Alıstap Dağları'nın izinden giderken ormanlık bir alanda gün boyu dolanan kara derviş, yürümekten paçalarının piştiğini hissedince gün ışığının vurduğu altın renkli çam ağacının dibine oturuvermiş. Ağacın gövdesindeki çam sakızına elini bulayıp pişiğe sebep olduğunu düşündüğü baldırındaki uzunca tüyleri yolmaya başlamış.
İş üstüneyken işittiği, adeta küçük bir çocuğun feryadına benzeyen sesle irkilip sesin geldiği yöne, gökyüzüne yüzünü çevirmiş.
Uzunca ağaç dallarından gökyüzünü apaçık görmek mümkün değilse de ağaç dallarının boşluklarından gördüğü şey karşısında kara derviş büsbütün kararmış.
Parlak, ala-kızıl kanadında tüyleri rüzgara karşı ahenkle dans eden, uzun sarı gagalı ve kuyruk kısmında alev topları, ışık huzmeleri oluşturarak gün batımına doğru uçan esrarengiz bir kuşmuş bu gördüğü.
"Subhanallah" demiş Kara Derviş, kuş ise gözden uzaklaşıp gitmiş.
Demeli gün de batınca bir telaş sarmış dervişi. Halen daha Alıstap Dağı ormanlıklarından çıkamamış. Galiba kaybolmuş Kara Derviş.
Ben beni bilmez iken
Bilinmezde yem oldum
Gönül kuşum uçtu elden
Görünmezde yel oldum
Kendi üstüne acıklı maniler diziveren derviş sağ elini heybeye daldırıvermiş. Sağa bakmış bakınmış, sola bakmış bakınmış, dökmüş heybeyi bakınmış; ne tek lokma aş görmüş, ne bir parça nan bulmuş. Yine kara taşa oturmuş, kara kara düşünmüş. Düşünürken düş kurup uyku kucağına düşmüş.
Rüya alemlerine dalan Kara Derviş, tombul bülbüllerin aheste türküleriyle şenlendirdiği dere başındaki gül bahçesinde piri Şeyh Kutberdi Horasani hazretlerini görmüş. Pirin ne yüzü ne de ağzı zerre kıpramazken, yankılı ve tok bir erkek sesi şunları demiş dervişe;
"Zeytin yedim zehir zıkkım
Zarar ziyan zaten hakkım
Fakir fukara faydalansın
Ne derdim var bilmiyorum"
Ardından Pir Horasani, boz renkli cübbesini çıkarıp akan dereye usulca vermiş. Cübbe, hızla akan suyun üstünde gözden kaybolmuş. Tombul bir bülbül ise pirin sarığının ucunu yakalamış gagasıyla, uçarken pirin sarığını da götürmüş gagasında. Uçarak o da kaybolmuş gözden. Suratında gülümseme beliren pir Horasani, bir gülü koklamak için eğilirken kendisi de dallı budaklı bir kızıl güle dönüşüvermiş.
Yoğunlaşan gizemli korku duygusuyla birlikte, bacağında hissettiği soğukluğun da etkisiyle kara derviş uykudan uyanıvermiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Derviş
Truyện NgắnBu bir masal mıdır, yoksa ilhamlı bir hikaye mi? Yahut efsanedir ya da gerçek bir hane mi? Kara Derviş gezerken diyar diyar dolanıp Gökgörölü Hondulu Ana'nın obasına varır Siz bu söze kulak verin, dervişin yarasını sarın...