Sabah güneş ışıkları gözümü ahlaksızca taciz edip odamı aydınlatırken uyandım.Annem henüz kalmamış olacak ki kahvaltıda hergün yediğim o tostun mis gibi kokusu yoktu.Yataktan kalkıp anneme bakmak için odadan çıktım.Uzun koridordan geçip annemin odasına ilerledim.Kapıyı açıp içeri kafamı uzattım.Hala yatıyordu.Yatağa yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum.Canım benim iş yormuş olmalıydı.Saate baktım.Okula gitmeme yaklaşık bir saat vardı.Hemen odama koşup üzerimi giydim.Çantamı akşamdan hazırlamıştım zaten.Onuda aldım.Saçımada son bir kez bakıp aşağı indim.Çantamı koltuğa atıp mutfağa geçtim.Hemen bir çay suyu koydum,bir taraftanda yumurtaları kırıyordum.Sofraya kahvaltılıkları koyup tekrar çaya bakmaya gittim.Kaynayınca annemi uyandırmak için yukarı çıktım.Annemin odasına girip yanağından öptüm."Ana kıraliçem,haydi uyan.Bak mis gibi kahvaltı hazırladım bize.Yumurta bile kırdım."Yavaşça gözlerini açıp bana baktı."Fazla mı uyudum kızım.Ay dalmışım heralde iyice.Neyse bugünde senin hazırladığını yeriz."Yüzünü ekşirerek bakan anneme ayağa kalkıp bir de ben baktım."Ne varmış benim kahvaltımda sen bir ye bak nasıl beğeniyorsun."Gülerek yataktan kalktı.Yanağımdan öpüp kapıdan çıktı.Bende arkasından aşağıya indim.Masaya oturup kahvaltımızı ettik.Annemi öpüp kapıya ilerledim.Arkamdan gelip oda beni öptü."Kahvaltı güzel olmuş."dedi.Gülümsedim ve evden çıktım.Tuğçeyle buluştuğumuz kafenin önüne doğru yürümeye başladım.Aklımda cevapsız kalan milyonlarca soru vardı.O adam beni nerden tanıyordu?Babamın öyle bir arkadaşı olduğunu bilmiyordum.Cenazede de yoktu.Peki neden benim bu işi yapmamı istiyordu?Okadar zamandan sonra neden bir gün çıkmıştı ortaya?Tüm bu soruları bölen bir kayaya toslamam oldu.Kaya derken kaya gibi sert bir bedene.Kafamı kaldırdığımda beni o adama götüren çocuğu gördüm.Kumral saçları dağınıktı.Üzerinde ona bol olan beyaz bir tişörtü vardı.Tehlike alarmı kafamda ötmeye başladığında hiç aldırmadan yanından geçip gitmek istedim.Ama yapamadım.Gözleri beni etkisiz hale getirmeyi başarmıştı.Beynim uyuşmuş gibiydi.Sanki her yer dönüyordu.Bende bıraktığı bu etki çok yabancıydı.Ama sevmiştim.İlkleri severdim ama bu neyin ilkiydi böyle bir fikrim yoktu.Dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldığında kendime geldim."Neye bakıyorsun öyle?Hiç mi erkek görmedin?"Bu lafından sonra ne kadar şapşal gözüktüğümü farkettim."Yoo...aksine çok gördüm ama böyle kaya gibi önüme dikilip bekleyeni ilk defa görüyorum.Çekilirsen arkadaşımla buluşup okula gidicem.Ha birde okul çıkışı yine aynı yere gidersek haberim olsun.Kafama ne yaptıysanız hala ağrıyor."Bir süre bakıp uzun bir kahkaha attıktan sonra önümden çekilip yol verdi."Buyurun prenses.Geçin lütfen."Bir kahkaha daha patlattı.Yanından geçip ilerleyeceğim sırada kolumdan tutup kendine çekti.Tuttuğu yer acısını yeni yeni hissettirirken kulağıma doğru eyildi."Bu akşam seni alacağım.Evinin arka bahçesinde ol.Sen ve ben biraz konuşacağız."Geri çekilip hafifçe sırıttığında kalbim küt küt atıyordu.Arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladım.Arkamdan bağırdı."Bu arada ben Akın."Takmadan yoluma devam ettim."Akınmış bana ne senden gıcık şey.Sanki çok meraklıyım sana.Yok beni alcakmışta,arka bahçede olcakmışımda falan filan.Çok gördük senin gibileri."Ben söylenirken kafenin önüne varmıştım.Tuğçeyi görünce susup yanına gittim."Nerde kaldın Açelya ağaç oldum burda.Köklerim okula uzandı resmen.Zaten deminde Barışlar geçti.Sende yoktun konuşamadım heyecan yaptım."Yürümeye başladık.Barış Tuğçeyi iki yıla yakın seviyordu.Tuğçe de onu seviyordu ama daha bu sene haberleri oldu birbirlerini sevdiklerinden.Hala bakışıp duruyorlar.Halbuki ben Barışın yerinde olsam on kez çıkmıştım Tuğçeyle."Kızım napıcan beni.Selam versene çocuğa.Yiyecek diye mi korkuyosun.Siz evlenirseniz o gecede mi ben olacağım yanınızda."Tuğçe gözlerini pörtleterek bana baktı."Töğbe Allahım ayıp kızım ne o laflar öyle.Tabii olmayacaksın."Güldüm.Ben gülünce oda gülmüştü.Başıma geleni Tuğçeye anlatmayı düşündüm ama sonra vazgeçtim.Buluşursak ki buluşmayacaktım ozaman anlatırdım.Şimdi gereksiz bulmuştum.Okulun kapısından içeri girdik.Bahçeyi geçerken yine Akını görmüştüm.Ağaçların arasında duvara yaslanmış bana bakıyordu.Kaşlarımı çatıp baktığımda güldü.Git işareti yapıyordum ama gitmiyordu.Sadece gülüyordu.Diyer tarafa baktığımda Tuğçenin anlamsız bakışlarına uğramıştım."Sinek"dedim gülerek.Kafasını sallayıp kolumdan çekiştirerek okulun içine soktu.Salak ben az daha yakayı ele verecektim.Ne işi vardı burda.Benden hızlı nasıl gelebilmişti.Ukala işte nolucak.Bir de gülüyordu.Ne yapmaya çalışıyordu anlamamıştım.Sınıfa girip sırama oturdum.Camdan hala orda olduğunu görebiliyordum.Bakmamaya çalış Açelya .Bakma...bakma,sakin.Dersine odaklan.O sırada içeri hoca girdi.Hepimiz ayağa kalktık.Oturun işareti verincede oturduk."Günaydın gençler.Nasılsınız?İyi olduğunuzu umuyorum çünkü yarın son sınavların hepsi yapılacak.Eee,kaldırabilmek için dinç zihinler lazım değil mi?Zaten sonra bol bol eyleneceksiniz.Müdür bey sizin için bir yıl sonu balosu düzenledi.Sınavdan iki gün sonrada o olacak.Aaah aaah bizim zamanımızda bunlar mı vardı?"Hoca konuşmasına devam ederken Tuğçeyle göz göze geldik.Heyecanlı gözüküyordu.Belki de Barışla bir şansları olabilirdi?Belki bende Uygarla dans ederdim?Kafamı cama çevirdiğimde Akın orada yoktu.Sadece yerde bir kağıt vardı.O mu bırakmıştı acaba?Zil çalınca Tuğçeden bir bahaneyle kaçıp bahçeye çıktım.Kağıt hala oradaydı.Eğilip elime aldım.Yavaşça içini açtığımda okuduğum şey yeterince ürkünçtü."Sakın beni ekme prenses.Eğer orada olmazsan bundan sonrası içinde endişelenmen gerekebilir."Ne demekti bu şimdi bir de tehtit mi etmişti beni, pekala.Sakin olmam lazım.Sakin...
***********
Okul çıkışı eve koşarak gittim.Akşam yemeğimi annemle birlikte yedikten sonra binbir zorlukla annemden dışarı çıkmak için izin alıp odama çıktım.Kot şortumun üzerine salaş beyaz bir tişört giydim.Saçlarımı hafif salaş örüp koluma bilekliklerimi taktım.Ayağımada beyaz convercelerimi takıp telefonumu aldım.Aynada son bir kez kendime baktım.Ne konuşacaktı benimle bilmiyordum ama bu gizemli halleri midemde karıncalanma yapıyordu."Hoşlanmıyorsun değil mi Açelya?"diyen iç sesime "Tabiiki hayır!!"diye sert bir çıkış yapıp aşağı indim.Arka bahçeye çıktığımda yerde oturuyordu."Selam"dedim.Hafifçe kafasını kaldırıp bana baktı."Geldin"dedi.Yanına gidip oturdum."Söylede içeri gideyim."Uzunca bir süre bana baktıktan sonra gözleri bacaklarıma kaydı ve tekrar bana baktı."Bacakların çok çirkin."dedi burun kıvırarak.İnanamıyordum. Şaka mı yapıyordu bana?Hızla kafamı döndüm"Odun,mükemmeller bikere.Hem sanane ya?"Bana bakıp güldü."Tatlı odun demeliydin.Arkadaş olmalıyız Açelya.Tartışmaya gelmedim.Bundan sonra ben hep yanında olacağım.İşleri batırdığında,mutsuz olduğunda yada mutlu olduğunda.Bu görev benim.Sen benim sorumluluğumdasın."dedikleriyle ciddileşmiştim.Neden onun sorumluluğunda olacakmışım ki? Kimdi o?"Pekala 'tatlı odun' nedenmiş o?"Gözlerimin içine baktı.Uzun süre öylece baktı.Bende ona baktım.Ayağa kalktı ve elini uzattı.Elini tutup bende ayağa kalkacağım sırada elini çekti.Aniden dengem bozulup yere düştüğümde kaşlarımı çatarak ona baktım.Eğilerek kulağıma yaklaştı."Bunu bir daha yaşama diye.Kimseye güvenemezsin bu günden sonra Açelya.Ben hariç..."Merhaba canlarım.Bölüm biraz geç geldi ama hasta olduğumdan dolayı yazamamıştım.Tekrar özür dilerim.Medyada Akın var.Sizi çok seviyorum :* :)