Şelalenin Şarkısı

30 3 0
                                    

Sözlerimizden sonra dünya dönmeyi bırakmıştı sanki.Hayat durmuş,koltuğuna yerleşmiş bir film seyredercesine bizi izliyordu.Daha birkaç gün önce yanımda hayal bile edemeyeceğim çocuk çocukluk aşkım çıkmıştı ve şu an karanlıkta yıldız gibi parlayan gözleriyle bana bakıyordu.İsterseniz kader isterseniz tesadüf deyin şu an yaşadıklarım ya benim sıkıcı hayatıma çok fazlaydı ya da baştan beri eksik olan şeylerdi.

Tabii annem gelip o büyülü anın içine sıçmalıydı.

"Kızım kaç saattir bir tişört bulamadın mı?.Aşağı gelin hadi Rüzgarlar evlerine gidecekler."

"Tamam Aysel Teyze geliyorum." dedi ve bana son bir kez bakıp çıktı.En azından hoşçakal diyebilirdi ya da demezdi.Neyse...

İkisinin arkasından yavaşça aşağı indim ve Aynur Teyze ve İsmail Amca'ya sarılıp geçirdim.Rüzgar annemgille abimlere hoşçakal dedikten sonra arkasına bile bakmadan çekip gitmişti.Şu an ne yaptığını önemsememem gereken kısımdaydık sanırım.Ben de aynen öyle yapıp(!) bizimkilere iyi geceler dileyip odama çıktım.

 Ama odama girdiğim anda göz göze dakikalarca bakıştığımız sahne gözümün önünde beliriverdi.O beni gece mavisi gözlerine hapsetmişken özgürlüğümü seve seve vermeye hazırdım.Ellerimi uzatmış kelepçelenmeyi bekleyen bir suçlu gibi.Peki benim suçum neydi?Neydi bu tüm zihnimi işgal eden şey?

Zihnim o kadar doluydu ki sağlıklı düşünemiyordum.Bu yaşadıklarım gerçek miydi?Yoksa yine hayal kurarken uyuya mı kalmıştım?Kalbim neden bu kadar hızlı çarpıyordu? Bu hissettiğim neydi?Aptalca bir çocukluk aşkının zihnimi bu kadar meşgul etmesi normal değildi.Muhtemelen bütün o tozlanmış anıların ortaya çıkması bende fazla yükleme yapmıştı.Belki bu en güzel yerinde annemin seslenişiyle uyanacağım bir rüyaydı ya da kafamda kurduğum bir hayal daha...Belki de şu an yapılması gereken tek şey akışına bırakıp uyumaktı.

..........................................................................................................................................................................

Sabah uyandığımda güneş daha yeni yeni doğuyordu.Aslında daha uyurdum ama göz bandımı takmadığım için güneş gözümün içine içine girerek beni uyutmamıştı.Ben de en iyisi çıkıp hava alıyım diye düşünüp yataktan kalktım.Üstümü giyindikten sonra aşağı inip hızlı bir kahvaltı yaptım ve kendimi dışarı attım.

Temiz havaya gerçekten ihtiyacım vardı.Ne kadar düşünmek istemesem de rüyamda bile onu görmüştüm.Kafamı dağıtmam gerekiyordu.Bunun içinde bana temiz havada yürürken müzik dinlemek yeterde artardı bile.Ben de kulaklarımı takıp sakin şarkılar eşliğinde saatlerce ormanda yürüdüm.Yürüdükçe orman da büyüyordu sanki.En sonunda Rüzgar'ı ilk gördüğüm şelaleye gelmiştim.Buraya gelmek nereden aklıma geldi tam bilmiyordum ama sanırım manzarasındandı. İçimdeki ses buraya onu düşünmek için geldiğim söylüyordu ama ona kulak vermedim.Su kenarına inip bu seferde gözlerimi kapattım ve şelalenin huzur veren şarkısını dinledim.

İçim huzurla dolmuşken saatin ilerlediğini fark etmemiştim. Annemgiller beni göremeyince meraklanmasınlar diye kalktım ve son kez şelaleyi izleyeyim diye geri geri yürürken aniden sert bir şeye çarptım.Aniden arkamı döndüm ve gördüğüm şey kalp ritmime hiç de iyi gelmemişti.Rüzgar'la yine ve yine burun burunaydık.Kaşlarını kaldırmış alay edercesine bana bakmaya başlayınca hemen kendimi toparladım ve geri adım attım.Geri adım atmamla arkamdaki taşa ayağımın takılıp sendelemem bir oldu.Tam gözlerimi kapatmış kaderime razı olmuşken Rüzgar'ın beni tek eliyle tutup ayağa kaldırmıştı.

Çocuktan uzak durmaya çalıştıkça sürekli rezil oluyordum.O da beni utandırmaktan geri kalmamıştı tabii kahkahayı bastı

"Fazla sakarsın sanırım.Daha yirmi dört saat olmadı ama neredeyse kafanı yarıyordun."

"Az önce kendin dedin az kalsın kafanı yarıyodun diye.Bir de üstüne gülüyorsun.Hem dün gece üstünü batırdığım için özür diledim.Daha ne yapabilirim hazretleri?"

"Mesela bir daha ki sefere tişörtlerimden uzak durabilirsin.Kıpkırmızı oldun." deyip gülmeye devam edince sinirlerimin tavan yaptığını gören herkes anlayabilirdi.Başka biri olsa suratına tokadı yemişti ama kim bu surata kıyabilirdi.Tamam aşırı öküz bir yaratık olabilirdi ama paketlenip tüm dünyadan saklanılacak kadar yakışıklı olduğu da bir gerçekti.Şu an onu ilk defa gülerken görüyordum ama karşısına geçip saatlerce izleyebilirdim.Gülmekten sarsılıp alnına düşen saçları,kısılan gözleri,yanaklarındaki öpme isteği uyandıran gamzeleri...Her şeyiyle mükemmel bir yaratık olduğu kesindi.ve şu an o yaratık rezilliklerime gülüyordu ama ben önünde salya akıtacak duruma gelmiştim!!

Hemen kendimi toparladım ve:

"Senle ve tişörtlerinle bir alıp veremediğim yok zaten.Hem o bir kereye mahsustu.Ben sakar değilim!!!"

"Hıhı eminim.Sadece uyarayım demiştim.Sen de gidiyordun sanırım.Hadi zamanımı harcıyorsun "deyip arkasını dönüp yürümeye devam etti.Bu çocuk da tam dengesizdi anlaşılan.

Sinirle uflayıp yanından geçtim ve geldiğim yöne doğru yürümeye başladım.Ama hala kıkırdadığını duyacak kadar da kulaklarım iyi duyuyordu.

..........................................................................................................................................................................

Sinirden eve nasıl gittiğimi anlamamıştım bile.Geldiğimde annem kalkmış kahvaltıyı hazırlıyordu.Sanırım o da yürüyüşe gitmiş olabileceğimi tahmin etmiş olacak ki hiç soru sormadan:

"Günaydın kuşum.Hadi üstünü giyin de aşağı gel.Sofrayı hazırla."

"Tamam annecim geliyorum ." deyip odama çıktım hemen rahat bir şeyler giyip aşağı indim ve anneme sofrayı toplamasına yardım ettim.Normal ve sakin bir kahvaltıdan sonra odama çıkıp acaba ne yapsam diye düşünmeye başladım.O sırada annem geldi ve arka caddedeki markete gidip bir şeyler almam gerektiğini söyledi.Ben de yapılacak iş çıkmasının sevinciyle listeyi alıp markete gitmek üzere dışarı çıktım.

Bisikletimle gitsem mi diye düşündüm ama sanırım yürümek daha iyi olacaktı.Daha önce bu taraflara girmediğimden bulmam biraz uzun sürmüştü ama yazanları alıp vakit kaybetmeden çıktım.Bu sefer de geldiğim yolu değil de yanındakini deneyeyim diye düşünüp diğerine girdim.Yavaş yavaş yürürken etrafı da inceliyordum.Her yerde bizimki gibi yalı tarzı evler vardı.Yemyeşil bahçeleri ve rengarenk çiçekleriyle sakin ve huzurlu bir yerdi.Ama ben yavaş yavaş sıkılmaya başlıyordum.Kafamı dağıtacak bir şeylere ihtiyacım  vardı.

Ben bunları düşünürken bahçe duvarlarına asılmış bir afiş dikkatimi çekmişti.Üstünde konservatuvarda yaz kursları için piyano hocası arandığı yazıyordu.Bu benim için de iyi bir şans olabilirdi.Evet diğer bir bilinmeyenim de iki yıldır piyano çaldığımdı.Aslında elektro gitar da çalabiliyordum ama bunu benden başka bilen hiç kimse yoktu.Çünkü babam gotik olacağımı düşünüp izin vermemişti.

Ama her söylenene boyun eğmek bana göre değildi.Fazla özgürlükçü bir kişiliğim vardı sanırım.Eğer bir şeyi yapacaksam ya da yapmayacaksam bunu istemeliydim.Ben de gitar çalmak istedim ve çaldım.Belki onların arkasından iş çevirmiş gibi oldum ama bir gün bile pişman olduğumu söyleyemem.Çünkü ben en çok özgürken mutluydum ve bu hocalık işi beni mutlu edebilirdi belki...



Tesadüflerin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin