KK-1 Karayipler

215 17 4
                                    

1 Bölüm

1660

Karayiplerde bilinmeyen bir ada.

              Okyanusun ortasında gözlerini adanın sahillerinde açmıştı. Dalgalı gelen deniz beline kadar geliyordu. Bir süre berrak gökyüzüne baktı, en son hatırladığı dünkü kasvetli fırtınanın içinde kalmasıydı. Karaya vurduğu ve köpek balıklarına yem olmadığı için biraz şanslıydı. Olduğu yerden doğruldu öylece okyanusa baktı. Ayağa kalktığında ıssız bir adada olduğunu anlamıştı, etrafta fazla uzun olmayan sahili vardı, tek tük ağaçlar vardı ve denizin diğer tarafı 100 metreden daha fazla uzaklıktaydı. Neredeyse dümdüz bir ada idi. Etrafta meyve ağaçlarının olmasını umuyordu. Gemilerin buradan ne sıklıkla geçtiğini bilmiyordu. Issız bir adada öylece bekleyerek ne kadar vakit kaybedeceğini hesap edemiyordu.

            Adanın içerisini küçük keşif yolcuğunu yapmaya karar verdi, yürüdü elinde bir ip olmadığı için sal yapamayacaktı. Üzerinde kılıç ve tabanca da yoktu. Ağaçların içerinse koyu lacivert renkli yemişler gördü, yanlarına yaklaştı tadımlık için ağzına attığı gibi yüzünü buruşturdu, tadı fazla olmasa da yüzü buruşturacak kadar ekşiydi. Yemişlerden atıştırırken ağaçlara bakıyordu. Birkaç Hindistan cevizli ağaç görmüştü. Yemişler ve Hindistan cevizleri onu aç kalmaktan kurtaracaktı. Yemişleri yedikçe ağzının yavaş yavaş uyuştuğunu hissetti ve bir süre sonra yemeği kesti.

23 Ağustos 1660

            Adada ki ikinci gündü, Günlerini yemiş ve Hindistan cevizi yiyerek geçiriyordu. Hava oldukça sıcak ara sıra ferahlamak için denize giriyordu ufakta gemiye benzeyen en ufak bir nokta yoktu. Ada ufak olduğunu için gemilerin bu adayı pek umursayacağını düşünmüyordu.

24 Ağustos 1660

          Geceleri hava serin oluyordu, serinlik öğlene kadar devam ediyordu. Kara atletini çıkartıp öğlene kadar uğraştığı iki dal parçasına bağlayıp plaja dikti, atlet çok uzun değildi 100 metreden bakıldığında iki bir denizci görebilirdi. Bu saatten sonra gemi gecene kadar idareli yemek yemek tuzlu deniz suyu içmekten başka çaresi yok geminin ne kadar sürede geçeceğini Allahtan başka kimse bilemezdi. Kara ateş yakmak için etrafta çalı çırpı toplamaya karar verir.

27 Ağustos 1660

          Üç gündür devam eden çalı çırpı toplama işi sonucunda hava kararmadan ateşi yakmıştı. Çıkan dumanın birkaç mil öteden geçen gemiler tarafından görülebilirdi. Havada rüzgâr yoktu, bunun için oldukça şanslı idi. Orta seviyeli rotacı bile çıkan dumanın nereden geldiğini fark edebilirdi. Gecenin ilerleyen saatlerin uykuya dalmıştı. Ne kadar uyuduğunu bilmiyordu ama sabah olmamış gece halen karanlıktı. Kendisinin dürtülmesi ile uyandı. Başında yüzlerini tam olarak seçemediği üç kişi etrafında toplanmıştı. Kendisini dürten adam ayağını kullanmıştı, yanında ki adam elinde tabancayı Kara'ya doğrulmuştu. Üçüncü adam Kara'nın sağ tarafında duruyor eli kılıcının üzerindeydi. Dürten adam

''Kimsin yabancı?'' diye sordu. Kara kendisini tanımadıkları için şanslıydı, denizci gibi giyinmemişlerdi, ya ticaret gemisi ya da bir korsan gemisinin tayfasındaydı. Aralarında dürten dışında diğerleri oldukça kötü giyinmişti. Tam olarak hangisine ait olduğunu bilmiyordu. Tercihini her iki taraftan yana kullanmaya başladı.

''Benim adım Andreas Kevlin bir zamanlar Portekiz ticaret gemisinde çalıştım. Korsanlara esir düştüm. Bir süre korsan gemisi Kaptan Kara tarafından batırıldı.'' Dedi. Başında ki herkse baktı. Dürten adam çenesini sıvazladı.

''Kaptan Kara gemisinde bir kadına rastladın mı?'' diye sordu. Kara

''Evet!'' dedi. Onun gemisi olduğunu biliyorduk savaşmak için peşine düştük. Geminin kaptanı dürbünde Dümenin yanında bir kadın gördü. Onun büyük ihtimal Venedik Dükü'nün karısı Donna olduğunu söyledi.'' Dedi. Dürten adam Kara'nın sağ tarafında elinde kılıcı olan adama işaret yaptı. Birlikte oradan birkaç metre öteye ayrıldılar. Kara biraz başını kaldırıp geminin nereye olduğunu görmeye çalıştı fakat silahı ona doğrulmuş adam göğsüne basarak onun başını kaldırmasını engelledi.

''birkaç gün önce batırılmış Portekiz mürettebatı olabilir'' dedi. Diğer adam

''Kaptan Kara'yı gördüğünü söyledi, o gemi Kaptan Kara tarafından batırılmadı ki'' dedi. Dürten adam elini yanında ki adamın omzuna attı.

''Belki yalan söylüyor'' dedi. Diğer adam söze karıştı.

''Söyleyip söylemediğini anlamanın tek bir yolu var gemiye götürürüz ve konuştururuz bana pek yalan söylemiş gibi gelmiyor zira etrafa bakınınca hiçbir eşyası yok. Son bulunduğu gemide esir olarak kaçmış. Yanına aldığı hiçbir şey yok. Kaptan Kara'nın gazabından kaçmış olabilir'' dedi. Her ikisinin de kafası karışıktı. Kaptanları Donna ilgili her türlü bilgiye sahip olan kişilerle konuşmak istediğini söylemişti. Ellerinde tek bir çareleri vardı, tanımadıkları bu adamı gemiye götürmek. Dürten adam geriye dönüp tabancalı adama baktı.

''Onu gemiye götürüyoruz peşimizden gel'' dedi. İki adam önden yürürken geriye kalan adam Kara'nın kolundan tutup ayağa kaldırdı, onu önüne katıp ittirdi. Kara istemeden de olsa hızlanarak yürümeye başladı. Arkasında ki adam ara sıra onu ittirerek sandala kadar götürdü. Sandala bindiler gecenin karanlığında Kara adadan ayrıldı, denizlerde ıssız adalarda güvenli değildi. Kendisi tek başına bir devletin yenidünyaya açılmasına neden olmuştu. Yenidünyanın güneylerinde Osmanlı bayrakları dalgalanmaya başlamıştı. Şimdi kendisini kurtarmalıydı. Önce kendisinin düştüğü durumdan sıyrılmalı ardından Donna'yı bulmalıydı.

Kaptan Kara Türk HilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin