Bir insana değer verdiğimizde neler olduğunu hepimiz az çok biliriz sanırım.Kimine uzun gelse de bu hikayeler yazılmalıdır bir şekilde.Düşüncesi hayal ürünü olmasa da karakterleri hayalden bozma bir gerçek,bu hayat masalında. Gelelim olaylara bakalım nasılda hapsediyor bizi lanetli sevgi insana.
Perşembeden bozma bir pazar sabahı sanki , avuçları bir ter damlasıyla sırılsıklam olmuştu adamın,ne olup bittiğinin farkında bile değildi.Kalktı ve üzerini değiştirdi , yoğun bir iş günü ,yoğun bir okul günü artık işi her ne ise ona doğru gidiyordu.Metronun soğuk rüzgarı yüzünü tokatlıyordu adeta çok geçmeden varmıştı durağa , her zamanki gibi tıklım tıklımdı ortam ,duraklar vızır vızır geçiyordu hayata inat ,bir durak bir durak daha ...
Derken varıyordu adam mis gibi sahil kokusuna , Kadıköy'ün en güzel en tatlı huzuruna .Aslında hesaplasan hepi topu yarım saatti yol ama sıkıntıdan bir toz torbası gibi hissediyordu kendini o gün , bir milat günü gibiydi sanki. İstanbul'un o sisli kasvet havası hakimdi güne. kulaklıklar kulağında heavy metal'den pop rock' a blues dan türküye kadar yolu vardı sanırım.Ruh hali gibi karışıktı müzik listeside.
Bir adam bağırıyor semt adlarını sayarak .Evet evet bu dolmuşlara binecekti hızlı bir adımla bindi adam .Şuradan bir kişi alır mısınız ? Dedi aslında şuradan bir kişi binlerce hayal ve olmak istediğim kişi alır mısınız ? Demek istemişti .Yine uzun gelen kasvetli bol ter kokulu bir yolculuktan sonra vardı işine okuluna artık her nereye gidiyorsa..Birden Gördü onu bu çarpıntılar hayra alamet değildi sahi kimdi o ? Prenses miydi yoksa ? Evet evet oydu bazen sohbet edip bazen kaçan kız ,doğru ya geçende rüyasında görmüştü onu.Merdivenlerden çıktılar birlikte fark etmedi kız, ah ne acı ! Bütün günün stresini bir gülümsemesi ile alabilirdi oysa . Tüm gün evraklar dosyalar derken yine yoğun bir gün anlatmaya değmeyecek şeyler ile sona ermişti .Güç bela aynı yollar ile evine geldi adam.Biraz vakit geçirdikten sonra uyudu . Bir rüya görüyordu yine rüyada kızın saçları boynuna dolanıyor çevresini bir ışık çemberi sarıyordu. Işık öylesine kuvvetliydi ki gözleri kamaştı çocuğun ve birden, o ışık bir ateş oldu o kadar kuvvetli ateşti ki bu , adamı önce gözlerinden kalbine kadar sonra tüm bedenine kadar yakıp kavuruyordu .
Ertesi gün adam bir acıyla uyandı,içinde bir şeyler olmuştu ama adını koyamıyordu. Kalkıp bir bardak su içti , biraz durduktan sonra kendine geldi , elini yüzünü yıkayıp portmantoya yöneldi.Yine düştü o sıkıcı yollara bu kez radyoda bir slow şarkı vardı unutmak mümkün mü hala diyordu ? Neyi unutacaktı ki ? Zaten pişmandı geçmişinden, ama kaçamazdı da geleceğinden .Ne yapmalıydı ? Bir müzik senfonisi eşliğinde beste mi yoksa bir tuval üzerine resim mi ? Ne geçirebilirdi bunu ? Hayır onu düşünmemeliydi o sadece bir iş arkadaşıydı hepsi bu ! Sakin ol ve kendine gel dedi . Merdivenlerden çıkarken yine o kızı gördü yine şaşırdı ,evet bu oydu ! Rüyasında boynuna ışık sarıp ateşe çeviren oydu. Ama nasıl konuşabilir ne yapabilirdi bilmiyordu . Göz göze geldiler , o an konuşmak istedi ama yapamadı.Kafasını sallayarak merhaba dedi ve gerisi geldi başladı söze ;
-Yeni mi başladınız ? Hayırlı olsun :)
+ Evet yeni başladım , teşekkür ederim :)
-Bir kaç seferdir karşılaşıyoruz , ilk defa farklı bir sima görünce selam vermek istedim .İsminiz ?
+Burcu sizin ?
-Imm şey ismim.. benim ismim..
İsmini unutmuştu ! Çünkü sevmek bunu gerektirir. Aferin geri zekalı sev bakalım ,kazık tahtasına dönmeyen bir sen kalmıştın. Biraz zaman sonra kendine geldi ve ekledi ;
-İsmim Teoman .. memnun oldum.. Sadece seninle tanıştığıma aptallığıma değil tabi ki diye geçirdi içinden. Ben de diyerek salına salına gitti burcu her yer burcu burcu kokmaya başlamıştı en çokta Teoman'ın kalbinde
Bir şekilde konuşmaya başlamışlardı işte . Kız düşündüğü gibi kibar ve naif 'ti , acaba beni sevebilir mi ? Acaba hissettiklerimi hisseder mi ? Acaba bana bakar mı sorularıyla zaman akşamı buldu. Dönüş yolunda kafasını kurcalayan o kadar çok şey vardı ki. Ne hoş bir şeydi onu sevmek . Dikenli teller arasından ellerini geçirip ellerini tutabilmek. Ama her şey gibi bu da zordu . Sahi hayatta ne kolaydı ki ? Hiç bir şey , genç adam eve geldi ve üzerindekilerden bir bir kurtuldu. Ellerini yıkadı ve sofrayı hazırladı. Bir lokma alıp bıraktı. Ne yapmalıyım inan ki bilmiyorum ışık parçası. Nasıl girdin içime . Yaşasın ilk görüşte aşka kapılıp iştahtan kesilen mallar diye sayıkladı. Ona bir mektup yazacaktı , evet evet ! Ne bir resim ne bir müzik hiç bir şey ona yazılan mektuplar kadar etkili olmayacaktı .Zor günler geçirmişti genç adam . Ona söylenen bütün masallara inancını kaybetmişti , bu yüzden kendi masalını ararken prensesini buldu yada bulduğunu sandı. Bütün seven geri zekalılar gibi. Sen gibi ben gibi biz gibi..
Kalemi eline aldı ve arkada çalan müziğinde gazına gelerek yazmaya başladı.
Merhaba ışığım,
Sana senin kadar yakın olabilmek mümkün olsaydı keşke .Ben her şeye inancımı yitirdiğim an gördüm seni. Her şeyi bırakıp sana gelmek istedim tüm benliğimle. Bu hayatımda ilk defa oluyor. İlk defa unutuyorum ismimi, ilk defa yoruyorum kalbimi. Ben de herkes gibi acılar çektim. Hayattan pes ettiğim anda nasıl oldu da çıka geldin ? İnan hiç bir fikrim yok .İnsana hayatında birisi ismini unuttururmuş sadece bir yerde okumuştum. Bu ilk defa başıma geliyor benim. Durduk yerde çıka geldin .Hoş geldin !
Aşık olan insanın içi kıpır kıpır olur ,onu görmek için sabırsızlanır diye bilirdim. Oysa benim canım her geçen saniye daha çok acıyor. Kendi kendime gelin güvey oldum çünkü ! Acaba bir sevdiğin var mı bilmiyorum. Parmağında yüzük yoktu bugün . Beni en çok heyecanlandıran da buydu biliyor musun ? Şimdilik hoşçakal ışığım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Mektuplar
General FictionTeoman kendi halinde yaşayan saf duygularını henüz kaybetmemiş bir adamdır. Yıllardır bir kadınla konuşurken heyecanlanır , kendine gelemez işi ve ev arasında mekik dokur bir insanken. İş yerinde hiç beklenmedik bir insanla tanışır. Durağan hayatı...