Bir his insanın bu kadar canını nasıl yakardı bilemiyordum . Sabah erkenden kalkıp giyindim., malum iş serüveni bizi bekliyor . Bu kadar kolay olduğunu düşünmemiştim sevmenin, asıl zor olan acısıymış şimdi öğrendim. Sahi bir insan nasıl sevince üzülebilir ? Bir dergide okumuştum, aşık olmak mutluluk hormonlarını artırıyordu ? En azından ben derginin yabancısıyım. Neden böyle hissediyorum diye kendine sora sora ilerledi genç adam. Kulaklıklarını takarak durağa doğru yürüdü, elinde bir şişe su metroya bindi. Çevresinde gazete okuyanlar dergi okuyanlar sohbet edenler ter kokanlar. Sabah sabah uyuyanlar her tarzdan insan görmek mümkündü. Kulaklıkta bir şarkı belirdi. ''Seni ben değişmem değişmem ah değişmem yalnızlığa mahkum olsam da.. '' Bu kadar etkisine nasıl alabilir insanı sevmek ? Her şeyden vazgeçip onu değişmemek , her şeye rağmen sevmek nasıl bir şey şimdi anlıyorum dedi içinden. Bu sorular kafasını kurcalarken bir kaç şarkı sonrası son istasyona gelmişti bile.
Biz sevmenin acı yanını severiz tıpkı yemekte acı sevdiğimiz gibi.Lakin bazılarımızın midesi hassas kaldıramıyor bünyesi ,sevmekte böyle işte bile bile lades ! Hem acıyı sevmek hem de ondan uzak kalmak istemek , zararının bize oldukça fazla olduğunu bilmek ama yinede vazgeçememek. Birde karşılık bulamamak var tabii. Aslında sevmek dediğimiz olgu bedenen beğendiğimiz kişileri kafamızın içinde büyüterek onlara anlam yüklememiz. Hayal kırıklığı ise onun içimizde oluşturduğumuz kişi ile aynı olmamasını fark ettiğimizde başlıyor. Bu da acı yedikten sonra acı acı çıkarma evresi . Her girişin bir çıkışı vardır öyle değil mi ? Öyle
Uzun ter kokulu bol müzikli bir dolmuş yolculuğunun ardından iş yerine gelmişti genç adam. Kapıdan girdi uzun uzun yürüdü ve asansörün önünde durdu. Camekanlı kısımda sigarasını yakmış tüttürüyordu esas kızımız. Kalbi sıkıştı genç adamın , bunu nasıl başarıyordu diye düşünürken asansör geldi eliyle selam verdi ve asansöre bindi. Günaydın herkese ! Aşık oldum ben hadi beni tebrik edin ! Diyesi geldi ama sessizce söylenen bir günaydının arkasına sığındı . Masasına oturdu ve dosyalar dosyaları kovaladı. Vakit öğlen yemeği olduğunda yemekhaneye çıktı. İşte orada yemek alıyordu kız .Genç adam yanına doğru gitti ve diyaloğa başladı ;
-Nasılsın ?
+ İyiyim sen nasılsın ? Yemek alsana ?
-Bende iyiyim yok hayır ben daha sonra alacağım. Sen bilirsin dedi kız ve masaya oturdular.Masa da kızın iki alaycı arkadaşı ve Teoman vardı . Sessizliği bozdu ve konuşmaya başladılar. Biz yerken senin bakman hiç olmuyor ama az da olsa ye bir şeyler dedi. Yok hayır aç değilim demekle yetindi genç adam. Kız benimkilerden yemek ister misin şu köşeye hiç dokunmadım demesiyle birlikte kalbi gümbür gümbür atmaya başladı . Şe . şey ben yok ya ben yemeyeceğim :)
Sen bilirsin yanıtını aldıktan sonra hödük gibi kaldı teoman , ona da bu yakışırdı aferindi. Çünkü iyi olmak bunu gerektirirdi. Yemek masasından kalktıktan sonra terasta oturmaya başladılar. Kız fena sigara tiryakisiydi. Sen içmiyor musun ? Dedi bizim gerzek atladı ;
-Normalde kullanmıyorum ama yakayım madem :) Diyerek bir tane yakıverdi içine çeker çekmez öksürüğe boğuldu ,kızlar hep bir ağızdan ahahhahahhahaha kıyamam yaaa demeye başladılar. Utandı ama belli etmedi gülümseyip geçti. Kızın arkadaşlarından biri mundar ettin sigarayı ver bari biz içelim diyerek elinden aldı ve bir keş gibi yumuldu sigaraya. Şey numaranı alabilir miyim bazen lazım olduğu oluyor dedi genç adam. Kız peki diyerek numarasını verdi ve öğle tatilinin bitimi ile oradan ayrılıp masalarına geçtiler.
Biraz düşündü Teoman, sevinçliydi,nasılsa numarasını almıştı rahattı artık keyfine diyecek yoktu onun. Hemen işlerini yoluna koymaya başladı bir bir. Yorulmuştu saat epey geç olmuştu . Bir mesaj attı . Selam :) ancak maalesef bir cevap gelmemişti . Hayal kırıklığı ile işten çıktı ve dolmuşa bindi. Metro durağına yakın yerde inip kulaklıklarını taktı. Biraz zaman sonra lağım kokusu eşliğinde metroda yolculuk yapmaya başladı. Bilen bilir kadıköy metrosu bir ara lağım kokuyordu . Gerçi hala kokuyor ya neyse . Biraz zaman sonra eve vardı yorgundu kanepeye uzandı. Telefonu cebinden çıkarttı ve masaya koydu . Uykuya daldı
Mesaj sesi ile irkildi ve kalktı , susamıştı hemen telefona sarıldı ve mesajı açtı.
-Selam nasılsın ?
+ İyiyim mesaj atmana sevindim :) Sen nasılsın gittin mi eve ?
-Yok arkadaşımdayım diye cevap geldi genç adam biraz düşünüp uzun bir mesaj attı bugünle ilgili teşekkürlü takdir li . Gelen cevap takdire şayandı '' :) '' yazıp göndermişti kızımız, her ne kadar kafasını duvara vurup kıvılcım çıkartmak istese de en azından bir cevap diye düşündü. Ve ee daha daha yazıp hayatının hatasını yaptı . Derken bir 10 dk sonra telefo titredi . Ben Abisiyim ne daha daha ???
Korktu birden ne yapacağını şaşırdı yok canım abisi olamazdı. Ya abisiyse ? Ama arkaşındaydı nasıl oluyor diye düşündü. Şakacı şey :) yazdı ve yolladı . Kız numarayı yememesine şaşırmamıştı. Biraz konuştuktan sonra kız uyumak istediğini belirtti ve mesaj faslı böylece sona erdi.
Mutluydu Teoman ,en azından artık hayal değildi kanlı canlı kız karşısında oturmuştu mesajlaşmıştı. Sevmek gibi bir aptallık gösterse de alışmıştı bunlara. Gece lambasını kapadı ve uyuyakaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmamış Mektuplar
Ficción GeneralTeoman kendi halinde yaşayan saf duygularını henüz kaybetmemiş bir adamdır. Yıllardır bir kadınla konuşurken heyecanlanır , kendine gelemez işi ve ev arasında mekik dokur bir insanken. İş yerinde hiç beklenmedik bir insanla tanışır. Durağan hayatı...