Denizden geldiğimde evde not buldum.''Güzel kızımız bir haftalığına yokuz, iş seyahati gereği Paris'teyiz. Gereken her şey buzdolabında var. Bir şey olursa ara. Seni seviyoruz.''
Yalan. Zaten eve geldikleri yoktu ki doğru düzgün. Kendi başıma yaşıyorum sanki. Annem ve babam aynı yerde çalışıyorlar. İşleri hayatları diyebiliriz. Öncelikleri iş. Sonra kendileri. Daha sonra ben geliyorum. Galiba. En son annemle dertleştiğim zamanı hatırlamıyorum. Hatta o gün anlattıklarımı telefona bakmaktan dinlediğini sanmıyorum. Yemek anlayışımız dışarıdan söylemek. Arada ev işlerine bir kadın geliyor. Sorun yok(!)
Bizimkiler olmayınca evi biraz toparlama gereği duydum. O an ki sinirimi atmak için. Dolaptan birkaç atıştırmalık şey çıkardım. İştahım olmadığı için zorlamadım kendimi. Yemeği olduğu gibi bırakıp dışarı çıktım. Bisikletimi alıp biraz etrafı turladım. O sırada Kayla ile karşılaştık.
''Hayal nerelerdesin sen? Kaç tane mesaj attım. Geri döner insan.''
''Kendimde değilim ya. Telefonumun şarjı bitmiş.''
''Ne zaman kendindesin ki? Merak ettim. Her neyse yarın kampüsün arka bahçesinde kutlama var. Haberin var mı? Kıyafet bakmaya gidelim diycektim.''
''Bilmiyorum. Hiç gidesim yok.''
''İnsan içine karış biraz. İyi gelicek sana. Güven bana.'' dedi Kayla. Koluma girdi ve beni favori mağazalarına sürükledi.
Kıyafet tarzımız uymasa da birbirimize yardımcı olabiliyorduk. O biraz daha iddalı şeyler seviyordu. Ben ise daha dikkat çekmeyen türden kıyafetler. Kendine yırtmaçlı mor bir elbise beğendi. Beklediğimden çabuk buldu. Bu sefer de ben kararsız bir şekilde giyeceğimi bilemedim. Kayla ısrarcı tavırlarıyla siyah ince askılı bir elbiseyi almamı söyledi. Dayanamadım aldım. Biraz olsun ikna oldum. Çünkü ne istese düşündürebilirdi insana. Büyüleyici bir ikna kabiliyeti vardı.
Elbiseden sonrası kolay. Takı ve ayakkabı konusunda biraz takıntılıyım. Hatta bazen oturup kolye, bileklik yapıyorum. Ya da ayakkabıya zımba gibi ıvır zıvırları dikiyorum. Farklı hissettiyor kendine özel oluşu.
''Babam aradı. Gitmem gerekiyor. Elbisen harika oldu. Yarın kafamız dağılır, eğleniriz.''
''Dediğin gibi olsun. Sana eşlik edebilirim istersen.''
''Sizinkiler merak etmesin?''
''Etmezler. Yoklar nasıl olsa.''
''Nereye gittiler yine?''
''Paris. Neyse boşver ben en iyisi eve gideyim. Görüşürüz.''
''Görüşürüz.''
Aynı şeyleri konuşmaktan yoruldum dedim içimden. Saat 3'e doğru dersim var. Kim kafa yorucak şimdi bilmiyorum. Telefonu şarj etmeye eve gittim. Arayan yoktu. Kayla'nın mesajları dışında mesajım da. Annemle babamı aramayı düşündüm sonra vazgeçtim. Kitapları çantama koyup kampüse gittim.
Herkes yarınki kutlamayı konuşuyordu. Bir kız gelip gelmeyeceğimi bile sordu. Evet diyince sarıldı. Tuhaf. Derse geç kalmasaydım bu kızın niye böyle yaptığını düşünebilirdim. Fazla kafa yormadan derse girdim. Boş bir sıraya oturdum. Yanımın boş seviyorum. Çantamı yere koymak zorunda kalmıyorum. Konuşturacak kimse yok. Dersi tamamen rahat bir şekilde dinleyebilirim. Ne diyorum ben. Kimi kandırıyorum. Neyse.
Yanımda kimse olmasa da derse çok odaklanamadım. Tüm ders durmadan tuhaf resimler çizdim. O kadar dalgın olmalıyım ki yanıma gelen çocuğu fark etmedim bile.
''Güzel resim. Ama biraz daha çizgisel yapmalısın. Anlatmak istediğin şeyi daima dominant noktalara koy.'' dedi. Elimden kalemi alıp çizdiğimin daha gerçekçi bir şekilde çizdi. Çizerken bir yandan bana bakıp gülümsüyordu.
''Senin kadar yetenekli olsam çizebilirdim belki.'' dedim.
Dediğimi aldırmadan çizmeye devam etti. Durmadan gülümsüyordu. İstemsiz bir şekilde ben de gülmeye başladım.
''Bunu bekliyordum. Yoksa seni ciddiye alamam değil mi? Yetenekli olmana gerek yok inansan her şeyi yaparsın. Yeteneğe inanmıyorum ben. ''
''İnanmalısın. Buna göre ilgi odaklarımız var. Ne yani her şeye inanıp her şeyi yapabilir miyim sence?''
''Yapamazsın çünkü inanmıyorsun işte.''
Dalga geçer gibi bir ifadeye büründüm. Eşyalarımı toparladım. Çizdiği resmi ona verdim. Resmi alıp tekrar incelemeye başladı.
''Bence sende kalmalı. Ne dediğimi ileride anlarsın belki.'' dedi.
Bak şu işe. Tanımadığım bir çocuk kalkmış bana ders veriyordu. Buna çok ihtiyacım varmış gibi. Neye inansam ters tepiyordu. Kaldı ki yetenek. Dediğini yapıp kağıdı çantama koydum. Nasıl olsa çöpe gidecekti. Çocuk aldırmadan uzaklaştı. Çantamı alıp ben de eve doğru yürüdüm.
Evde takılarımı kurcaladım. Herkes bu kadar önemsiyorsa ben de özensem fena olmaz diye düşündüm. Biraz değişikliğe ihtiyacım vardı. İyi olabilirdi Kayla'nın dediği gibi. Daha sonrasında haplarımı alıp uyumaya çalıştım. Fiona da yanıma kıvrılıp uyudu...
![](https://img.wattpad.com/cover/44360623-288-k505901.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal Gücü
Teen Fiction21 yaşındaki Hayal geçirdiği kaza sonucunda komaya girer. İnancını kaybetmiş genç kızın yaşadığı bu talihsiz kaza hayatının başlangıcı olacaktır. Bu roman hayatın eksik yönlerini tamamlarken siz de ister istemez hayallere dalacak, kendinizi çoğu zam...