Ortaçağ- Kara Veba Dönemi (14.Yüzyılın sonları)
Amber, çıplak ayaklarıyla soğuk zemine bastığında kollarındaki ve ayaklarındaki zincirler değdiğinde acıyan tahriş olmuş derisini hissetmiyordu bile. Üç zorlu gecenin sonunda kaçmayı ya da kurtulmayı denemeyi bırakmıştı. Hiçbir işe yaramıyordu çünkü. Artık uğraşmıyordu. Zaten yaşamak için de bir sebebi yoktu genç kızın. Elindeki her şeyi kaybetmişti. Geriye dönüp baktığında yaşadığı acıları hatırlayıp meydandaki ipe bir kurtuluş gözüyle bakıyordu…
Daha 9 yaşındayken annesi bir cadı avcısı tarafından yakalanmış, vahşice bir şekilde öldürülmüştü. Ölmeden önce kimse onu dinlememişti, neden bu yolu seçtiğini kimse sormamıştı. Ama Amber biliyordu. Annesinin ölmesine sebep olan büyüyü neden yaptığını biliyordu. Çünkü babası ölümün eşiğindeydi. Onu kurtarmak için yıllardır elini bile sürmediği o kutuyu açmıştı. Bu da yaptığı son şey olmuştu zaten. Tam o anda yapılan baskın annesinin sonu olmuştu.
Kadın meydanda, herkesin önünde, çığlık çığlığa yakılarak öldürülmüştü. Amber bu vahşetin her saniyesini görmüştü. Son 11 senedir her gece annesinin son sözleri aklına geliyor, çığlıklarını duyuyor ve ağlayarak uyanıyordu.
Annesi öldükten beş ay sonra da hasta olan babası ölmüştü. Çok sevdiği karısını kaybettikten sonra iyice kötüleşmişti zaten. Böylece Amber ve 3 yaşındaki kardeşi kötülüklerle dolu dünyada tek başlarına kalmıştı.
Amber ilk başta çok zorlanmıştı. Daha yemek yapmayı bile bilmezken 3 yaşındaki kardeşine bakması, onu koruması,çalışması,evi geçindirmesi ve bunların hepsini tek başına yapması gerekiyordu. Daha 9 yaşındaki bir çocuk bunların hepsiyle nasıl başa çıkabilirdi ki? Ama Amber başarmıştı. İlk önce kendine bir iş bulmuştu. Kasabanın yaşlı terzisi Bayan Erica ona acımış ve işe almıştı. Başlarda küçük olduğu için ufak tefek işlerde çalışmış olsa da yıllar geçtikçe ve işi öğrendikçe Bayan Erica Amber’a daha zorlu işler vermeye başlamıştı.
Bayan Erica Amber’ı olmayan kızı gibi sahiplenmiş, her konuda ona destek olmuştu. Ama çok yaşlıydı ve Amber ‘ı yanına almasından yaklaşık altı yıl sonra hayata gözlerini yumdu.
Amber o öldüğünde bir süre boşlukta hissetti kendini. Küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğunu onun sayesinde gidermişti ve sonunda onu da kaybetmişti. Ama Amber artık 15 yaşını doldurmak üzere olan, yaşadığı şeyler sayesinde yaşıtlarından çok daha olgun düşünebilen bir kızdı ve çabucak toparladı kendini. Bayan Erica sahip olduğu her şeyi Amber’a bırakmıştı. Genç kız vakit kaybetmeden işin başına geçti çünkü kardeşine bakmak zorundaydı.
Kısa sürede hayatı tekrar düzene girmişti. 16 yaşındaydı, kendine ait bir işi vardı, 10 yaşındaki kardeşine yaşatabileceği en güzel hayatı yaşatıyordu ve kasabadaki neredeyse herkes onu çok seviyordu.
Yine de talihsizlik kızın peşini hiç bırakmadı. Korkunç hastalık salgını başlamıştı. Veba kasabadaki birçok eve uğramıştı ve kardeşi Hector da bu kurbanlardan biri olmuştu.
Amber bunu fark ettiği andan itibaren dünyası başına yıkılmıştı. Hayatta kaybetmeye dayanamayacağı, onsuz yapamayacağı tek kişi olan kardeşi günden güne daha da kötüleşiyordu. Amber onu iyileştirebilmek için her şeyi denemişti. Ama hiçbiri olumlu sonuçlar vermemişti. Son bir çaresi kalmıştı. Annesinin izinden gidebilirdi. Aslında büyüden nefret etmesine rağmen bunu kardeşi için yapmalıydı.
Hemen annesinden kendisine miras kalan kutuyu sakladığı yerden, yerdeki gevşek tahtanın altından çıkarmış ve kitabı karıştırmaya başlamıştı. Bir yerlerde iyileştirmeyle ilgili bir şeyler bulmayı umuyordu sadece. İşine yarayabilecek en ufak şey bile şu an için büyük bir umut olabilirdi.