1~

37 2 0
                                    


Etrafa korkutucu bir halde karanlık çöktüğünde huzursuzca etrafıma bakındım havanın soğukluğu iliklerime kadar işlemişti. Büyük bir özgüven eksikliğim vardı kendime karşı şuan yürüdüğüm şu sessiz dar sokakta karşıma biri çıksa ne yapacağım hakkımda pek bir bilgim yoktu. Herhalde bağırırdım veya koşardım... Çoğu genç kızın hayali olan kendini özgür hissettiği bir yaş vardır 18 işte ben bugünden itibaren artık özgürdüm ama hayalimde olan bir şey miydi ? Tabikide hayır keşke ailem yanımda olsaydı da bana karşı kısıtlamacı tavır sergileselerdi. Ailemin yokluğu aşırı bir derecede hissediliyordu. Mesela okuldaki başarılarımı gururla anlatabileceğim,hafta sonları beraber kahvaltı yapabileceğimiz bir ailem yoktu sahi ben kim miyim? Asya... 4 yaşında tamda beni koruyacak bir aileye ihtiyacım olduğu zamanlarda terk edilen bir kız şuan 18 yaşıma girmiş bulunuyorum. 18 yaşıma kadar Almanya'da dayılarımın yanındaydım ama artık özgürdüm daha fazla yük olma gibi bir lüksüm yoktu onlara karşı bende bu nedenle dayımdan uzun yalvarışlar sonunda Türkiye'ye geri döndüm. Evet doğum günümde yalnızdım ama bu umrumda değil zaten İstanbul böyle bir şehir değil mi? Yalnızların şehri... İstanbul'a geleli 2 gün oluyordu ama daha doğru düzgün yerleşebilmiş değilim dayım ev işini halletti okulum da tamamdı ve yanıma hem nakit yüklü bir miktar para ve kredi kartı bıraktı ah unutmadan ve bir ton nasihat... Nasihat dinlemenin sizin için sıkıcı bir şey olduğunu biliyorum ama benim için aynı şey geçerli değil bunları annemin babamın ağzından dinlemek için nelerimi vermezdim. Dayım bana her zaman babam gibi davranmıştı karısı da annem gibi onların sıcak ortamı bana çok farklı hissettiriyordu. Beni mutlu ediyorlardı annemin ve babamın göremediğim için ki beni 4 yaşında terk etmelerine rağmen işlerine olan hayranlıkları yüzünden o zamanlar bile göremiyomuştum ailemin veremediği sıcaklığı dadılarım akrabalarım vermiş hep. Bunları düşünürken eve vardığımı anlamamıştım bile uzun süredir iş arama beni yormuştu demir kapıyı hızla açıp aynı hızla kapattım montumu ve anahtarlarımı koltuğa koyup diğer koltuğa oturdum. Dayım hep maddi durumumuzun iyi olduğunu söylerdi zaten şuan babam ve annem olsaydı kesinlikle benim çalışmama izin vermezlerdi duyduğum kadarıyla da dış ülkelerin birinde holding sahibiymiş hah ne komik beni terk edip başka bir ülkeye gidiyorlar ve gayet huzurlu bir şekilde kazandıkları paraları sömürüyorlar. Dayıma defalarca holdingin adını sordum kendi soyadımız olan sağlam olarak denedim fakat bir sonuç yok dayım ne holdingin hangi ülkede olduğunu söylüyor ne de holdingin adını...kendi çabalarım da hep boşa çıkıyordu. Koltuktan kalktım her gün çıkmakta üşeneceğim merdivenlere baktım bakmanın pek bir yararı olmadığını anlayınca yavaşça üst kata çıkmaya başladım odama geldiğimde odamın mavi beyaz döşediğini daha yeni farkediyordum hadi ama 2 gündür yorgunluğum yüzünden salonda uyuyordum yavaş adımlarla cama yöneldim bu manzara bir harikaydı...bu görüntüyü acaba başka hangi ülkede bulabilirsiniz FSM köprüsü tam karşımdaydı ve köprüyü süsleyen ışıkların denize yansıması harikaydı daha fazla oyalanmayıp üzerimi değiştirdim ve tekrar aşağı indim sanki o manzaradan sonra enerjimi toplamıştım mutfağa doğru ilerledim yiyecek bir şeyler hazırlayıp devasa salonuma giriş yaptım televizyonu da açtıktan sonra rahat bir nefes aldım doğum günüm kimin umrundaydı şuan bu rahatlığı başka nerede bulabilirdim diyip televizyonu izlemeye koyuldum yarın büyük gündü OKUL şu gitmekten sıkıldığımız yer ama bu sene her şeyin farklı olabileceğini 2 gün öncesinde buraya geldiğim zaman anlamıştım. Yediğim yemeğin tabağını masanın üzerine koyduğumda bir gün daha salonda yatmayacağım hakkında kendimi uyardıktan sonra odama çıktım ve kendimi uykunun huzurlu kollarına attım.
••••••••••••••••••••••••••••••••
Okul okul okul hani şu herkesin gitmek zorunda olduğu yer. Okulu sevmesemde başarılarım gayet iyiydi ama sabahın köründe uyanmakla başarının pek bir alakası yoktu bir de İstanbul trafiği yüzünden daha erken kalkmak zorunda kalmak gerçekten berbattı. Özel bir okulda okumayacaktım bunu ben istemiştim ama dayım buna razı olmadığı için İstanbul'daki en iyi okulları ayarlamaya çalıştı okulun güzel bir yer olduğunu formalarından anlıyordum zaten kese kağıdını andıran düz hafif dar bir etek üzerinde beyaz kol kısımlarında ve yaka kısımlarında kırmızı çizgileri olan bir tişört hızlıca formalarımı giyip saçlarımı yaptım birazda rimel sürdüğümde tamamen hazırdım beyaz converse'lerimi de giyip servisi bekledim bir süre sonra servisin kornası duyulduğunda hızlıca dışarı çıktım. Artık yeni bir hayata tamamen geçiş yapmıştım hadi hayırlısı diyip servise bindim servistekilerden bazılarının yeni bir yüz görmeleriyle gözleri hep benim olduğum yerdeydi ve bu başlarda rahatsız edici gelsede empati kurmaya çalıştım sonuçta yeni bir yüz görünce bir insanda bakma isteği onu tanıma isteği ortaya çıkar bu gayet normal bir şey diye kendimi uyardığımda onları umursamamaya çalıştım serviste 12. Sınıfların yanı sıra 9-10-11. Sınıflarda vardı böylece bütün okul birbirlerini tanıma fırsatları olabiliyordu. Bu güzel bir şeydi bi 30 dk sonra okula gelmiştik herkes hızla servisten inip okula doğru yöneldi ben ise hala çevreye bakınıyordum bu okul harikaydı diğer devlet okullarına taş çıkartıcak türdendi geniş bahçesi ve koskocaman okul binası vardı okul binasının yan taraflarına doğru spor salonu vardı. bende diğer insanların arasına karışıp okula doğru yürüdüm 12-E sınıfını bulunca ilk gördüğüm boş sıraya oturdum. İçimden herşey güzel olacak diyip yeni bir hayata merhaba dedim.

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin