Kaybolmuştum.
Sensizlikte kaybolmuş ve boğulmuştum.
Mahvolmuştum.
Seohee'siz hayat anlamsız ve boştu.Seohee'yi en son görmemin üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti. Bu süre boyunca, ailevi problemlerin olduğunu söylerek bir hafta işten izin almıştım. Jin ara sıra arıyor ve nasıl olduğumu soruyordu.
Nasıl olduğumu bende bilmiyordum. Bütün duygularım siyaha dönmüştü. Gülmüyor, konuşmuyor ve hatta geceleri uyuyamıyordum.
Gözlerimi araladım ve bej rengi tavana tekrar baktım. Yine sabah olmuştu ve ben yine uyumamıştım. Bir geceyi daha geride bırakmıştım. Aşk acısını daha önce iliklerimde hissetmemiştim. Bu nefes kesici, can yakıcıydı.
Telefonumun tanıdık melodisi ile yastığın altına elimi uzattım ve aldım. Arayan jinden başkası değildi. Nasıl olduğumu merak ediyordu ama ben yine aynıydım. Yeşil tuşa basarak telefonu kulağıma tuttum.
" Bugün burada olman gerekirdi. Neredesin sen ? "
" İzin aldım ya, neyden bahsediyorsun ? " Henüz iznim bitmemişti. En azından benim hesaplarıma göre öyleydi.
" İznin dün bitti luhan. Bugün pazartesi ve şimdi kalkıp buraya geliyorsun. Patron ilk seni sordu. " Telefondan hemen takvimi kontrol ettim ve jin haklıydı.
Bugün pazartesiydi.
Artık günleri bile sayamaz olmuştum. Yataktaki ince yorganı üzerimden atarak kalktım ve sümüklü peçeteleri alarak toparlamaya başladım.
" Beni biraz daha idare et. Bir saate oradayım. Trafik olduğunu söyle. " itiraz etmesine izin vermeden telefonu kapatıp yatağa geri fırlattım ve son hızla odaya ufak bir el attım.
Abur cubur paketleri ve şişelerle doluydu. Yerde kırıntılar karıncalar tarafından taşınıyordu. Dolaptan üniformamı aldım ve üzerime geçirmeye başladım.
Bir haftadır banyo yapmıyordum ve kendi kokumdan bile tiksinir olmuştum. Üniformalarım yıkanmamıştı ve bir hafta öncesi kokuyordu. Papyonumu taktım ve altıma siyah dar kotumu giyerek, pantolon askılarını taktım.
Kirli bir örnek personel gibi görünüyordum. Kirli olduğumu kırışmış toz pembe gömleğimden de anlayabilirlerdi. Kötü kokuyu alabilmeleri için çok yakınımda olmaları gerekliydi ve bende müşterilere cok yaklaşamamaya karar vermiştim.
Cüzdanımı alarak tek odalı evimi kontrol ettim ve çatıdan aşağı inmeye başladım. Kendimi dışarı attığımda şehrin sokağın gürültüsünü dinlemeye başlamıştım bile.
Pastaneye geldiğimde saatler on ikiyi gösteriyordu. Öğle saatleri, pastane'nin en kalabalık olduğu zamanlardı. Bahçede ki masalar bile elit müşteriler tarafından kapılmıştı.
" Nerede kaldın sen ?! Patron çok kızdı. " jin elinde tuttuğu süpürge fırçası ile belini doğrulttu ve kaşlarını çattı.
" Kapar kapamaz giyindim ve çıktım ama gerçekten trafik vardı. " görevli kartımı alarak yakama yerleştirdim ve elindeki süpürgeyi aldım.
" Sen kasaya bak. Boş gözüküyor. " Bu pastanede çalıştığım ilk günden beri hiç pasta yememiştim ama günlerdir ekmek bile girmeyen midemin gurultusu, taze pasta kokularıyla gürültüsünü daha da arttırıyordu.
" Zayıflamışsın, bitkin görünüyorsun luhan. " Nasıl olduğuma bakmamıştım bile. Oldukça bakımlı biri olduğumu düşünüyordum ama bu bir hafta kendime hiç önem vermemiştim.
" İyiyim ben, boşver beni. "
Jin elimdeki süpürgeyi geri alarak bana baktı.
" Gidip yemek ye. " ve süpürmeye başladı. En azından biri tarafından hala umursanıyordum ve bu beni iyi hissettirmişti. Üç numaralı masadan gelen zil sesi ile masaya doğru ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
An Unexpected Love
Fanfiction" Ben sadece onu geri istiyordum ama sana aşık oldum. " dedi sarışın olan.