BÖLÜM~1

18 0 0
                                    

Çalan alarmın sesi ile uykudan uyandım.
  Uyanır uyanmaz direk banyoya gidip,elimi yüzümü yıkadım. Ardından yatağımızın olduğu yere gelip, Asrın'ı öperek uyandırdım. Asrında beni kendine doğru çekti. Gülerek kollarını ittirdim.

" İşe geç kalacağım."

    Küçük bir çocuk gibi homurdanıp,

  "Yetti bu iş artık." dedi.

    Her sabah aynı konuşmayı yapıyorduk. Ama kazanan taraf tabiki de ben oluyordum. Avukat olabilmek için yıllarımı vermiştim. Asrın her ne kadar çalışmamı istemese de işimi ne kadar sevdiğimi biliyordu ve -ne kadar başarılı olduğumu- bu yüzden ses çıkarmıyordu.

   "Ah, şakacı sevgilim. Sen üzerini değiştirip aşağıya in, bende hazırlanıp kahvaltıya geliyorum."

   "Tamam. Yarım saate hazır ol. Seni bugün işe ben bırakacağım."

   "Çalışırım."

   "Hazır ol." deyip, üzerini değiştirmek için odadan çıktı.

   Bende ilk olarak duşa girdim. Çıktığımda saclarımı tarayıp, kuruttum. Ardından kıyafet odasına girdim. Dizimin bir karış üstünde biten bir siyah etek ve bebe yaka krem rengi sade bir gömlek çıkardım. İç çamaşırlarımı da dolaptan alıp giydim. Tekrar odama dönüp, saçımı ensemde düz bir topuz yaptım. Son olarak makyajımı da yapıp, çantamı, cüzdanımı ve telefonumu alıp, alt kata indim.

   Asrın her zamanki gibi kahvaltı masasına oturmuş beni bekliyordu. Ben gelmeden yemeğe başlamazdı.

  "45 dakika oldu." dedi sahte bir sinirle.
 
  " Hayır geç kalan benim sen zaten patronsun. Neden bu kadar dakik olman gerektiğini anlamıyorum. "

  "Birincisi seninde kendi büron var. İkincisi de iş disiplini ve elemanlara örnek olmam lazım diyelim. Şimdi kahvaltımızı yapıp çıkalım mı?"

  "Aslında bugün dışarıda yesek?"

  "Neden?"

  "Canım bugün evde yemek istemiyor. Lütfeeen." dedim dudaklarımı çocuk gibi büzerek.

  "Peki ufaklık öyle olsun."

    Sevinçle çocuk gibi boynuna atladım. Asrın'ı gercekten çok seviyordum. Benden az çekmemişti sonuçta.

   Asrın bana ufaklık diyordu çünkü aramızda 3 yaş vardı. Ben kendi büromu açalı 3 ay oluyordu. Avukatlık hep istediğim bir meslekti. Ben davaları alıp, hem avukatlığımı yapıyordum. Hem yarım kalan davaları çözerek kendi çapımda Sherlock Holmes'lik yapıyordum. Ve işimi gerçekten seviyordum. Bugüne kadar mükemmel ve her zaman istediğim hayatı yaşadım. Harika bir ailem, arkadaşlarım ve Asrın vardı.

   20 dakika içerisinde kafeye varmıştık. Asrın ve ben öyle şatafatlı mekanları sevmezdik. Bu kafeye her zaman gelirdik. Kafenib adı Manolyaydı. O kadar güzel bir ortamı vardı ki, başka bir kafeye gitmeyi aklınızın ucundan dahi geçiremezdiniz.

   Masamıza geçer geçmez klasik siparişlerimizi verdik. Asrınla sohbet ederken siparişler geldi. Ne kadar acıktığımı o zaman farkettim. Asrın da çok yediğimi farketmişti.

    "Elis, hayatım kendini yiyeceklerle boğmaya mı çalışıyorsun?"

    "Dalga geçme Asrın. Bilmiyorum bu sabah çok açım. "

    "100 kilo olursan seni bırakırım Elis. Ona göre ye." Dedi gülerek.
Ve ben ne yaptım.

    "Demek yüz kilo olsam sevmeyeceksin beni Asrın." diyerek ağladım. Asrın karım delirdi sanırım bakışları atıp, telaşla yanıma oturdu ve gözyaşlarımı sildi.

YANGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin