[Dylan]
Başıma delirtici bir ağrı saplanınca kendimi kasmaktan vazgeçip duvara tutundum ve kararan görüşümün iyileşmesini bekledim. Bir yandan da kendime lanet okuyordum. "Kahretsin." Alnımı aynaya dayadım.Neden inatla uğraşıyordum ki?
"Bir sorun mu var?" diye seslendi Glissa kabinin kapısını tıklatarak. Yanındaki korumanın sabırsızca ıslık çaldığını işitebiliyordum. "Uzun bir süredir içeridesin şekerim, bence artık zaman kaybetmeden gitmeliyiz."
Son kez beynimi olabildiğince zorlayarak sinir bozucu sesle iletişime geçmeye çalıştım ama sonuç başarısızdı. Belki de onuncu lanetimi okuyarak saçımı hızla arkaya yatırdım. Varlığını bu kadar çok kabullendiğine hâlâ inanamadığım sesin beni bazen terk edip bezense yanımda olmasından bıkmıştım. En ihtiyaç duyduğum anlarda sanki kayıplara karışıyor, acı çekmeme tanık olmaktan zevk alıyordu. Daha da kötüsü onun tarafından rahatsız edilmeyen düşüncelerim bir süre sonra bütün olayın bir hayal olup olmadığını sorguluyordu. Ya başından beri yoksa da ben delirmişsem? Belki de bir daha dönmeyecekti ve onun son kez varlığını deneyimlemiştim?
Tanrım, akıl hastanesine kendi ellerimle teslim edecektim bedenimi. Bunları kelimelere dökmek daha da korkutmuştu içimi.
Aynadan kendimi inceledim. Yabancı, hırçın yeşil gözler aynen aktarılınca geri bir adım attım. Kendimden ürkmüştüm. Saçlarım artık kızıl değildi. Glissa Elicie ile bir bağlantım olduğunu saklayabilmek için saçımı değişik, vıcık vıcık, neredeyse lağıma benzeyen bir sıvıya bandırarak siyaha dönüştürmüştü. Gözlerime gelinceyse öncesinde irislerimi kahverengiye dönüştürecek bir iksir teklif etmişti ancak ben şiddetle reddetmiştim. Boğazımdan aşağı içinde ne olabileceğini tahmin edemediğim karışımlar yollamayacaktım.
Eski yumuşaklıklarını kaybetmiş kirpi gibi diken diken olan tutamları elledim. Sıradan jelden farksız bir etkisi vardı ama kokusu iğrençti. Parmaklarıma bulaşan kokudan bile rahatsız olduğum için zemine yerleştirilmiş olan parfümü her tarafıma son kez sıktım ve bu sefer nefretle dolu bakışlarım yerine üstümdeki kıyafeti inceledim. Atletik vücudumu belli eden beyaz bir gömlek giymiştim. Altımda lacivert ve kolalı bir pantolon vardı. Dizlerimin atmaması için Glissa bir şeyler püskürtmüştü. (Evet, o kadar görünüşüme önem veriyorlardı burada.) Kravatım yoktu ama Glissa aynı etkiyi verdiğini anlattığı bir rozet takmıştı sağ cebimin olduğu yere. Egoma yenik düşüp başımı salladım.
Çok havalı gözüküyordum.
Sönük işaretimi taşıyan omzumu elledim. Gömlek omzumu kapatıyordu, o nedenle çamuru silmiş ve yerine ricadan çok emrederek ele geçirdiğim sıkı bir kumaş parçasıyla bağlamıştım. Glissa şüpheyle sorgulayıncaysa Elicie ile işaretimizin yakınlarında bir doğum lekesi olduğunu ve dikkatli birinin fark edebileceğini bahane etmiştim. Şansıma beni daha fazla sıkıştırmamıştı. Kafasının dağınık olduğu durmadan arkasını kollamasından belliydi. Şu sevmediği adamın dövüşçüsünü gördüğünden beri böyleydi.
Yutkundum. Boğazım kurumuştu. Tekrar gözlerimle yüzleştim. Neydi gürleyen bu öfke? Belki de Elicie'i ne yapıp edip yine elimden kaçırdığım için kendime olan bir nefret patlamıştı yüreğimde. Belki de gereksiz yere hayatını riske attığı için kendimden tiksiniyordum? En iyi kardeş ödülü bana verilmeliydi.
İstesem onu bu kadar ölümle burun buruna getiremezdim.
"Çocuk? Sesin kesildi, her hâlde kaçmayı düşünmüyorsun. O kabinde saklanmış herhangi bir çıkış yok."
Güldüm. Kaçabilsem de kaçmazdım. Elicie buradayken hayatta özgürlüğe koşmazdım.
"Hazırım sanırım." dedim kabinden çıkarak. Glissa nefesini tuttu. Çilli omuzları yukarı kalkmış, ağzı saf şaşkınlıkla açılmıştı. Sonra gururlu bir modacı edasında ellerini çırptı. Koruma bir heykelle yarışa girebilecek derecede kıpırtısız dururken etkilenmemiş olduğunu ufak bir dudak büzmesiyle belli etti. Eh, Glissa onu moda anlayışı yüzünden de yanında tutmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGE
FantasyBundan yıllar önce dünyanın dengesini koruyabilmek için "Dengeleyici" adı verilen varlıklar seçilmeye başlanmıştı. Belli bir süre sonraysa bu sıfat insanlara geçmişti. Elicie ile Dylan dengeliyici olmuş pek çok kişiden sadece ikisiydi... Ancak sonun...