Güneş , tam tepeden sırıtıyordu insanlara. Genç adam güneşten ve onun etkilerinden nefret ederdi. O hiç kimseye belli etmese de soğuk bir insandı. Soğuğun arkadaşlığına ihtiyacı vardı , sıcağın değil. Bu yüzden okula gitmek için adımlarını hızlandırdı. Bir an önce sıcaktan kurtulmak istiyordu.
Bir yandan da kafayı sıyırmışcasına attığı her adımı sayıyordu. Bin iki yüz kırk dokuz , bin iki yüz elli... Bu rakamlar sürekli devam ediyordu. Okula varana kadar saymayı bırakmayacaktı. Kafayı sıyırdığı için her adımını saymıyordu. Aksine aklını yitirmemek için adımlarına odaklanıyordu. Yine de kaçmaya çalıştığı düşünceler adımlarına odaklanmasını engellemenin bir yolunu buluyordu. Genç adam düşüncelerinden kaçmaya çalıştıkça , düşünceler onun dört bir yanını sarıyordu. Kurtulamıyordu.
Savaş Tanrıkulu.
Henüz on altı yaşındaydı. Daha yolun başındaydı ama yolunun tıkanacağını nerden bilebilirdi ki ? Bir hata belki de geleceğini mahvedecekti. Savaş yapacağı hatanın farkındaydı. Bu hatayı yapmamak için çırpınıyordu ama çırpınması onu daha da batırıyordu.
Yapacağı hata aklına gelince saydığı adım sayısını unuttu. Iste yine başa dönmüştü. Kaçmaya çalıştığı sorunlar onu hep yakalıyordu.
Savaş mutlu bir genç değildi ama herkes onu öyle sanıyordu. Güçlü değildi ama herkes onu öyle biliyordu. O da insanların hakkında düşündüklerinin yanlış olduğunu , mutsuz ve güçsüz olduğunu hiç haykıramamıştı insanların yüzüne. Ben buyum diyememişti. Belki de hoşuna gitmişti toplum tarafından güçlü görünmek. O da rol yapıyordu. Güçlüymüş gibi, mutluymuş gibi...
Şimdi düşünceleriyle yüzleşmek zorundaydı ama bir korkak gibi kaçıyordu. Düşünceleriyle yüzleşebilecek kadar güçlü değildi o ama yüzleşmek zorundaydı.
Derin bir nefes almaya çalıştı Savaş ve düşüncelerinin onu ele geçirmesine izin verdi korkaklığını yenerek.
Savaşın bu hayatta her şeyden çok değer verdiği bir dostu vardı.
Pars Ataman.
Pars , Savaşın çocukluğundan beri arkadaşıydı. Kendilerinden önce birbirlerini tanımışlardı. Dostlukları çok sıkıydı , gemici düğümüyle bağlanmış gibi. Asla çözülmeyeceğini sanıyorlardı ama yanılıyorlardı. Çok yakında düğüm çözülecekti.
Savaş , Pars ne derse yapardı. Dostuydu o onun ve ona guvenirdi.
Pars tehlikeli bir çocuktu. Derin sularda yuzmeyi severdi. Boğulacağını hiç düşünmezdi. Savaş onu kurtarmanın yolunu her zaman bulurdu. Buna güvenerek Pars derin sulara açıldı ardına bakmadan. Ne yazık ki Savaş bu sularda yüzebilecek kadar iyi yuzemiyordu. Arkadaşini kurtaramazdı. Kendini bile kurtaramayabilirdi.
Savaş , Parsı bu yoldan döndürmek zorundaydı. Çözüm yolu bulmak zorundaydı .
Pars , Savaştan bir kızın duygularıyla oynamasını istemişti. Savaş bir kızı tavlayacaktı, sonra da terkedecekti ama böyle basit bir şey değildi. Parsın, Savaştan tavlamasını istediği kız obezdi. O kızı sevdiğine inandıracaklardı. Kızın kalbini yalanlara dolduracaklardı ve kız yalan olduğunu öğrenince mahvolacaktı ve bir daha asla kimseye guvenemeyecekti.
Parsın, Savaştan kendisine aşık etmesini istedigi kızın adı Azraydı. Azra okul tarafından dışlanan bir kızdı. Aşırı kilolarıyla insanlar dalga geçiyordu. Zaten kalbi kırık olmalıydı.
Savaş "bunu o kıza yapamam." diye mırıldandı kendi kendine. Bunu o kıza yapmak istemiyordu. Onu kandırıp, duygularıyla oynamak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Geçmiş
Teen FictionGeçmişte duygularıyla oynanan genç kız, Azra. Kızın duygularıyla oynamaya karar veren iki genç adam , Savaş ve Pars. Birbirlerinin hayatlarını yok eden üç genç. Savaş ve Azra gelecekte karşılaşırsa ne olur ? Geçmişi telafi mi ederler , yoksa geçm...