Her yağmur yağdığında dışarıya çıkarım bazen tek huzuru yağmurda bulurum bazen o minik elleri hatırladıkça acım artar onla olan tüm anılar aklımda canlandığında kendimi daha suçlu hissederim ilginç birsey ama o günden sonra dondurmalardan nefret ettim. Babaannem de yağmurun bereket olduğunu kötü kalpleri temizlediğini söylerdi benim de o zamandan beri aklımda kalcak olacak ki belki de bu yüzden hep dışarıya çıkıyorumdur. Kalbimde ki suçluluğun temizlenmesi için ama her seferinde kendimi daha suçlu hissediyorum. Çünkü onu kaçıranın suç ortağıydım tek bırakmasaydım onu o mavi gözlere baktıkça gülümserdi.Benden ona kalan tek şey ise bir kolye çok değerli ve nadir bulunan taşlardan yapılmıstı babamla birlikte seçmiştik çok sevmişti onu doğum gününde hemen ona verip sarılmıştık son sarılmamızdı. SON. Hep bir bank vardır oraya otururum her seferinde her yağmur yağdığında çünkü Arya'yla hep oraya oturup midye yerdik daha doğrusu yerdi midyeyi çok sever. Mudanya'nın kokusunu içimize çekip denizi izlerdik. Her gittiğimde gözlerimi kapatıp denizin kokusunu içime çekerim şimdi yaptığım gibi.
***
Tik tak tik tak saatler geçmek bilmiyor. Evet 3 gün sonra doğum günüm herkesi en mutlu oldugu gün benimse en mutsuz. En nefret ettiğim şeyler doğum günü partileri zaten. Ailem de hiç yapmaz artık. Ailemiyiz pek bilemem. Sadece yemekleri birlikte yiyip özel davetlere birlikte gideriz. Keşke bana inansalardı. Evet ben bir gün boyunca sırf bunları düşünüyom bir de Rüzgar. Nerdeyse her gün onu görmeye giderim geçirdiği çok kötü bir trafik kazası sonucu bitkisel hayatta olmak zorunda kaldı. Benim sevdiğim değer verdiğim kimse mi kalmaz yanımda? Evet işte kendi sorduğum soruyu bile kendim cevaplıyom. O sırada Türkan Abla odama girdi. ''Sera kızım sofra hazır hadi gel.'' İşte beni bazen de olsa güldüren tek kişi. ''Tamam iniyorum Türkan Sultan.'' Ayağıma ev terliklerimi geçirip gittim hayır normal bir günde filmlerdeki gibi 10 cm topuklu ayakkabı giymiyorum. ''Coşturmuşsun yine sofrayı Türkan Sultan ellerine sağlık.''
''Afiyet olsun bir isteğiniz olursa ben mutfaktayım.'' Çorbamı hızla içtim ve benim için yaptığı harika üçlü; köfte patates makarna. Annem ve babam ise sebze yiyordu. Babam boğazını temizleyip bana doğru yöneldi.''Sera yarın iş ortaklarımızla önemli bir yemek yiyeceğiz ve seninde gelmen gerekli senden istediğim düzgün giyinip düzgün bir kız olman.'' Son söylediği cümle beni sinirlendirmişti ifadesiz bir şekilde ona doğru yöneldim. ''Ben normalde düzgün giyinip düzgün olmayan bir kız mıyım?'' Ayağa kalkıp her ikisine yöneldim. ''Dur ben sizin gözünüzde kardeşimin katiliyim demi hatta sen konuşmak için zahmet etme yorulursun zaten cevabı belli olan bir şey için konuşmak saçma olur bu arada merak etmeyin yarın düzgün bir kız olurum!'' Hiç ses yok hiç bozulmuyorlar bile tepki vermiyorlar ve canımı daha çok acıtıyorlar. Onların umursamaz tavırlarından sonra yürüşümden de belli olan sinirimle hızla odama çıktım. Dolabımdan beyaz üstümü ve kot şortumu alıp hızla üzerime geçirdim telefonumu arka cebime koyup hızla aşagıya indim. Ayakkabılarımı giyip hızla dışarıya çıktım. Eylül ayı olmasına rağmen esiyordu. Kollarımı ovuşturarak durağa doğru yürümeye başladım. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindim. Nereye gitçeğimi söyleyip dışarıyı izlemeye başladım. Sadece arabalar var farklı insanlar farklı kişilikler farklı hayatlar. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan hastaneye geldim. Soğuğu iliklerime kadar hissediyorum. Bu yüzden hızla içeriye girip Rüzgar'ın odasına doğru yöneldim içeriye girmem hiç bir zaman belki de korktuğumdan ama beni hayatta tutan korku nefret hayaller sevgi yok benim hayatımda sevilmek yok. Ah evet hep böyle düşünürüm kısacası beni hayatta tutan benim yalnızlığım...*
Tek yaptığım şey Rüzgar'ı izlemek her seferinde onu sadece izlemek sonra ise üzüntüyle hastaneden çıkmak şimdi yaptığım gibi. Hava kararmasına rağmen hala dışardayım. Bir mağazaya girip yarın için kıyafet almak istedim istemesem ne fayda beni çok seven babam istedi sonuçta. Hemen siyahlara yöneldim. Askısız kalp yaka altı kabarık tüllü bir elbise dikkatimi çekti. Bedenimi alıp kabine doğru ilerledim. Neyse ki fuermarı yandaydı hemen kabinden çıkıp aynaya baktım. Pek fazla kişi görünmüyordu hatta hiç kimse görünmüyordu. Biraz endişelenip mağazayı dolaşmaya başladım. ''Kimse var mı?!" Yok. Birden elektrikler kesildi. Karanlıktı çok karanlıktı. Tabiki de korkmuyorum. Üstüme üstüme geliyor. Her yer siyah simsiyah. Hiç ışık yok. Korkmuyorsun Sera. Nefes alamıyorum son kalan nefeslerimle çıkış kapısını aramaya başladım. Sesler gelmeye başladı. "Elbise yakışmış." Şaçma sesler duymaya başladım ses duydum korkmuyorum. "Kimsin?" sakin ve ifadesiz bir ses tonuyla sormaya çalıştım. Ve başardım. "Belki bir gün öğrenirsin güzelim." Bana güzelim denilmesinden nefret ederim Rüzgar derdi hep. Tam nefes alıp ağzımı açcakken ağzımda yumuşak dokulu birşey hissedip beynim uyuştu ve gözlerim karardı. Duyduğum son ses ise "Benimsin artık güzelim."*
Gözlerim hafifçe aralandı. Hareket etmek için koyuldum ama edemedim gözlerimi tam açıp olduğum yere baktım bir sandalyeye ellerim ve kollarım bağlı bir şekilde oturmuştum. Ağzım bantla kapalıydı. Kaçırılmış olamam heralde. Bir berjerde oturan erkek dikkatimi çekti. Yüz hatları keskin siyah ve karanlık bir erkekti. Siyah ve karanlık. Aklıma mağazadaki olanlar geldi. Hafif ürktüm korkmuştum. Sanırım uyandığımın farkında değil sanırım, başına öne eğmiş ifadesizce birşeyler düşünüyordu. Sanırım. Uyandığımı belli etmek üzere garip sesler çıkarmaya başladım. Sırıtarak başını kaldırdı. Yanıma gelmeye başladı. Sert ve soğuktu. Ağzımdakı bandı çıkardı. "Ne istiyorsun benden çıkar beni burdan!" Alayla gülümsedi bu beni daha çok sinirlendirdi. "Şimdiden söylüyorum sabrımın sınırını test etme derim ve sus." sesi bana karşı mesafeli ve sertti umrumda değil beni kaçırmış ve ben hiçbirşey yapmadan oturcam ha? "İnsanlarla fazla konuşmam ama şu anda senin sabrını test etmek istiyorum." ilk olarak gizliyemediği şaşkınlığı dikkatimi çekti. "Sözlerimi ikiletmeyi sevmem söylediklerim kesindir." tehditkar bir biçimde söylemişti. Boş odada telefonun sesi yankılandı. Hızla odadan çıktı. Ben teprenirken kapının dışından gelen sesler duyunca merak ettim. Bir yanda beni kaçıran adamın bağırma sesleri bir yanda kırılma sesleri. Merakıma korku da eklendi. Oda aniden açılınca ürktüm hiçbirşey söylemiyordu ama gözlerinden sinirli olduğunu anladım herkes anlardı zaten ateş püskürtüyordu. Hızla ellerimi ve ayaklarımı çözmeye başladı. Hızla çözüp bileğimi sertçe tuttu. Hızla ilerlerken ben onun arkasında hızla yürüyordum. Daha doğrusu o beni yürütüyordu. Nefes alıp ağzımı açtım ki "Sus" dedi kesin bir sesle. Doğruyu söylemek gerekirse korkmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni
Подростковая литератураBir yılda mı bir ayda mı değişir bir hayat? Yoksa bir dakikada mı bir saniyede mi? Kırgınlığa üzüntüye pek alışık olmayan bir kız için hayatın bir saniyede değişmesi kolay mıdır? Küçük bir çocuğu mutlu etmek içindi herşey. Yalnızca bir dondurma için...