SBH/1

4.8K 165 64
                                    


Dai-ön Hanedanlığı / 1338 / Togon Temür imparatorluğunun 5. yılında

Bir ülke resmedin. İçerisinde çocuklar olmasına rağmen kan dökülen. Bir ülke düşünün. Çocukların masumluğu kanların bitmesinde etkili olamayacak kadar güçsüz olan. Bu ülkede kadın olduğunuzu farz edin sonra. İçerisinde güçsüz olanların yalnızca çocuklar olmadığı bu ülkede çocuğunu korumak için güçlü bir ruhu olan güçsüz bir kadın.

Böyle bir hanedanlıktı burası. İçerisindeki iller hanlıklarla yönetilirdi ve tüm bu hanlıkları başkentte bulunan imparator yönetirdi. Gel gör ki, artık yönetilecek bir millet bile kalmamıştı doğru dürüst. Çinliler imparatorlukta daha yüksek makamlara öylesine göz dikmişti ki, uzun yıllar komşu olduğu insanları bile gözden çıkarır olmuştu. Ne zaman ne olacağının belli olmadığı gibi imparator da bu konuda sadece seyirci rolünü üstlenmişti. Başımızda sabah akşam içen eğlence düşkünü bir imparator varken ülkedeki hiçbir düşman uyumuyordu tabii. Ama en çok da dost görünen düşmanlar uyumuyordu. Her an hazırlardı yakıp yıkmaya. Bu yüzden her il kendi güvenliği için Çinlilerin yaşadığı bölgelerin sınırında pusu kurmuş  bekliyordu. Bu küçük kasabamızdan da neredeyse iki yüz baba oğul gitmişti. Bizim huzurumuz için kendilerini feda etmeyi onur olarak gören onlarca kahraman.

Onlar huzurumuz için savaşırken annemle bana her geçen biraz daha huzursuzluk çöküyordu. Ne gelen vardı, ne giden... Yağmurlar geliyordu sadece. Gidenlerin eşlerinden ve kızlarından dökülen gözyaşlarını gizlemek için...

"Nana, içimde kötü bir his var kızım! Baban bir haftadır mektup göndermiyor! Ya başına bir şey geldiyse?"

"Sakin olun anneciğim! Babam her şey düzelir düzelmez aramıza dönecektir!"

Anneme sarılırken hiçbir şeyin bu denli kolay geçmeyeceğini biliyor olmam, yüreğimi yakıyordu. 

Bir süre sonra annemin daha fazla endişelenmemesi için konuyu evliliğime getirdim. Evlendikten sonra eşime nasıl davranmam gerektiği hakkında bana yığınla öğütler verirken babamın olmayışını biraz da olsa unuttuğu için seviniyordum içten içe. Fakat anlattıklarına kulak verdiğimde Kangmin'e karşı tüm bu evlilik kurallarını uyguladığımda aramızda mesafe oluşup oluşmayacağındaydı.

"Anne, Kangmin'e bir şey ikram ederken iki elle sunmam şart mı?"

"Bu ona karşı her zaman saygı duyduğunun göstergesi. Bir ilişkide saygı olursa sevgi bitse bile bir arada kalınabilir"

"Bizim sevgimiz bitmeyecek; bu yüzden bu kadar kural uygulamamıza gerek olduğunu düşünmüyorum"

Ellerimi avuçlarının arasına alıp dudaklarına bastırdı. Ardından Sıkıca tutup gözlerini gözlerimle buluşturdu.

"Ben hâlâ babana karşı çubuk uzatırken bile iki elimi kullanıyorum. Sadece sevgimiz bittiğinde bu saygı bizi ayakta tutsun diye mi sence kızım? Hayır. Sevgimize duyduğumuz saygı yok etmiyor aramızdaki bağı."

Annemi onaylarken dışarıdan yükselmeye başlayan seslerle kaşları çatıldı ve elimi bırakıp ayağa kalktı.

"Nana, sanırım bir musibet var! Sen burada kal, ben bakıp geleceğim."

"Ben de size eşlik edebilir miyim?"

"Evlenmek üzere olan bir kızın sebepsizce dışarıda bulunması katiyen uygun olmaz!"

Anneme sebepsiz olmadığını söylemek için dudaklarımı araladığımda cevap vermemi beklemeden uzaklaştı yanımdan. Oysa onunla gitmek için sebebim vardı. Gürültünün sebebini merak ediyordum. Hem babam da gelmiş olabilirdi. Bu hayal kapıya doğru ilerlemem için yeterli bir sebepti. Bir şeyin gerçekleşmesi için sebep varsa ğerçekleştirmemek için hiçbir engel yoktur.

Tarihin Unuttuğu Kadın ✔ Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin