Her şey çok tuhaftı. Sessizdik tek bir kelime bile etmiyorduk. Normalde de sessizdik. Ama bunca olanlardan sonra sessizlik kıyametti. Demek ki evde görüşecektik. Tuhaf olan bir şey daha vardı. Ateş, Su ile bulaşmıyordu. Galiba yine erken konuşmuştum.
"Bana çay getir, Hatun."
Hatun. Bu kelime herkesin içini cız ettirmişti. Herkes bize bakıyordu. Evet normaldi. Bu okulda Su'ya hatun diyen ve ya başkasına hatun diyen yanmıştı. Bu okulda bir tek Su'ya hatun denilebilir. Bunu da Barış diyebilir.
Su masadan destek alarak kalktığı sandalyesine yine oturdu.
"Bana, hatun deme.",Sesi o kadar cılız ve kötü çıkmıştı.Ona bir tek padişahı sultan diyebilirdi."Yoksa başkasına mı diyeyim?"
"Hayır."
"O zaman kapayacaksın çeneni. Dünya da barış sağlayan birinin mi sultan demesini bekliyordun." Su yutkundu.
Kahretsin. Barış demişti. Su'yun yarasına tuz basmıştı. Gerçi Ateş bilmiyordu bu da ayrı mesele.
"Bu okulda ki hiç kimseye hatun diyemezsin."
"Kendini fazla bir şey sanma." Su'yun cevap vereceğinden emindim. Ama o sustu.
Su, elini başının arasına alıp ağlamaya başladı sessizce, içlice. Ateş'in başı yanacaktı. Ateş bir kızla kantinin ortasında durdu. Tüm dikkatler onun üstündeydi. Su bakmaya tenezzül bile etmiyordu."Hey baksana Su."
Su işi uzatmadan arkasına dönüp baktı.
"Hey millet bu benim ve okulun hatunu. Ve bende padişahıyım. Kabul edenler?"
Kimse ne bir el ne de bir ses vermedi. Aralarından Yağmur konuşmayıp direk Ateş'in üstüne yürüdü. Doğru bu okulda herkes Su'yu severdi."Bir kere bu okulun Hatun'u Su, Padişah'ı da Barış. Şimdi defol."
"Fazla cesursun küçük hanım."
Yağmur'un cevap vermesine gerek kalmadan Toprak geldi. Namı diğer Su'yun abisi. Su'yu abisi gibi severdi Toprak."Ateş, uzatma. Yagmur'un dediği gerçekler asla değişemez."
Ateş yerine geçti. Başka bir şey yapamazdı ya. Toprak'a karşı gelmek kimsenin harcı değildi. Bir şey demeden birden Su ayaklanıp koştu. Bir yandan da çığlık atıyordu. Sonunda duvarın dibine sinip sakinleşmeye çalıştı.
Hepimiz yanına geçtik Emre Su'yun yüzünü tuttu.
"Ne oldu?"
"Ba-ba Barış.Burdaydı."Hepimiz Su'yun eski günlere dönüp hastaneye girmesinden korkuyorduk.
"Neredeydi?"
"Orda.",dedi koridorun sonunu gösterirken.
"Gidip bakayım mı?"Deyince Su sadece başını salladı. Toprak umutsuzca gidiyordu. Ölüler gelemezdi ki.
"Seni gerçekten anlamıyorum, Su. Dikkat çekmek isteyince ne olacak? Sana çok acıyorum.",dedi Ateş. Lafları Su'yun kalbinde büyük bir derinlik bırakmıştı. Doğru, Ateş düştüğü yeri yakardı. Su sanki aklına bir şey gelmiş gibi ayağa kalktı. Gözyaşlarını sildi ve gülümsedi.
"Ne dersen de artık beni üzemeyeceksin. Barış'ım dönecek. Döndü bile ama karşıma çıkmak için hazırlanıyor.""Bence sen delirdin. Bence değil gerçekten delirdi. Hastaneye girmelisin."
"Umrumda değilsin ki."dedi ve gitti. Su'ya bir şey olmuştu ama ne olduysa iyi gelmişti Su'ya. Toprak geldi eli boş çaresizce. Zaten ondan Barış'ı getirmesini bekleyen yoktu. Evet belki Su vardı.
"Keşke elimde olsa Barış'ı canlı canlı karşısına çıkarsam Su'yun.
Nefret ediyorum kendimden.""Senin suçun yok kimsenin yok."dedi, Dolunay.
"Eve gitsek iyi olacak."dedi, Emre.
"Biz Su'yu alıp geliriz Dolunay ile."dedi Toprak.
Onayladık biz de. Eve gitmek istemesemde gitmeliydim. Kaçamazdım sonuçta hayattan kaderden.
***
"Bir şey yapmayacak mısın?", dediğimde önce anlamsızca bana baktı.Neyden bahsettiğimi anlamamıştı. Sonra bir kaç kelime etmek adına dudaklarını araladı.
"Hayır." Şaşırmıştım.
"Neden?"
"Sana zarar vermek istemiyorum."
Verdiği cevap bir an olsun içimi acıtmıştı. Bana zarar verdiğini düşünüyordu. Evet, bazen canımı yakıyordu ama böyle demesi içimi yakmıştı.
***
"Su nerede?"dedi, Toprak büyük bir sitemle.
"Beni beklemeyin dedi. Mesaj atmış." dedi Dolunay.
Yürümeye başladık okula geldiğimizde kantinde Su'yu beklemeye başladık.
Telefonumdan oyun oynayarak oyalanmaya çalıştım. Islık sesleriyle başımı telefondan kaldırıp herkesin baktığı yöne yani kapıya bakmaya başladık. Su giyinmişti. O günden sonra ilk defa renkli giyinmişti. Dogru biz siyah giyinirdik ama Su renkli giyinirdi. Çünkü o mutlu olsa öyle giyinirdi. Artık eski su geri dönüyor. Su Barış'la tanıştığı gün giyindiği kıyafetleri giyinmişti. Mini eteği ve büstiyeriyle bir harikaydı.
Evet. Son bir kaç gündr yeni bir Su doğmuştu. Yeniden yağmur tanesi olup yağmıştı. Baya neşeliydi. En azından onun neşesi bize neşe katmıştı. Peki ya Barış ne olacaktı? Onun aklında neler var hiç bilmiyorum. Ne düşünüyor ne görüyor bir bilsem bir bilsek ona yardım edebiliriz. Su neşeliydi, Ateş ise öfkeli. Zaten ikisi birbirinin tam zıttı. Adlarındanda anlaşılıyor. Bu ikilinin bir aşk yaşayabileceğine inanmamız en büyük hataydı. Ateşle Su bir olamaz. Su katlanamaz buharlaşır. Ateş dayanamaz söner.
Sönmüştü Ateş. Su'ya karşı bir daha hiç sönmemek için.
Buharlaşmıştı Su. Ateş'e karşı bir daha hiç sönmemek için.
Diğer her şey yolundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREVİMİZ İYİLİK
Ficção Adolescente"Kötünün iyi olma hikayesi..." Her kötü iyi olamaz diye kim demiş ki. *** Onlar hiç kötü olmayı istemedi ki. Asıl onları kötü yapan yaşadıkları geçmişleridir. Onların acıları kötülüğe gebeydi. Belki bir umut olur da iyi olabilirim diyen bir kötü. N...