Yunus

88 13 22
                                    

   İlkbaharın tartışmasız en güzel günleriydi. Hava ısınmıştı, yağışlar eskisine göre nispeten azalmıştı. Yol boyunca belirli bir düzenle dikilen ağaçların pempe mor çiçek açtığı ise gözden kaçmıyordu. Güneş ise baharla gelen bu güzellikleri görüyormuş ve anlıyormuş gibi sabahları sanki gülümseyerek doğuyordu, gülümsemesini sakladığı zamanlarda ise utangaçlığından yüzünü sabah sisiyle örtüyordu.

   Yunus Altınyel, her sabah olduğu gibi annesinin gür ve güzel sesiyle yeni güne merhaba demişti. Okulun son günleri olmasına rağmen birçok arkadaşı gibi o da okula gitmek hiç istemiyordu. Tembel olduğunu düşünmese de konu okul olduğu zaman büyük bir tembellik vücuduna ve zihnine siniyordu. Okulda çok sevdiği bir arkadaşı olduğu da söylenemezdi. Her okulda bulunan, kimselye içli dışlı olmayan ve merak uyandıran kişi olduğuna inanıyordu.

   Bunun yanı sıra öğretmenlerin insanın düşünmesini yok edecek şekilde bir şeyler öğretme çabasından da birçok Türk vatandaşı gibi nefret ediyordu. Dünyada öğrenilecek onca şey varken öğretmek için özenle seçilen gereksiz bilgilerin öğretilmesi mantıklı değildi.

Yunus, annesinin onun için ve kız kardeşi Yağmur için hazırladığı ballı ekmeği annesinin geçen sene yaptırdığı bordo beyaz mutfakta yedi, Yunus mutfaklarının siyah beyaz olmasından yana olmuştu ancak söz sahibi olan tek kişi annesiydi.

    Buzdolabında belki de günlerce kalmış sert ekmeği yerken ağzındaki kasların yorulduğunu hissedebiliyordu. Sabah fazla iştahı olmadığı gibi yemekten hoşlanmadığı yemekleri yemek onun için yorucuydu. Yağmur'a baktığı zaman onun da fazla hoşnut olmadığını gördü.

"Arda olsaydı senin basit olarak gördüğün bu kahvaltıyı büyük bir iştahla yerdi ve bana ellerine sağlık anneciğim diyerek teşekkür ederdi." annesi Aysu Hanım onun kahvaltısını çok da beğenmediğini anlamıştı. Her zaman olduğu gibi biricik oğlu Arda'yı ona ve kız kardeşi Yağmur'a örnek olarak göstermişti.

Kahverenginin sayılı güzel tonlarından birine sahip olan kol saatine baktığı zaman evden ayrılma vaktinin geldiğini gördü. Annesinin ve kız kardeşinin yanağına sevgi dolu öpücükler kondurdu ve beyaz halılı güzel aksesuarlarla süslenmiş koridordan geçerek çok sevdiği evinden dışarıya çıktı.

Yolda çoğu insanın görmediği saklı güzellikler vardı. Karıncaların yuvaları için devamlı hareketinden tut, serçelerin oldukça komik seke seke yürüyüşleri... Yolun ilerisinde aynı zamanda görünce insana güzel bir haz uyandırmayan ergen bir gurup vardı. Kızlar kendilerini belli etmek için yüksek sesle konuşuyordu ve kahkaha atıyordu. Yunus liseye bu sene başlamıştı ancak lisenin kendisini keşfetmek için uygun bir yer olmadığına birçok kişinin aksine daha ilk gün karar vermişti.

Yunus, dersin başlamasına on dakika kadar önce okulun gösterişsiz ve soluk siyah boyası çıkmış kapısından içeri girdi. Büyük sayılmayan bahçeden krem rengine boyanmış okul binasına uykusuzluğun etkisiyle uyuşuk adımlarla girdi. En altta bulunan lise katındaki sınıfına girdi. Arda Ağabey'inden kalma gri çantasını en arkanın bir önünde oturduğu ve pencere kenarında bulunan sırasına koydu. Pencereden dışarıya baktığı zaman ufak bir açıdan da olsa Bursa'nın tarihi ve yeşil manzarasını izledi. Uludağ küçük bir açıdan da olsa Yunus'a tüm geçmişiyle bakıyordu. Dünya üzerinde bulunan birçok kavime ve savaşlara şahit etmiş bilgin bir dağdı Uludağ. Onu gerçekten izleyen bir kişi şahit olduğu olaylardan ötürü onda oluşan muhteşem ruhu hissedebilirdi.

Yunus sınıfa döndü ve sınıf arkadaşlarının her günkü gibi bıkmadan guruplaşıp sohbet ettiğini gördü. Dedikoducu ve sinir bozucu olarak tanımlanabilecek genç kızlar kapının ağzında birbirlerine her gün anlattıkları sonu gelmez dedikodulardan yapıyordu. Hepsinin yüzünde şaşkın ve komik bir ifade vardı. Gerçekten bu kadar önemsiz diyaloglarına bu kadar tepki vermeleri insanda hayret uyandırıyordu. Bir de Yunus'la arada dalga geçen ancak kafalarına göre değil de yeni iç uyanışlarına göre hareket eden, sesi çatallaşmış bir erkek gurubu vardı. Sıra arkadaşı Ali'nin de bulunduğu bu gurup Yunus'a bulaşmak konusunda baya uzmandı. Kimi zaman Yunus'un çantasını voleybol topu olarak kullanırlardı kimi zaman ise Yunus'un saçlarını bozarak ona bulaşırlardı. Buna rağmen Yunus kızların gurubundan çok daha çekilir muhabbetleri olduğu düşünürdü. Yunus hiçbir zaman o gurubun bir parçası olamamamıştı ancak halinden de fazlasıyla menundu.

Karanlığın Son DengesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin