Gerçekten de en çok kafa kurcalayan sorulardan biridir bu. Son birkaç on yılda oldukça yoğun bir şekilde tartışma konusu olan "Uzaylılar var mı?" sorusunu masaya yatırmak ve konu hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Bu soru genellikle şu şekilde sorulur: "Sence uzaylılar var mı?" İlk olarak şu hatayı düzeltmekte fayda var: Bilimde "sence" ya da "bence" olmaz. Elbette düşüncelerinizi ve iddialarınızı destekleyebilirseniz ne ala ama sadece "Bence var ya!" ya da "Yok yahu, bence yok, uzaylı neymiş haha!" demeyle olmaz. Bilimsel bir tartışma yapılmayacaksa, son derece bilimsel olan bu konuda bir yere varılamaz zaten. Biz, her zaman olduğu gibi, son derece agnostik olunması gereken bu hassas konuya, bilimsel olarak yaklaşacağız.
Bildiğimiz üzere pek çok "uzaylı görüntüsü" çekilmekte. UFO olarak adlandırılan, Tanımlanamayan Uçan Cisim diyebileceğimiz varlıkların fotoğrafları her köşe başında artık. Fotoğrafın ilk icadından beri, hatta daha ötesinde, bazı ressamların resimlerinde bile görebiliyoruz bunu.
Bu tip fotoğraflarının çoğunu stüdyo ortamında hazırlandığı yetkililerce açıklanıyor. Ne kadar doğru olduğuna inanmak size kalmış. Elimizde fotoğraflar konusunda yeterli kanıt olmadığı ve bol bol komplo teorisi bulunduğu için, yalnızca fotoğraflarla inanmak mümkün değil.
Öte yandan, Drake'in Denklemi denen bir denklem ile yaklaşık 9 değişken tanımlanarak uzayda bizim bildiğimiz anlamıylacanlı yaşamının başlayabileceği alanlar tanımlanmış ve tanımlanmaya devam ediyor. Denklemin içeriğinde "en yakın yıldıza uzaklık", "yörünge şekli" gibi parametreler bulunuyor. Bu denklem sayesinde, "uzaylı" dediğimiz yaşam formlarına ulaşmamız çok daha kolay olabilecektir.
Ancak yine uzaylılara "inanmayı" zor kılan bir diğer durum, insanların aklını meşgul eden şu sorudur: "Eğer ki o fotoğraflar doğruysa ve uzaylılar sık sık bizi ziyaret edebiliyorlarsa, o zaman neden hala 1 kere bile sıcak temas kurmadılar?" Bu soru cevapsız kalmakta ya da yine bilimsel olmayan, mistik şekillerde cevaplanmaya çalışılmaktadır. Bu kadar uzun süredir bizi gözlemeleri, anlaşılmayacak kadar gerçek dışıdır. Çünkü eğer uzay araçları gerçekse, bizden teknoloji olarak çok ileri olmaları gerekir ve korkmalarını gerektirecek bir durum da olmaz. Buna çeşitli senaryolar yazılabilir ancak Occam'ın Usturası İlkesi'ni unutmamak gerekir: Bir durum karşısında yapılacak açıklamalardan en az varsayıma başvuran, en geçerli olandır. Dolayısıyla böyle bir durumda, fotoğrafların sahte olduğunu düşünmek, daha mantıklı bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Eğer ki bilimsel yollarla bu sorulara cevaplar verilebilirse, fotoğraflara güvenmek için daha çok sebebimiz olabilir.
Amerika'da 1970′lerden beri, uzaylı ihbarlarından sorumlu kurum olan NASA'ya 1.000.000′un üzerinde ihbar gelmiştir. Ve ünlü fizikçi Carl Sagan'ın kitabında yazdığına göre, bu 1.000.000 ihbardan hiçbiri gerçek ihbar olarak sınıflandırılamamıştır. Tabii burada yine komplo teorileri devreye girecektir, NASA'nın verileri gizlediğine dair ama, bu da bilimsellikten uzak ve ispatsız olacaktır. Komplo teorileri, bilim için en tehlikeli konulardan biridir. Çünkü neredeyse hiçbir belgeye dayanmadan ve genellikle çıkarımlarla üretilen bu teoriler (ki "teori" kelimesi bile bilimsel anlamıyla kullanılmaz bu kalıpta), bilim dışı ve bilimsel metot uygulanmadan yaratılmıştır.
Son olarak, uzaylılarla ilgili bilmemiz gereken bir şey vardır: Onlar, çok büyük ihtimalle ufak yeşil canlılar olmayacaklardır. Bu açıdan, eldeki fotoğrafların, o fotoğraflar ortaya çıkmadan çok önce aklımızda canlandırılan uzaylı görüntüsüne benzemesi, şüphelidir. Kafa yapıları, duruşları, boyları, vb. bu fotoğraflar çıkmadan çok önce betimlenen uzaylı imgelerine benzemektedir. Bu da, o fotoğraflarda kullanılan "mankenlerin" yapımcılarının bunlardan etkilenmesiyle açıklanabilir.
Uzaylı, "Dünya dışındaki yaşam formu" demektir. Dolayısıyla, Dünya dışı bir gezegende bulunacak bir bakteri bile, "uzaylı" kategorisine girecektir. Bu bilgiler ışığında uzaylıların bizi metal küreler içerisinde sık sık ziyaret edip, uçaklarımızı taciz edip kaçan varlıklar olduğunu düşünmek yerine, çok büyük bir ihtimalle olacağı üzere, Evren'in pek çok bölgesinde Dünya üzerinde olduğu gibi canlılık öyle ya da böyle, kimyasal evrim ya da Panspermik (uzaydan gelme) yöntemlerle başlamış olacağını düşünerek, bu tip bir "uzaylı" tanımı yapmakta fayda vardır. Ancak bununla ilgili kesin kanıtlara ulaşmadan da, "Uzaylılar vardır." demek doğru olmayacaktır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, komplo teorileri ya da batıl inançlar gibi insanın hayal gücüne ve ihtiyaç/isteklerine hitap eden ancak bilimsel bir yanı bulunmaya iddialara kanmaz, bilimin dışına çıkmak ve tarafsızlığı kaybetmek olacaktır.
Bu kadar geniş bir evrende, canlı yaşamına konaklık eden tek gezegenin bizimkisi olduğunu düşünmek, basit ve muhtemelen yanlış bir yaklaşım olacaktır. Evrende milyarlarca galaksi ve her galakside milyarlarca bizimkisi gibi veya biraz daha farklı yıldız vardır. Bunların etrafında sayısız gezegen dönmektedir. Ve elbette, bunların birkaçında, sırf istatistiki hesaplarla bile, bizim gibi canlılık olduğunu beklemek gerekir. İşin bir de, "bizim bilmediğimiz tip canlılık" boyutu vardır ki bunu şu anda betimlemek bile zordur. Unutmamak lazım ki bizim bildiğimiz anlamıyla canlılık, bu Dünya'nın şartlarında var olabilmiş canlılıktır. Başka bir galaksi ve başka bir gezegende işler tamamen farklı yürüyebilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyalar Savaşı
Science FictionHerkesin bir teorisi var. Peki ya öyle birşey yoksa ? Ya hepsi birer düzmeceyse ?