Tekrar arkama baktım. Bu koca, güzel ve görkemli şehiri bırakıp bi sanayi şehrine yerleşiyoruz. İzmir 19 yılımın geçti güzel şehire veda ediyorum arkadaşlarıma, şahane odama ve Mert'e. Mert tanrım o siyah saçları ve yeşil gözleyle çok tatlı bi çocuk İstanbul' a gitmeseydik ilişkimiz devam edebilirdi. Yaşadığım şeyleri o telafi etti. "Sütlü çikolata ve franboaza benzeyen ayıcığım." Bu gidişimin en güzel yanı ise Deniz' de benimle geliyodu. Benim ten rengim beyaz olduğu için sütlü çikolata derdi. Franboaz demesinin sebebi galiba saç rengim. "Ekin kızım somurtma bak orda çok taş çocuklar felan varmış" Denize bakıp göz devirdim. Uzun kumral şaçlı ve mavi gözlü bi çocuk yoksa orda taş yok. Baklavaları atlamıycaz tabi. Elimdeki not defterine birşeyler karalayıp ona doğrulttum. "Mert kadar tatlısı yok benim hayatımda." Yazdığım şeyi okuyup devam etti. "Lan Francesco ne?" İç çekip not defterine bir şeyler daha karaladım. "O çok ayrı bi konu" Okuyunca kahkaha atmaya başlayan Denize dil çıkartıp uçağa doğru yürümeye başladım. Aslında belki bazı şeyleri unutmak için iyi olabilir İstanbul. O yaşananları unutmak için iyi olabilir.
➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿
"Uyansana amk" Gözlerimi aralayıp etrafa baktım. En son hatırladığım şey kocaman bi binaya paytak paytak yürümemdi. "Kanka sabah oldu." Etrafa bakıp yatağın yanındaki fortmantoda duran not defteriyle kalemi elime aldım. "Okadar oldumu be" Yazımı okuyunca bana göz devirip oddadan çıktı. Bende hem burayı keşfedim hemde koşmak için dışarı çıkmaya karar verdim. Üatüme spor kıyafetlerimi ve spor ayakkabımı giyip odadan çıktım. Evdeki koltukta duran çantamdan telefonumu ve kulaklığımı alıp evden çıktım. Asansöre binip aşşa indim. Evin hemen karşısındaki kocaman parka doğru yürümeye başladım. Telefonumdan Teoman Serseri' yi seçip koşmaya başladım. Şimdiden İzmiri özledim. En çokta Merti. Beni bu şekilde kabul eden ilk erkekti Mert. Herkes beni saar ve dilsiz zannederdi ama benim kulaklarımın duyduğunu çok az kişi bilirdi. Benimkisi dilsizlik değil büyük bi şok geçirdiğim için böyleyim. Birden sarsılınca yere düştüm. Kulaklığımı çıkartıp karşımdaki kumral saçlı mavi gözlü çocuğa baktım. Aman tanrım didim çok tatlı. "Önüne bak biraz" Diye muhteşem bi ses duyunca titredim. Üstümdeki tozları temizledim. Onu takmadan yerdeki kulaklığımı ve kelebek bıçağı aldım. "Kızım sana diyorum" Ona dönüp yüzünü incelemeye başladım. "Sağırmısın yoksa taklitmi yapıyosun." Birazdaha bana bakıp göz devirdi. "Bide başımıza sağır eklendi tam oldu" Telefonumu cebimden çıkartıp not kısmına girdim. "Konuşamıyorum ama sağır değilim." Seslice okuyunca yüzüme baktı elimdeki siyah kelebeği ona verip telefonuma döndüm. "Seni Piskopat Bıçaklı Çocuk" sesli okuyup yüzüme doğru tip tip baktı. Kahkaha atıp yüzüme doğru eğildi nefesini üfleyip kulağıma doğru yol aldı. "Bunu söyleyen ilk sen değilsin" diye fısıldayıp benim geldiğim yöne doğru koşmaya başladı. Tanrım çok tatlı.İlk bölüm olduğu için kısa ama diğer bölümler çok uzun olucak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzeyir
HumorPiskopat ama bi o kadarda tatlı, yakışıklı, kaslı, sempatik, kaslı, şeker, kaslı, çekici, kaslı demişmiydim...