2. Bölüm

60 4 1
                                    

O sırada gözlerimin faltaşı gibi açılmasını sağlayan o cümleyi söyledi yan tarafımdaki Ege.

"Kız sen Çınar'ı mı kıskandın?"

Gözlerimi son haddine kadar açmış, şaşkınlıkla Ege'ye bakıyordum.
Tahminimce Çınar şuan beni tutan çocuktu ve olay tamamiyle yanlış anlaşılmıştı.

Ağzımı aralayıp söyleyecek bir şey ararken kızgınlıkla bize - Çınar'a ve ona yapışmış halde duran bana- bakan Ömer'i gördüm. Her an bağırabilecek gibi bir hali vardı. Ve tahminimde hiç yanılmamıştım.

"Ne oluyor lan burda?!" Yanımıza gelip beni kendine doğru çekti.
Ömer'in bu halleri bazılarına abartı gibi gelsede - mesela bana - değişmezdi o. Böyleydi. Benden küçük olmasına rağmen beni her zaman abi gibi koruyordu. Gerçi pek küçük gibi görünmüyor ama neyse.

"Eylül?!" Bastıra bastıra söylemişti. Benden bir cevap alamayınca Çınar'a döndü. Aptal kafam! Ne diye bir şey söylemediysem?
!
Ben bir şeyler demesini beklerken aniden elini kaldırıp sağ gözüne yumruk atınca Loya'dan bir çığlık koptu.
Bense anında yanına gelmiştim.

"Ömer, ne yapıyorsun? Gerçekten yanlış anladın bak -"
Sözümü yarıda keserek kolumdan tuttu ve sürüklemeye başladı.

Kimsenin olmadığı ve diğerlerinden uzak bir koridora geldiğimizde kolumu bıraktı.
"Kim o herif Eylül?!"
" Tanımıyorum. Ben kendimi kaybedince tutmuş işte."

Tanımadığım pek de yalan sayılmazdı. Sonuçta adını bile yeni öğrendiğim biriydi.

"Nedense hiç inanasım gelmiyor. O seni iyi tanıyor gibiydi."
"Ben sana gerçeği söyledim. İnanıp inanmamak sana kalmış. Ha, burda durup seni ikna etmeye çalışacağımı sanıyorsan da yanılıyorsun. Zaten bana güvenseydin inanırdın. "

Biraz duygu sömürüsü yapmaktan zarar gelmez herhalde. Yoksa inanacak gibi gözükmüyor.

Geldiğimiz yöne doğru hızla geri döndüm.
Çınar denilen çocukta benim yüzümden boşuna yumruk yemişti. Ona bir özür borçluyum.

Yemekhaneye girdiğimde eski düzeninin geri geldiğini gördüm. Herkes oturmuş yemeğini yiyordu.
Bir masada oturan bizim kızları görünce yanlarına doğru yürüdüm. Diğer çocuklar nerdeydi acaba?

"Ömer nerde?"
Miray'ın sorusuna yanıt vermeden masaya oturdum.
"Diğer çocuklar nerde?"
"Çocuklar şoför beyi omuzlayıp bir yee gittiler. Muhtemelen ya revire ya da odasına götürmüşlerdir."
Soruna cevap veren Ada'ydı. Miray kadar zeki olmasa da onun da zekası vardı. Sadece o, zekasını modadan tarafta kullanmayı istiyordu.

Kafamı olumlu anlamda salladım. Ayağa kalkarken "Kardeşlerin arkasını ablalar toparlar." diyerek açıklamada bulundum. Herkes anlamıştı. Ama gene Loya saf bakıyordu. Hayır yanlış anlamayın o gerizekalı değil. Sadece fazlaca Pollyanna, her şeye iyi taraftan bakıyor. -Aynı zamanda birazcık (!) saf.

Resepsiyona doğru ilerlerken odalarını nasıl öğrenebileceğimi düşünüyordum.
"Bakar mısınız?"
"Buyrun?"
"Acaba birinin odasını öğrenmem mümkün mü?"
"Ad ve soyad?" dedi sorarcasına. Acaba bu otelde kaç tane Çınar vardı?
"Çınar, soyadını bilmiyorum fakat oda arkadaşlarını tahmin edebilirim sanırım. Bu şekilde bulabilir misiniz?"
"Belki olabilir. Söyleyin."
"Çınar, Ege ve Batur." Muhtemelen diğer çocuklarda onlarla aynı yerde kalıyorlardı fakat isimlerini bilmiyordum.

"Beş kişilik bir odada bu isimlerin yanı sıra Cem ve Uras isimleri de gözüküyor. Burası olabilir mi?" Yani, muhtemelen orasıydı.
"Sanırım orası. Hangi oda?"
"B - 65"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Deniz MisaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin