Ertesi gün kalktığımda bizim kapıda biris vardı. Amcam birisini çağırmış. indim aşağıya kapşonlu kan kırmızısı bi hoody giymiştim ogün (Okulun renkleri kırmızı ve siyah) kapıya bi baktım hatunun birisi gelmiş. Amcam tanıştırdı biziz "SSCA, bu Leah." dedi tanıştık falan. Leah fransız bir kız, burada okuyor, çok tatlı bir kızdı "Leah da senin gibi burslu" diye devam etti.
Amcama türkçe olarak "niye burada amca?" dedim, amcam ingilizce konuşarak karşılık verdi "Leah sana etraı göstericek." dedi "Birazdan otobüs gelir, hadi gidin." dedi cebime para sıkıştırdı yolladı.
Amına koyayım ne güzel arabayla gidip geliyorduk diye düşündüm, güzelim mercedesten bide hatunla çıktığımı düşün ne havam olurdu amk. Ama yok amcam ibnelik yapıp otobüse bindiricekti sırf milletle haşır neşir olayım diye.
Leah pek konuşkan bi kızda değildi. sesssiz sessiz yürüdük "eee?" dedim, bana baktı "ee?" dedi, "Buraya istemeyerek geldin galiba?" dedim "Biraz." diye kısaca cevap verdi ben birşey söylemeyince devam etti "Dünkü olaydan dolayı popüleriten çok düştü." dedi direk "Yanında bulunmak benim için iyi olmayabilir." dedi, aha dedim çattık. Popülerite aşığı bir orospu tamda filimlerdeki gibi.
Kızla hiç konuşmadım ondan sonra. Otobüse bindik. Beni önlerde biryere oturttu, arkada bikaç arkadaşı vardı onların yanına gidip fransızca konuşmaya başladılar. "iyi amına koyayım" dedim kendi kendime.
Ben böyle küfür edince arkadan birisi "Noldu" dedi türkçe olarak.
Ne olduğunu şaşırıp arkamı döndüm. Türk bi çocuk vardı, "Alışamadın galiba?" dedi, tek türk bendim sanıyordum "Ben Meriç." dedi, "SSCA" dedim direk, "Dünkü olayı duydum. Afferin." dedi omuzuma vurdu böyle. "Lev onu çok önceden hak etmişti." dedi, ben 'ne yaptım' diyecekken aklıma bir şey geldi
Millet şimdi o cocuğu dövdüğümü düşünüyordu, ki asıl darbeyi alan bendim. Ağızım burnum kan içerisindeydi eve geldiğimde o gün.
Hiç bozuntuya vermeden kafamı salladım sadece. "Gel bize katıl." dedi, dedim dahadamı türk var. Ama beklediğim gibi olmadı. Bu çocuk karma bir gruptaydı. Kopyacılar ile bunlara yavşaklık yapan sporcular vardı. Bu da zengin tiplerden birisiymiş. 3. yılıymış (Bizim okulda 2 yıl hazırlık gibi bişey 3 yılda normal lise vardı, yani 1. sınıf lise öğrencisi)
Oturdu tanıştırdı beni elemanlarla, saftirik bir tip vardı kopyacı "Bu elliot", bitane elvis presley saçlı kopyacı vardı "Bu Johnaton.", kaslı bir ibneye döndü "Bu Roos." diğer iki kaslı herif daha vardı onlara döndü "Chival ve Doren." dedi, fakat o ikisini tanıştırırken hiç hoşnut değil gibiydi.
Elliotun yanı boştu hemen "Gel otur" dedi, geçtim yanına. Johnaton denen bu çocuğu JP diye çağırıyorlardı çocuk aşırı artistti yüzüme bile bakmadı. Roos denen çocuk omuzuma doğru arkadaşçıl bi şekilde vurdu. 2. sınıf lise öğrencisiydi bu kaslı lavukların hepsi. içimden bir ses bunları koruyor karşılığındada kopya alıyorlar diyordu, ki ileride doğru olduğunu gördüm.
Meriç bana döndü "Tayfan var mı?" dedi direk ingilzice olarak, kafamı iki yana salladım "Bundan sonra benimle berabersin. Birisi sana dokunursa Roos'a söyle, o icabına bakar." dedi, Roos böyle piç piç bi gülüş attı. Hodor gibiydi amın oğulu ama iyi çocuktu.
Meriç' "Ne tayfası?" dememle beraber bana herşeyi anlatmaya başladı. Gruplardan hireyarşiden vesaire vesaire.
"Okul böyle gruplara ayrılıyor işte." dedi hepsini açıkladıktan sonra "Sen şu an hiçbirine dahil değilsin, yeni çocuksun." dedi sanki ölümcül bişeymiş gibi "hemen birileriyle takılman lazım, herkes seni kendi tarafına çekmeye çalışıcak ayrıca, o yüzden dikkat et." dedi sanki 'bize yamuk yapanlarla takılma ananı sikerim' diyordu ibne, göz dağı veriyordu.