7

88 9 0
                                    

"ŞİRKET ZİYARETİ"

Uykusuzluktan yanan gözlerimi ovuşturarak yatağımdan kalktım.
Dün gece hiç uyuyamamış,dün olanları ve bundan sonra ne olacağını düşünmüştüm.
Gerçekten gözlerim acıyordu.Odamın köşesinde bulunan boy aynamdan kendime baktığımda yüzümü buruşturmadan edemedim.
Gözlerim kanlanmış,yüzüm bembeyaz olmuştu.Saçlarım odamdan daha dağınıklardı ve göz altlarım morun en koyu tonuydu.
Aynadaki görüntümden iğrenerek,biraz da ürkerek,tekrar kendimi büyük yatağıma attım.
Bütün gece Evren'i anlamaya çalışmış,karakterini analiz etmeye çalışmıştım.
Beni düşündüren şey onun nasıl bir adam olduğuydu.Teklifini kabul etmekten pişman olmuştum çünkü onu gerçekten tanımıyordum.
Onun hakkındaki kesin olgularım,birincisi gerçekten yakışıklı bir adamdı.Gömleğinin altından kendini belli eden kaslarıyla, sert ama muzip bakan bakışlarıyla,kibar ancak mesafeli tavırlarıyla ve erkeksi sesiyle olduğu ortamda ben burdayım diye bağıran bir adamdı.

Ancak onda çözemediğim şey,insanlarla iletişimiydi.
Duru Evren'in yaşı kadar insanın gözünü oyduğuna emin olduğunu söylemişti.Bunu dalga amaçlı mı ciddi mi söylediğini bilmiyordum ancak soğukkanlı göründüğü için bu olasıydı.
Göz oyacak kadar psikopat olamazdı değil mi?
Ayrıca davette de kimsenin yüzüne bakmamış,elindeki rakı bardağını çevirip durmuştu.Kendisine yanaşmak isteyen kızları görmezden gelmişti.Davet boyunca telefonla konuşmuştu.
Fakat dün restorantta geçirdiğimiz bir gün boyunca rahat,güleryüzlü ve esprili bir adam profili çizmişti.

Hangisi gerçek davranışlarıydı anlamamıştım.Tam olarak kişiliğini kavrayamadığım bir adama yardım etmek yanlıştı. Ancak benim doğru yaptığım ne vardı ki?
Babam konusunda ona yardım etmekten başka bir yolum yok gibiydi.
İşe nadiren giden mimar babam nasıl olur da çok çalışıp emek veren şirketleri geçebiliyordu?Bana göre balık baştan kokardı ve patronu yan gelip yatan bir şirketin bu başarısı şüpheliydi.
İhalelere fesat mı karıştırıyordu ya da başka bir işten para kazanıp büyük yatırımları öyle mi yapıyordu bilmiyordum.Öğrenmek için Evren'e iş birliği yapmaktan başka çözüm yolu bulamıyordum.

Ancak bu yolun sonu ne olacak ondan da emin olmamakla birlikte,öğrenme isteğim korkularıma galip geliyordu.
Gerçekleri öğrenmeye hazır mıydım, sonuçları kaldırabilecek miydim emin değildim ancak değirmenin suyunun nerden geldiğini de bulmalıydım.
Üzümünü ye,bağını sorma,en nefret ettiğim atasözüydü.

Düşüne düşüne beynim yorulmuştu, kahvaltı yaparsam kendime gelirim diye düşünüp aşağı indim.Evde kimseyi ayakta göremeyince saate bakmak aklıma geldi ve saatin daha sabahın beşi olduğunu farkettim.
Hava bile tam olarak aydınlanmış değildi.
Devasa mutfağımıza geldiğimde ışığı yakmadan işimi halletmeye çalıştım.
Her zaman kullandığım yeşil plastik kâseme biraz gevrek koyduktan sonra süt eklemeden yemeye başladım.

Arkamı dönüp odama çıkacağım sırada balkonda babamın telefonla konuştuğunu gördüm.Kâsemi mutfak tezgahına bırakıp salonun sonundaki balkona doğru yürüdüm.
Merakım terbiyemi alt ederek çoktan beni babamı dinlemem için ikna etmişti.
Büyük bir saksı çiçeğinin arkasına gizlenerek konuşmaya kulak kabarttım.
Ne yazık ki balkon kapısı kapalı olduğundan hiçbir şey duyulmuyor,sadece camdan babamı görüyordum.Yan durduğu için de daha fazla yaklaşamıyordum.Onu dinlemekten vazgeçtim,arkamı dönerek parmak uçlarımda yürüyerek odama dönerken babamın bağırdığını duydum.
"Bir işi beceremediniz geri zekalı herifler sizi!"
Merdivenlere geldiğimde gevrek kâsemi tezgahta unuttuğumu farkedip geri döndüm.

Elimde kâseyle arkamı döndüğümde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.Bana öfkeyle bakan,burun buruna geldiğim gri gözler sanki bir insana değil, birazdan bana ateş püskürtecek bir ejderhaya aitti.
Onun da uyuyamadığı gözlerinin altının hem morumsu hem de şişmiş olmasından belliydi. Zaten ürkütücü bir görüntüsü,rahatsız edici bakışları olan babam şimdi daha da korkunçtu.
Gecenin karanlığında onun bu tipiyle karşılaşmaktansa odamda bir kaplan bulmayı yeğlerdim.
Hasan Karacadağ'ın bu içine şeytan kaçmış bakışlı adamın yaşadığından haberi olsa ona cinli filmleri için başrol teklif etmemesi imkansızdı.
Ben bunları düşünürken babamın çatallı sesiyle irkildim.
"Gecenin bu saatinde ne yapıyorsun sen burada? "
"Uyuyamadım da ben,"kelimeler fısıltı gibi çıkmıştı.
Gözlerini kısıp bir adım daha yaklaştı.
Ben kaşlarını çatmaktan yüz kasları ağrımıyor mu ki bu adamın,diye düşünürken babam devam etti.
"Yoksa beni mi dinliyordun sen?"Babama aa,ben mi?yok artık!,bakışı yolladım.
Babam iyice sinirlenmişti.
Buzdolabından su şişesi çıkarıp bardağına doldururken bana kal gelmişti.Elimde gevrek kâsesi, yüzümde aptal bir ifadeyle onu izliyordum.
Karanlıkta birden sinsi sinsi,sessizce arkama pusu kurarsa olacağı buydu.Korkak bir insandım.
Soğuk suyu kafasına diktikten sonra başını iki yana salladı.
"Yok,yok.Bu böyle olmayacak.Gittin mi şirkete?"
"Ne şirketi?"diye aptal bir soru sorunca babamın kaşları yine çatıldı.
"Ne olacak işte taşınıyorsun ya."
Ahh.Ben bunu unutmuştum.
"Tamam gelirim bugün."
"Bugün gelme.Yani...çok iş var bugün meşgul etme kimseyi. "
"Tamam,"diyip yukarı çıktım.

Mısır gevreğimle karnımı doyurup duş aldıktan sonra beni terkeden uykum geri dönmüştü.

Birinin bedenimi sarstığını hissedip uyandığımda karşımda Demir ve Duru'yu gördüm.
"Öldün sandık,"diye dalga geçen Duru'nun neşeli sesine karşılık Demir'in sesi öfkeliydi.
"Kalk, kalk da bir hesap ver bakalım."
"Ne yaptım yine ya,"diye söylenerek yatağımda doğruldum.
"On dakikan var şu üstünü başını düzelt,bahçede bekliyoruz."diye emretti Demir.

Telefonumdan saate baktığımda gözlerime inanamadım. Saat dört olmuştu,yaklaşık on bir saattir uyuyordum.

Üstüme beyaz bir gömlek ve dar bir jean giyerek aşağı indim.
Duru ve Demir ön bahçedeki masaya oturmuş sohbet ediyorlardı.Sevgili olsalar ne kadar yakışacaklarını düşünmeden edemedim.

Demir beni görünce gülmeyi kesti ve ciddi ciddi yüzüme baktı.
"Ne işin var o adamla senin?Siz ikiniz neler karıştırıyorsunuz?"
Oturup,
"Hangi adam?"diye bilmezden geldim.
"Bak Gece,çıldırtma adamı."
"Doğa anlattı değil mi?Hain."
"Sözünü dinletememiş benden yardım istedi.Niye bize anlatmadın?Doğum günü gecende adam seni odaya kilitlemiş,tartaklamış seni.Kendi evinde dayak yemişsin resmen niye bize anlatmıyorsun kızım dağ başında mı yaşıyoruz lan magandaya bak."
"Ya sakin ol.Hallettim ben o meseleyi.Babama bir şey söylemek yok."
"Bak bu adam senin kafanı karıştırır,sıkıntıdan macera arıyor bu herif.Boş işlerine seni de karıştırmasın bak olay çıkmasın Gece kendine mukayet ol."
"Siz Evren'le tanışıyor musunuz?"
"Doğduğumdan beri.Onlar taşındıktan sonra samimiyetimiz azalsa da bilirim ben onu.Seni de saçma sapalak aksiyonlarının içine katıp üzecek.Kapanmış bitmiş gitmiş meseleler."
Duru ilk defa söze karıştı.
"Bir menfaati olmasa sana bulaşmazdı."
Demir'e dönerek,
"Neyse ki dersini vermişsin Demir."
Işık hızıyla beynimde şimşekler çaktı.
Evren'i son gördüğümde dudağında dikiş vardı. Ne olduğunu sorduğumda,
"Geçen kızın biri öpe öpe dudağımı patlattı,"diye geçiştirmişti.
Demir'e kızmak istesem de dün senin orada ne işin vardı gibi bir soruyla karşılaşmamak için anlamazdan gelip susmayı tercih ettim.
Birden aklıma geldi.
"Siz burda takılın benim bir işim varHadi görüşürüz ."
Demir ve Duru arkamdan 'Nereye?' diye sormalarına rağmen cevap vermeden odama çıktım.
Çantamı ve telefonumu aldıktan sonra şoförüm Niyazi Amca'dan anahtarları alıp arabamla şirkete doğru yol almaya başladım.
Şirkete gidiyordum.Babam gelme demişti ancak gelme dediği için gidiyordum zaten.
İşlerinin yoğun olduğunu söylemişti.Gidip gözlem yapacaktım.Bizim evimize girip çıkan adamlar hep aynıydı,yüzlerini tanıyabilirdim.Şirkete de geliyorlar mıydı diye teftişe gidiyordum.

ALSANCAK MİMARLIK'ın önüne park ettim. Binaya girdiğimde beni gören herkes selam veriyordu.
Şirketi baştan sona gezdim
Binada her zamanki çalışanlardan başka kimse yoktu.
Buraya boşuna geldiğimi düşünerek çıkışa yönelmiştim ki şirket binasının yanındaki kafedeki beden gözlerimi üzerine çekti.
Evren'i o kadar mesafeden nasıl gördüğüme şaşırırken yanındaki kızları farkettim.
Kafenin en köşesindeki yuvarlak masada Evren oturmuş kızlar da etrafını kuşatmıştı. Evren bir şey anlatıyordu,kızlar da hayran hayran ağızlarını ayırmış Evren'i dinliyorlardı.
Kafeye doğru yürümekte olduğumu farketmemiştim.Ayaklarım beni Evren'e götürmek istiyordu.
"Yavşak herif,"diye söylenip tam arabama gidiyordum ki Evren de beni gördü.
Artık geri dönmek beni gülünç düşürürdü. Çünkü kafeye girmek üzereyken Evren'i görüp kaçmış gibi görünecektim.
Kafeye girip onlara uzak bir masaya oturdum.Kendime bir kahve ve çikolatalı pasta söyledikten sonra telefonumu çıkarıp ilgileniyormuş gibi yaptım.
Evrenle tekrar göz göze geldiğimizde Evren kafasıyla selam verip gülümsedi.Ben de yapmacık olduğu belli olan bir gülümseme gönderirken,sinir oldukları her hallerinden belli olan masadaki diğer üç kız bana baktılar.
Onları umursamayıp internetten gazete okumaya başladım.Oturduğum sürece Evren'in yanıma gelmesini bekledim.
Babamın şirketinin hemen yanındaki kafede Evren'in ne işi vardı anlamamıştım.Önceden babamla görüşmüş, babamın bu yüzden gelme demiş olabilirdi.
Bir saat kadar otursam da yanlarındaki kızlar kalkmasına rağmen Evren yanıma gelmedi.
Umudumu kesince hesabı ödeyip kalktım.Kapıya yönelirken Evren ile göz göze gelmemeye gayret ettim ancak onun keskin bakışlarını üzerimde hissediyordum.
İşbirliği yapmayı kabul ettiğim, dün restorantında baş başa yemek yapıp yediğim adam sanki o değildi.
Yanıma gelip bir şeyler söylemesi gerekmez miydi?

Arabaya bindiğimde kapının açılmasıyla birinin beni itekleyip oturduğum koltuğa oturması bir oldu.Neredeyse beni yan koltuğa fırlatmıştı.Damarlı büyük eliyle direksiyonu kavrayıp gaza bastı.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin