Uyandığımda kendimi merdivenin başında, yerde buldum. Buraya nasıl geldiğimi anlamaya çalışırken Rose elinde içinde kahvaltı olduğunu düşündüğüm bir tepsiyle geldi.
"Uyandın demek. Tam da sana kahvaltı getiriyodum."
Yerde olmam çok normalmiş gibi davranıyodu. Ona bi bakış attım.
"Ha sen oraya nasıl geldiğini merak ediyosun. Aslında kanepede uyuyodun ama ben sana kıyamıyıp yatak odasına götürmek için sırtıma aldım sonra birden yerde buldum kendimi."
Anlattıkları bana tanıdık gelmişti. Küçükken de güçsüzdü yavrum. Beni taşicağını idda edip yere kapaklanıyodu. Bi insan hiç mi değişmez.
"Hadi kalk kanepeye geç de kahvaltı edelim."
Ayı olduğumuzdan kahvaltımız iki dakikada bitmişti. Konuşmaya başladık.
"Daha iyi misin bari?"
"Evet. Merak etme ağlamicam."
"Yastığım hazır."
Gülmeye başladık. Gülmemizi kesen Rose'un telefonuna gelen mesajın sesiydi. Kimden olduğuna bakmasıyla yüzünde güller açtı.
"Kimdenmiş?"
"Hiiç..."
"Peki bu hiiç'le ne zamandır berabersiniz?"
"Birkaç hafta ama Jack'i bi görsen çok şeker biri."
"Demek adı Jack."
"Lanet olsun! Jack mi dedim ben?"
"Hı hı honey. Hadi bana her şeyi anlat."
Her şeyi anlattı. Her ŞEYİ. Yani her şeyi anlat derken saniyesi saniyesine demek istememiştim. 2 saat boyunca anlattı. Aslında daha da anlatçaktı ama kapı çaldı.
"Ben bakarım!"
Kapıyı açtım. Kimse yoktu. Tam kapıyı kapatıcaktım ki pas pasın üzerindeki not dikkatimi çekti. Yerden alıp okumaya başladım. Bu el yazısını nerde görsem tanırdım. Notta "Perdeleri aç" yazıyodu.
"Kimdenmiş?"
"Boş ver ya."
"Dur bakıyım şuna. Cameron'dan di mi bu?"
Tüm perdeleri açtı. Her bi camda en az 100 kere "özür dilerim. ben bi eşeğim." yazıyodu. Yazılar rujla yazılmıştı. Son camda ise "Sierra'ya rujunu aldığımı söyleme beni öldürür." yazıyodu. O sahne gözümde canlandı. Güldüm. Sonra kapı yine çaldı. Rose ben yukarı çıkıyım bakışı attı. Olanları merdivenin başından izliyiceğine yemin edebilirdim. Kapıyı açtığımda rujla cama yazdığı şeyleri yüzüne de yazmış olan Cameron karşımda duruyodu. Dediklerine ne kadar pişman olduğu yüzünden belliydi. Yani yüzüne yazdığı şeylerden değil yüz ifadesinden.
"Dün gece yaptıklarımın ve dediklerimin ne kadar iğrenç olduğunun farkındayım. Gerçekten. Tokat da yardımcı olmadı değil. Özür dilerim, binlerce kez. Ne kadar pişman olduğumu bilemezsin. Ben çok aptalım."
Sarıldım.
"Biliyorum."
Çok uzun süre sarıldık.
"Hapşuuu!"
"Hadi çık ordan Rose. Bizi dinlediğini biliyorum."
"Hadi ya. Çok mu belli oluyo?"
"Biraz." dedik aynı anda ve gülmeye başladık.
"Bak ne dicem, sinemaya filan gidelim mi? Yani biliyorum sadece 1 gece küs kaldık ama ben alışık değilim sensiz olmaya."
"Tamam süper fikir. Rose'da gelebilir mi?"
"Tabi."
"Ben gelmiyim ya. Siz şimdi yalnız olmak istersiniz belki."
"Saçmalama. Hem Jack'i de çağırırsın. Biz de damat adayını görmüş oluruz."
"Ant-Man'e ne dersiniz peki?"
"Mack? Emin misin?"
"Cameron. Hiç bu kadar emin olmamıştım. Hem bunca zaman duygusal filmlere gittim de ne oldu."
"Ben Jack'e haber veriyorum o zaman. Çifte randevu yaşasın!"
Randevu mu? Hayır hayır Cameron bana çıkma filan teklifi etmemişti. Yani henüz değil. Cameron'da benim gibi düşünüyor olcak ki bana "Ne diyo bu kız" bakışı attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Arkadaş?
FanfictionZamanının çoğunu yan komşuları Dallas'larda geçiren Mackenzie Adams erkek arkadaşı Jason'ın düşündüğü gibi biri olmadığını anlar ve onu terk eder. Ayrılmalarından sonra en yakın arkadaşı Cameron'da değişiklikler fark etmeye başlar. Bakışları, hareke...