1

96 6 3
                                    

Lanet bir okul gününden merhaba. Evet ineklerde okuldan nefret edebilir. En doğal hakkımız. Herkesin siz yürürken arkanızda "möö möö" demesi hoşunuza gitmez. Sabahları kalktığımda günlük maraton, hazırlanmam 5 dakikamı almaz. Ödevler, çantam. Bitti. Tabi bizim okulun süslüleri erkeklere güzel görüneceğiz diye derslere geç kalıyorlar. Asla onlardan olmam. Her ineğin hayalidir doktor olmak. Ben hariç. Benim gerçekleşmesi imkansız hayallerim vardır. Dansçı olmak. Model olmak. Ünlü olmak. Dedim ya imkansız, en sevdiğim kelimedir, ulaşması zor olan. Ulaştığında artık eski sen olamayacağın. Üvey annem kahvaltımı hazırlayıp babamla beraber üvey kardeşimi hava alanından almaya gitmişler bile. Ben evde tek çocuk olmaktan memnundum. Pabucum dama atılacak.

Evden çıktığımda bana ödevlerini yaptırmak için kapıma kadar gelen sütun bacaklı kızlar. Ne kadar da ezik siniz. Mahallenin delikanlıları kapılara dökülmüş bile. Vay be bakkal emmi sende mi? Kızları yaşındaki ergenler sadece. Tabi yüzlerine sürdükleri makyajdan masumlukları pekte belli değil. Yanlarında çocukları gibi kalıyorum. Okula giderken bir insan neden topuklu giyer ki. Düğüne değil okula gidiyoruz. Ve evet konuşmaya başladı Barbie bebek.

"Ay canikom biz dün matematik ödevini yapmak için bizde toplandık sonra sıkıldık birbirimize makyaj yaptık."Evet anladım fazla kimyasal sürmekten beyinleri yanmış."Tahmin ettim. Merak etme yanımda yedek ödev var."

Cici kızlar baba parası ile okuyorlar tabi. Bense kendi zekam ile buralara kadar geldim. Altlarında son model arabalar. Peşlerinde top modeller. Ne kadar da şansızlar. Sadece geçici hevesler. Neyse bu onlarla son yılım hepsinden kurtulacağım.

Arabayı işaret ederek " Atla bebeğim!".

Arabaya bindiğimde kendimi parfümerinde gibi hissettim. İnsan kılığına girmiş parfüm şişeleri gibiler. Ne kadar kin varmış içimde kus kus bitiremedim. İşime de gelmiyor değil. Aileleri sürekli beni örnek almalarını söylüyorlarmış. Koskoca kolej birincisiyim sonuçta olsun o kadar da.

"Ay bebeğim aslında kafan olmasa güzel kızsın." Diyerek gülmeye başladı yancıları da ona eşlik etiller.

"Ay bebeğim senin de beynin olmasa zeki kızsın." Dedim. Ama boş duvara desem de aynı şeydi. Birbirlerine boş boş baktılar. "Ay kesin iltifat ettin." demiştim boş duvar desem aynı şey diye. Bunlar kaşlarını aldırırken beyinlerini de aldırıyorlar kesin. Yada her sabah başka evde uyanmaktan benliklerini unutuyorlar.

Okula geldiğimizde önce indim ve hiç kimseye pas vermeden yürümeye devam ettim. Canım müdürüm beni kapıda karşıladı. "Güzel kızım.." güzel evet yağ çekmeye başladı. " okulumuz bir seviye sınavına aday oldu. Bizi senin temsil etmeni istiyoruz.". Tamda tahmin ettiğim gibi. Ah ah evde o kadar çok kupa var ki, kimisini kalemlik olarak kullanıyorum. "Tabi neden olmasın.".

Okuldan içeriye girdiğimde okulun meteor parçası bana doğru yürüyordu. Yok ya bana değildir düşemem o ayaklara. Geçen sene bana doğru kollarını açarak yürüyordu. Bende ona doğru kollarımı açtım. Bana sarılacağı gibi saçma bir düşünceye nasıl kapıldım ki. Bana doğru gelmesi ne değiştirir. Güldü mü o? Bana mı güldü. Yamuk gülüşü ile o kadar sevimli ki. Okuldaki hiçbir kızla alakası yok. Herkes onun peşinde. Onun esmerlerden hoşlandığını öğrendiklerinde büyük çoğunluğu solaryuma girmişti. Sarı saçlarınıza ne de çok yakışmıştı. Hiç üzerime alınmadan yanından geçerken kolumu tuttu. O an salıverecektim alttan."Sana bir şey danışmam lazım."  Ve Barbie'nin inlemelerini duyabiliyordum. Benle konuşmasına benim kadar herkes şaşırmıştı. Kolumu çekerek "Önemli değilse sonra danış. Yapmam gereken ödevler var. Aa senin de eksik olan ödevin varsa de onu da hallederim. Başka işim yok." diyerek yürüdüm. Belli bir müddet ortam sessiz kaldı. Sınıfıma doğru yürürken kolumu sertçe tuttu. "Ben seninle konuşurken arkanı dönüp gidemezsin. Buna izin vermem." dedi. Yüzümde alaycı bir gülümsemeyle "Hadi ya bana işin düşmese yüzüme bakmazsın. Sana sadece arkamı dönüp gitmem mi sorun oldu?". Yüzümdeki gülen maskeyi bir kenara koyup. Çaresizce baktım "Lütfen kolumu bırakır mısın? Canım acıyor." Kolumu bıraktığında. "İznin olursa gidebilir miyim?"dedim. Başını yere eğdi. Korkmuş bir şekilde sınıfa girdim. Ders başlamasına 2 dakika kala sıramın başında biri belirdi. Herkesin susmasıyla gelenin Tarık olduğunu anladım. Hiç aldırmadan problemleri çözmeye devam ettim. Hala aklımda saçma sapan sorular vardı. Neden bana bir şey danışmak istedi ki?

Bir BesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin