James Potter ve Hogwarts Ateşi

Yolculuk

Aileler her yerdeydi. Kırmızı trenin buharları tütüyordu ve çocuklar uzun bir tatilden sonra yeniden okullarına dönecek olmanın heyecanı içindeydiler. Potter ailesinin tüm çocuklarının Hogwarts'a gittiği ikinci yıldı. Lily Luna bu işten oldukça memnundu. Hogwarts'ta kuzeni Hugo'yla aynı yılda ve aynı binada olmaları onun için bulunmaz bir şanstı. 6. sınıfa başlayacak olan en büyük kardeşleri her zamanki gibi alaycı bir heyecana sahipti. 

"Nerede kaldılar dersiniz?" diye etrafına bakındı James Sirius. Kastettiği elbette en yakın arkadaşları annesinin erkek kardeşi George ve Angelina'nın çocukları Fred, -bazen onun kız kardeşi Roxanne- Bill ve Fleur'un en küçük çocuğu Louis, Muggle doğumlu en yakın arkadaşları Jessica ve Jasmine ikizlerinden başkaları değildi. 

Jasmine, Jessica, Fred ve James'in aynı yılda ve binada olmaları aileler için büyük bir talihsizlikken, arada küçük çocukların da eklenmesi işlerin iyice kızışmasından başka bir işe yaramıyordu. 

"Ah, işte şuradaki Jessica değil mi?" diye işaret etti Ginny tebessümle. James gözlerini kısarak buharların arasındaki siyah uzun saçlı kıza baktı. 

"Anne, o Jasmine." dedi Lily düzeltircesine. James kız kardeşinin söylediğini onaylar gibi kafa salladı. "Üzgünüm karıştırıyorum." Ginny her zaman söylediği cümleyi tekrarlarken oğlu onun yanından fırlamıştı bile. 

4. sınıfa başlayacak olan Albus Severus ise çoktan arkadaşlarına kavuşmuştu, bebekliğinden beri tanıdığı ve yeri geldiğinde ebeveyn yerine koyduğu Ron ve Hermione'nin kızı, Hugo'nun ablası Rose, Draco ve Astoria Malfoy'un oğlu Scorpius -aslında aralarının çok iyi olduğu söylenemezdi- Fred'in küçük kardeşi Roxanne -o 5. sınıftı- ve arkadaşı Stave. 

James yeniden annesinin yanına döndüğünde, sebebi açık ve netti. Louis ve Fred gelmişti. Hep birlikte bir şeyler konuşup hareretle birbirlerine anlatmaya başladıklarında 3 aile onları izliyordu. 

"Ah, bu çok garip." dedi Ron. "Nasıl oldu da bu kadar kaçık 3 tane oğlanın yaşları bu kadar birbirine yakın?"  Bill ve Fleur'un oğlu Louis 7. sınıfa geçmişti. Aslında Fred ve James'in en büyük umudu sayılırdı, reşitti, onun cisimlenebilmesi buluşmalarını bir nebze olsun kolaylaştırıyordu. Eh, bu yıl onlar da bunu öğrenecekti, bir sonraki yıl Louis mezun olacaktı ve dışarıdaki ajanlarının olacağını düşünüyorlardı. Kısacası buluşma işlerinin ve Hogwarts'a bir şeyler sokma zorluğu bir nebze olsun azalıyordu. 

"Gerçekten birkaç ay sonra doğsaymış çok iyi olacakmış, o zaman 5. sınıf olurdu." Angelina bitkinlikle mırıldandı. "O kadar hareketliler ki... 2 ay boyunca evi başımıza yıkacaklar sandım." Elini alnına koydu. "Okula başladıklarında her şey biter sanmıştım, büyü yapamazlar diye ama kesinlikle öyle değil..." Başını iki yana salladı.

"En azından anlaştıkları ortak bir nokta var." Ginny kendi çocukları adına konuştu. 

On dakika sonra, tren kalkmak üzereyken çocuklar aileleriyle vedalaşmaya başlamıştı.

"Mutlaka yazın olur mu tatlım, kardeşlerine sahip çık." Ginny önce küçük kızını öperken diğer iki oğlu ona ters bir şekilde baktı. Ginny hemen yanındaki büyük oğluna sarıldı. "Kardeşlerini belalarına bulaştırma ve onlara sahip çık." James'in uzatmaktan hoşlanmadığı kısa bir kucaklaşmanın ardından ikisi diğerleriyle vedalaşmak için ilerledi ve geriye Albus kaldı. "Ah, bebeğim. Kardeşlerine sahip çık. James'in belalarına bulaşma." Albus da onu öptü ve babasının yanına ilerledi. 

Aslında annelerden sonra babalara söylenecek pek bir şey kalmamış gibiydi ama Ron ve George'un her zaman bir öğüdü olurdu.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa bir mektup yeterli," dedi yine George, bir yandan trene gidenlere el sallarken.