Bütünleştiğim siyahtım ben. Karanlığın en saf haliydim. Her rengi kapsasam da içimde, siyah yutardı tümünü benliğiyle. Sonlandırdığım umutlarım, körüklediğim alevlerim vardı sadece. Anlamsız bekleyişler yoktu. Doğmasını beklediğim güneş, aralarına girmek istediğim bulutlar yoktu. Yoktular çünkü ulaşılamayacak kadar yüksek duvarlar örmüştüm kendime. Doğruyu bildiğim halde yanlışlar yaparak gizlenirdim yüksek olduğu kadar derin olan duvarlarımın arkasına. Derinlerde hala yatıyordu bir çok şey. Nedenler. Boşluklar. Belki hisler.
Ne değişirdi ki?
Tek gerçek orta yerinde bulunduğum karanlıktı.
Yavaşça kendime geldiğimde neredeyse tüm vücudumu hissetmiyordum. Bunun nedeni sanırım bir sandalyeye yapışacak biçimde bağlanmış olmamdı. Damarımda hissettiğim sızı aklıma olanları getirmişti. Barlas. Buradan çıktığım an ilk işim bu kaliteli ibneyi gebertmek olacaktı. Gözlerimi açmaya çabalasam da gözlerim sıkı bir biçimde bağlandığından tek görüntü saf siyahlıktı.
Üzerime savrulan soğukluk bedenimi delip geçerken pantolonumun iç tarafına sakladığım bıçağı uyuşmuş ellerimin yardımıyla almaya çalıştım. Başarısızlıkla hüsrana uğrarken bu sefer bacaklarımı hareket ettirmeye çaba sarf ettim. Sonuç aynıydı.
Sağ tarafımdan ayak sesleri duyulunca çabalamayı bırakıp dikkat kesildim. Ses yaklaşırken yankılanıyor buda boş bir ortamda olduğumuzu kanıtlıyordu. Ayak sesleri durunca sağ tarafımda bir bedenin dikildiğini anlamıştım.
"Seni böyle göreceğimi hiç düşünmemiştim." Barlas'ın sesini duyunca kafamı öfkeyle sağa çevirdim.
"Ölümün olacağım senin lan!" diye bağırdım kurumuş boğazımla.
Tanrı biliyor ya, şuan çirkin suratının orta yerine sıktığım yumruğumu geçirmek için nelerimi vermezdim.
"Uyurken daha uslusun." ses şimdi daha yakından geliyordu. Tiksintiyle suratımı buruşturdum.
"Şüphen olmasın bana ne verdiysen onu müsait bir yerlerine enjekte edeceğim suratsız herif!"
Kahkaha attı. Ellerini saçlarıma daldırırken depoladığım öfke yavaşça bedenime yayılıyordu. "Seni bu kadar değerli kılan ney anlamıyorum."
Ne kastettiğini bilmiyordum. "Çöz beni göstereyim neymiş."
Ellerini geriye çekti. "Bunu es geçeceğim. Bugün ölmeye niyetim yok."
Dişlerimi birbirine bastırırken iplerden kurtulamayacağımı anlamıştım.
"Seni kendim için buraya getirmedim." benden biraz uzaklaştığını duydum. "Tahmin ettiğinden daha çok düşmana sahipsin."
'Sağol kıt beyinli kendimi senden öğreneceğim!' diye bağıran yanımı susturan şey, aklımda ilk beliren isimdi.
"O Pamir olacak patronuna söyle onunda ölümü olacağım."
"Pamir mi?" alaylı bir biçimde güldü. "Sana bir çok düşmana sahip olduğunu söylemiştim."
Dişlerimin arasından tısladım. "Benimle oynamaya çalışma."
"Farkındaysan ben seninle olan oyunumu çoktan bitirdim. Aylar boyunca arkadaşınmış gibi davrandım, en zayıf yönünü öğrendim ve bum." ellerini çırpınca oluşan ses saniyeler boyu yankılandı. "Kamer'i her kim öldürdüyse işimi kolaylaştırdı."
Kamer... Kim olduğu konusunda bir fikrim olmasa da, Mira için önemli biri olduğu kesindi.
"Tam bir zavallısın sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Dansı
Боевик* Bir yoktu ve bir vardı o, masalların tersi gibi. Kendi yazdığı masalda, kaynağı öfke olan senfonide dans ediyordu. Gecenin karanlığı altında bir yabancı eşlik etti O'na. Kırmızının şehvetle sunulduğu dans kızıştı. Senfoni çığlıklara, kal...