Ve yine bir hastahane macerası...
Mert "bir kere de rahat dur be kızım." dedi sinirli görünmeye çalışarak. Ona iki kaşımı kaldırarak sakin bir ses tonuyla "ne yapmamı bekliyordun? " diye sordum. Birden bana döndü. Gülümsüyordu. Ben onun bana bağıracağını düşünürken o bana gülüyordu. Ve bu gülücükler sinirden falan değildi. İçinden geliyordu. "Beni çağırabilirdin yavru. Bir kere olsun bana söyle. " Hala gülüyordu. Gülümsememe engel olamadan "neye gülüyorsun kıvırcık? " diye sordum. Kulağıma yaklaştı " birinin dikkat çabaları işe yaradı galiba. " dedi. Sonra önüme geçip bana göz kırptı. Ona dik dik baktım. Ne dediģini anlamamıştım. Hala mal mal suratına bakmaya devam edince öksürükleri arasından "Enes" dedi. Birden dank etti. İnanmıyorum ya. Genelde o varken birine kafa atmaz, kimseyle dalaşmazdım. Tam ağzımı açmıştım ki konuşmama fırsat vermeden " gidip şu çocukla tekrar konuşayım da polise falan gitmesin. " dedi ve çocuğun burnuna pansuman yapılan odaya girdi. Bunu yapmasından nefret ediyorum. Biraz sonra odadan çıkıp yanıma geldi ve "özür dilemen gerekiyormuş. Eğer özür dilersen kimseye hiçbir şey söylemeyecekmiş. " dedi. Sinirle ayağa fırladım. "O şerefsiz piçten asla özür dilemem ben. " Mert beni sakinleştirmek istercesine gülümsedi. "Hadi ama Gölge sadece bir seferlik. Yoksa polise giderim diyor. " Ben mızmızlanmaya devam ederken "yürü Gölge. " dedi ve beni odanın içine soktu. Tam çocugun karşısında durdurdu. Çocuk bana bakıyordu. Bende dik dik ona bakıyordum. Mert beni dürttü. Ona bakarak "tamam tamam." dedim sessizce. Çocuğa döndüm sert bir şekilde "özür dilerim" dedim. Dudağını ısırarak göz kırptı. Gözlerimk devirdim ona. Çocuk "kuru kuruya olmadı sanki" dedi dalga gecen bir ses tonuyla. Tek kaşımı kaldırarak "bu sefer gözünü mü morartma mı istiyorsun? " dedim onun ses tonunu taklit ederek. Mert koluma küçük bir çimdik attı ve öksürdü. Çocuk bize bakarak "tamam tamam polise falan gitmiyorum. Artık gidebilirsiniz. " dedi sinirlice. Aslında oldukça tatlı bir çocuktu. Hafifçe tebessüm ederek "çok teşekkür ederiz. " dedim. Mert ve çocuk - hala adını bilmiyorum - bön bön bana baktılar. Biraz kesiştikten sonra Mert'e dönüp "hadi gidelim. "dedim. Koluna girdim ve odadan çıkana kadar bırakmadım. Odadan çıkınca bana baktığını gördüm ve ona "ne bakıyorsun? " bakışı attım. "Sen az önce ona teşekkür mü ettin? Hemde kimse seni zorlamadan " diye sordu inanamadığını belli ederek. " Ne var bunda bar hakkında kötü bir şey söylemesini istemedim ayrıca bu saatten sonra bir de polisle uğraşamam" dedim. Mert bana sırıtarak baktı. "Doğru senin Enes'in var demi? " dedi dalga geçercesine. Sertçe ona döndüm. "Oğlum ulu orta yerde söyleme şunu. Sen beni deli etmek mi istiyorsun? " sinirlice sorduğum soru üzerine kahkaha atmaya başladı. Şaşkınca ona baktım. en sonunda daha fazla ciddi kalamayarak bende ona katıldım. "Hadi bırakayım seni atla. " dedi. Arabasına bindim ve doğruca eve gittik.
...
Kalktığımda saat 12:53'tü ve benim iki saat sonra tekrar bara gitmem gerekiyordu. Yatakta biraz oyalandıktan sonra zorla olsa da kalktım. Hızlıca duş alıp aşağıya indim. Kızlar evde değillerdi. Mutfağa gittim. Dolabın üzerindeki not dikkatimi çekti. Notta "Alışverişe çıkıyoruz. Gece geç geldiğin için uyandırmak istemedik. Sana da bir şeyler alacağız. Aynı şeylerden sıkıldık. Neyse seni seviyoruz. Bugün bara geleceğiz o zaman görüşürüz. Bayy. " yazıyordu. Not kağıdını masanın üzerine bıraktım. Yapabileceğim bir şeyler aradım ama canım bir şey istemeyince bir sigara yaktım ve televizyonun karşısına oturup bir müzik kanalı açtım. Cem Adrian çalıyordu. "Hastayım lan ben bu adama! " saate baktım ne ara 14:18 oldu bu ya. Müziğin sesini iyice açtım. Oturduğum yerden kalkıp odama çıktım. Giyebileceğim ne var diye aramaya başladım. En sonunda bordo askılımla sitah şortumu giyip evden çıktım. Motoruma binip hızlıca bara gittim.
Bara geldiğimde saat 14:59'du. "Tam zamanında Gölge. " birden duyduğum sesle irkildimve arkama döndüm. Kıvırcık olduğunu görünce hafifçe omzuna vurarak "korkuttun oğlum lan beni!"dedim ve gülümsedim. Birden "Enes içeride" dedi. Kaskımı motorun üzerine hızlıca bırakıp " Ne! İyi de o bugün gelmez ki" dedim şaşkınlığımı gizeyemeden. Sadece pazartesi,salı, perşembe, cumartesi ve pazarları gelirdi. Hatta bazen pazartesileri gelmezdi bile ve bugün çarşambaydı. "Yalan söylemiyorsun değil mi? Bak bana yalan söyleme, dalga gecmiyorsun degil mi? Ya o bu saatte de gelmez ki ne işi var bunun burda. Yalan söy-" "Ya kızım bir sus." dedi. Sözümü keserek. "Bir sakin ol nefes al nefes. Yalan söylemiyorum iceride ama bu sefer yanında kimse yok. Yalnız. "
"Bir şey mi oldu acaba? O yalnız gelmezdi ki hiç. " diye sordum merakla. O sırada gelenleri görünce " Yok ya olmamıs bir sey. Gelenlere baksana yanındakiler geliyor. "Mert kafasını baktığım yere çevirdi. "Endişeli görünüyorlar. "
"Mert ya illa merak etmemi mi istiyorsun? "
"Hayır da baksana kızın yüzü zaten beyaz dı iyice beyazlamıs. "
" Bak merak ettim şimdi. Belki kafa dağıtmaya falan gelmiştir. " Mert bana baktı. " Hadi hadi gir içeri. Kafa dağıtmaya gelmiştir. Merak duygumu doruklarında yaşarken aklımdan bin bir türlü senaryo geciyordu. "Acaba ne oldu?"