zaten.
"Ben artık gideyim, geç oldu." diyerek ayağa kalktım. "İyi günler." dedikten sonra arkamı dönüp gidiyordum ki beklemediğim bir söz kulaklarıma var gücüyle ulaşmış, bir uğultu gibi beynimin içinde tekrar edip gerçekliğe yavaş yavaş kavuşmuştu.
"İstersen sana bildiklerimden biraz da olsa bahsedebilirim, sadece iyiliğin için."
Hızla bankın olduğu tarafa döndüm. Bunu duyduğuma o kadar sevinmiştim ki, çocuğun boynuna atlayabilirdim.
Tabii ki öyle bir şey yapmayacaktım.
Onun yanına tekrar varınca, "Yalan söylemediğini nereden bileyim?" diyerek sorumu yönelttim. Batıkan gözlerimin içine tekrar delici bakışlarıyla baktığında sanki ona inanma zorunluluğum varmış gibi hissettim. "Çünkü sana hayatımın en önemli teklifini sunuyorum. Çünkü bu konunun senin için ne kadar önemli olduğunu ikimiz de biliyoruz ve son olarak; bana inanmaya mecbursun." Ben ise sadece kafamı sallamakla yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Duvar
Novela JuvenilBir zamanlar intikam alan ruhsuz insanlar, acıyı derinlerine kadar hisseden masumları öldürdüler. Şimdi ise beni öldürmeye geliyorlar. Aynı hikaye. Aynı kader. Hayatın nasıl değişir tek bir kişiyle? Güvenebilir misin duvarların gücüne? Sarılabilir...