4/5
ZAYN JAVAAD MALIK
Terlemiş avuç içlerimi büyük bir heyecanla siyah pantolonuma sürterken, Brenna'nın gelmemi istediği yere varmak üzereydim. Yüzümdeki o büyük gülümseme her adım ilerledikçe artıyor, onun yüzünü tekrar göreceğim için çenemin titremesine neden oluyordu. Siyah deri ceketime biraz daha sıkı sarıldım, Londra her zamanki gibi bu gece de soğuktu.
Nasıl göründüğümü bilmiyordum, bana mesaj attığı an eşofmanımı çıkarıp altıma pantolonumu geçirmiştim, üzerime yeni bir şey giyme fırsatım olmamıştı. Lacivert, baskısız bir tişörtleydim. Dakikalarca önemsediğim saçıma bile şekil verememiştim, dağınıklardı. Bu yüzden yol boyunca kendime lanetler savurmuştum. Şükür ki, çıkmadan parfümü üzerime boca edebilmiştim.
Gecenin karanlığı görüş açımı seçmeme pek yardımcı olmasa da, Brenna'nın o ışıltılı gözlerinin bana yol göstereceğini biliyordum. Ve öyle de oldu. Bana nedensizce eski bir barın karşısındaki sokak arasına gelmemi söylemişti. Hem de hemen. Fakat o benden önce varmıştı. Sırtını duvara yaslamış, kahverengi saçlarının yüzünü kapamasına izin vererek öylece bekliyordu.
Kalbimin ritmi anında artarken dilimi dudaklarımda gezdirdim ve bu aptal gülümsememi silmek için büyük bir çaba içerisine girdim. Dudaklarımı birbirine bastırsam da, yanaklarımı içime çeksem de, ciddi şeyler düşünsem de hayır, başaramıyordum. Bana en derin acıları yaşatsa da, ilacım o oluyor ve içime büyük bir mutluluk hissini doldurmamı sağlıyordu. Kin büyütemiyordum. Özellikle dün geceden sonra bana değer verdiğini anlamıştım. Yoksa neden benimle beraber olurdu ki? Üstelik bunu o istemişken.
Kafasını kaldırıp gözlerini benimkilerle buluşturduğunda sertçe yutkundum ve karşısına geçtim. Yüzü solgun gözüküyordu. Bakışlarını benimle birleştikten hemen sonra başka bir yere baktı. Belki de utanıyordu, mahçuptu.
"Brenna," diye mırıldandım onu incelerken. Onu hiçbir zaman böyle yıkık dökük görmemiştim. "Neden buraya geldik?"
Bakışları benimle buluştu ve yüzüne gelen saçlarını usulca itti. "B-Ben sana bir şey söyleyeceğim."
Kaşlarımı kaldırdım ve bu masum hâline tebesüm ettim. "Evet?"
Derin bir nefes alıp verdi ve sağına soluna baktıktan hemen sonra mırıldandı. "Dün gece..."
"Seni seviyorum." Sözünü tamamlamasına izin vermeyerek ona yılların hissini itiraf ettim. "Bunu sana dün gece söyleyebilirdim ama beni etkin altına sokmuştun ve buna fırsatım olmadı. Seni sevdiğimi bilmeni ve dün gecenin benim için neleri değiştirdiğini görmeni istiyorum. Beni bir erkek yaptın ve... ve cesur bir adam..."
"Zayn," diye sözümü kesti.
Fakat ona aldırış etmeden cümlelerimi bitirmeye karar verdim. "Hayır dinle, Brenna. Seni o kadar uzun zamandır seviyorum ki, artık bir yerden sonra Austin'i umursamamaya başladım çünkü bana acı veriyordu. Ben hep seni istedim. Senin ona sarılıp öpmeni değil de, bana aynılarını yapmanı istedim. Bu acıya katlanmak kolay değildi, beni sadece sevgilinin arkadaşı olarak görmen canımı yaktı."
"Sus, Zayn..."
Ona yaklaştım ve avuç içlerimi yanaklarına bastırdım. "Austin'e büyük bir hançer sapladığımızı biliyorum ama lütfen üzülme. Ben bunu bir hata olarak görmüyorum-"
"Zayn!" diye bağırdı. "Sen öyle görmüyor olabilirsin ama ben bunu bir hata olarak görüyorum; çünkü seni sevmiyorum!"
Nefesim yavaş yavaş kesilirken ona kırgınlık dolu ifademle baktım. "Hayır," dedim. "Yalan söylüyorsun."
Beklemediğim bir anda beni gövdemden itip ellerini saçlarına daldırdı. "Dün gece büyük bir yanlıştı! Ben sarhoştum, tamam mı? Ve seni istedim. Hayal kırıklığına uğrattım seni biliyorum ama, benim bir sevgilim var ve sende onun en yakın arkadaşısın. Bunu ona yapamam. Seninle olamam. Tanrım..."
Gözümden usulca bir yaş aktığını hissettiğimde boğazım düğüm düğüm olmuştu, konuşamaz hale gelmiştim. Ona bağırmak istesem de ne yazık ki kıyamıyordum.
"Lanet olsun," diye mırıldandı kendi kendine. "Ağlama, Zayn."
Omzuma dokunmaya çalıştığında bir adım geri çekildim. Yüzüne dahi bakamıyordum. "Benimle oynadın."
Fakat o itiraz etti. "Seninle oynamadım."
"Hayır!" diye bağırdım ıssız sokağı inletecek şekilde. "Benimle oynadın! Sana olan ilgimi biliyorken, benimle seviştin! Sonrasında ise bunu bir hata olarak göremezsin! Hiçbir şey olmamış gibi davranamazsın!"
"Yapma, Zayn. Acı içerisindeyim."
Yaslandığı duvara sert bir yumruk geçirdim. "Peki ya ben? Lanet olsun, Brenna! Seni seviyorum, bunu göremiyor musun?"
Hıçkırıklarla ağlamaya devam ettiğinde, bu sefer korkudan titrediğini fark ettim. Beden korkuyor muydu? Ama ben ona zarar vermek istememiştim, hayır, bunu ona yapamazdım. Benden ona hiçbir zarar gelmezdi. Gelmeyecekti.
"K-Korkma, Brenna."
"S-Sus..."
Üzerine doğru bir atak yaptım, kollarımı ona dolayacaktım ki benden hızla geri çekildi. İşaret parmağını bana doğrultarak konuşmaya başladı. "Sakın, Javaad. Bir daha seninle konuşmak istemiyorum. Görmek de. Karşıma çıkma. Yoksa, Austin'nin benden ayrılacağını düşünmeyip ona beraber olduğumuzu anlatırım." Bir süre daha bana baktıktan sonra arkasını bile bakmayıp gitti.
Arkasında kırık bir kalp ve ölü bir beden bırakacağını bilmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Goodbye My Lover (1/5)
Short Story"Sonsuza kadar sürecek bir anı paylaştık. Fakat onu tekrar göreceğimi sanmıyorum. Gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geldi, ben asla onunla olamayacağım. Çünkü artık ölü ruhumla beraber ölü bir bedenim." NOT: Hikaye sadece 5 bölümden oluşmaktadır.