Tam olarak hatırlamıyorum ama ilkbahardı sanırım. Halamın bana aldığı kısa kol önünde üç tane çilek baskısı olan beyaz bluzu gitmiştim. Yedi yaşındaydım ve yaşamaya başlamıştım.
Kendimi bildim bileli hayalini kurduğum kardeşim olacaktı. Tek çocuktum ve kardeşim olsun istiyordum. Herkes doktor, avukat, futbolcu, dansöz, şarkıcı olmak istiyordu ben ise abla olmak istiyordum. Dünyanın en mutlu çocuğu oldum gündü ışte annemin hamile olduğunu öğrendiğim gün. Bildiğiniz düz duvara tırmanmıştım. Hani kapının ortasından kenarlara tutunarak en tepeye çıktığımız varya öyle ışte.
En güzel günlerimi yaşıyordum sanki. Yeni olmayan evimizde annemle yatıyordum. (Babam gemi kaptanıydı) Her sabah annemin karnını dinliyordum, öpüyordum, konuşuyordum. Bir de yemek masasında kimseyi oturtmadığım sandalye vardı. Çünkü orası babamın yeriydi. Hep oraya otururdu. Ben de o olmayınca kimseyi oturtmazdım. Severdim o zamanlar.
Abla olmanın verdiği heyecanla ve amcamın evi basıp para istemesiyle, halalarımın eve topluca gelip annemi sinir krizlerine sokmasıyla, annemin sürekli bayılıp ayılmasıyla bir dört ay geçirdim. Tabi çok yaramaz bir çocuktum ve sürekli annemden azar işitirdim o ayrı. Sürekli salak, deli, gerizekâlı diye büyüyünce, büyüdüğünde pek de normal olması beklenemez o çocuğun. Ve ben o yaşta bunu fark etmiş olacagım ki kardeşimi çok sever çok tatlı konuşurdum. Bir de vazgeçemediğim İstiklâl Marşı. Yeni öğrenmişim ve herkesin karşısına geçip okurmuşum. Millet sıkılırmış ama ben durur muyum hiç. Bir de babamın bana öğrettiği bazi bilgiler.
-Uğur Mumcu'yu kim öldürdü kızım?
-Yobazlar baba.
-Şuan ki cumhurbaşkanımız kim?
-Ahmet Necdet Sezer.
-Atatürk hangi tarihte doğdu?
-1881
-Hangi tarihte öldü?
-....
İşte bunu hep karıştırırmışım. Ne zaman öldüğünü bir türlü söyleyemezmişim. Çocuk kalbi ışte. Demek ki dil varmıyor.
Tabi böyle büyütülen bir çocuktan da ilerde sessiz boyun eğen bir birey olması da beklenemez. Doğal olarak çapulcu oldum çıktım. Aslında amacım çapulcu olmak değildi ama çapulcu dediler adıma. Ayaş dediler soyuma. Marjinal dediler hareketime. Ben de bir tek buna eyvallah dedim.
Bu karmaşaların beni beklediğini bilmeden bekledim kardeşimi. Heyecanla aşka. Ve en çok abim olsun istemiştim ama olmadı. Ben de erkek kardeşim olsun istiyordum. Normalinden...Bir sabah annemin karnını yine dinliyorum. Annem durdu bir kalbi atmıyor dedi. Yok ya dedim anne uyuyordur sen hissetmiyorsundur dedim. Annem de tamam dedi geçti. Bir hafta sonra kontrolü var. Ankara, Hacettepe'ye gidecek.
Bir hafta sonra annem gitti. Beni de babaanneme bıraktı. Ertesi günü babaannem beni halamgile bırakıp Ankara'ya gitti. Ben de kuzenimle aynı banyoda banyo yapıyorum, oyun oynuyoruz, geziyoruz, eğleniyoruz. Kuzenim Yasemin'in de abisi var. (Isimleri gerçek kullanmıyorum) Hep özenmişimdir.
Halam aldı beni bir sabah. Soktu banyoya keseliyor. İşin garip tarafı ağlıyorum ama canım yanmıyor.
Çocuk kalbi. Hissediyor.
Beni banyodan çıkarttı güzelce giydirdi, bizim eve götürdü. Herkes bizde. Tüm komşular halamgil dedem herkes.
Ama herkes buruk. Konuşmuyorlar. Yüzleri asık.
Bunları o zamanlar sadece görüyorum ama şimdi şimdi anlamaya başlıyorum.
Annem geliyor. Annem ağlıyor. Anneme dokunsalar düşecek. Annem yorgun. Komşumuz Meliha teyze annemi tutuyor. Ağlama diyor anneme ama annem ağlıyor. Bir şey olmaz diyor yeniden denersin diyor annem yine ağlıyor. Annem Meliha teyzeyr sım sıkı sarılmış gözü kıpkırmızı olmuş ağlıyor. Böğüre böğüre ağlıyor.
Sonradan anlıyorum tabi.
Kardeşim annemin karnında ölmüş. Doktor da bir daha yapma şansının olmadığını, olursa kendisinim öleceğini söylemiş.
O zaman anlamamıştım da şimdi canım yanıyor be. Kardeşimi kaybettim ben daha yedi yaşında. Hayalimdeki şeyi, tüm hayatımı mutluluğumu o gün kaybettim ben. Ve ben o gün nefret etmeye başladım annem haricinde tüm ailemden. O gün hayata karşı gelmeyi öğrendim. Ben o gün anneme aşık olmayı öğrendim. O gün annem ve benim tek başımıza oldugumuzu öğrendim. O gün amcamdan da halamdan da babaannemden de dedemden de nefret ettim. O gün kafama koydum benim ve annemin hayatını mahvettikleri gibi hayatlarını mahvetmeye.
Yedi yaşındaki bir çocuğun hayatını karartın desem çok uğraşmanız gerekir. Ama benim yedi yaşındayken hayatım tek bir günde karardı.
Yedi yaşındaki bir kız çocuğun babasından nefret etmesini sağlayın desem yapamazsınız. Bir saat sonra yine sever babasını. Ben yedi yaşındayken nefret etmeye başladım ön sene geçti hala nefret ediyorum.
Yedi yaşındaki bir çocuğun annesine acımasını, tüm hayatın karşısında annesini koruması gerektiğini öğretin bir saat sonra unutur. Ben on sene geçti hâlâ unutamadım.
Yedi yaşındaki bir çocuğa olabileceğini anlatın. Hemen anlar onu bak. Ben on sene geçirdim üstünden yine de anlayamadım, akıl sır erdiremedim.
İlk kaybım kardeşimle başladı. Hayat bana erken koydu. Geç olmadan gülmesi dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLGİNDEN FAZLASINI KAYBETTİN Mİ HİÇ?
CasualeKaybolanların, geride bıraktıklarını götürmemesi dileğiyle... Tüm kaybedenlere...