Yalnızlık...
Acı bir kelime. Ama bana hissettiriyor. İnsanlar birileri olmadan yapamayacaklarını düşünüyorlar. Saçmalık. Yalnızlık ne yaparsan yap kurtulamayacağımız bir olgu. Hayatımızın her köşesinde. Ben seviyorum. Çünkü bir tek o zaman kendimle baş başa kalabiliyorum. İnsanların aksine ben kendimi seviyorum. Benim için vaz geçemeyeceğim tek dostum belki de.Sessizlik...
Yalnızlığımın yegane dostu. Benliğini bulduğum an. Sadece kendimle konuştuğum zaman. Hani bazı anlar vardır. Eşsiz anım diyorum onlara. Sessizliğin olduğu zaman dilimi onlardan. Ruhumun rahat ettiği zaman. Bu aralar pek yok sanırım onlardan.Son olarak Ruh...
Öyle bir kavram ki. Hayatın temeli diyorlar. Beden o olmadan yaşayamazmış. Oysa benim bedenim çoğu zaman ruhsuzluğun en derin anını yaşıyor. Acı ve ızdırapmı. Hayır hayır... Benim yaşadığım bu degil. Daha çok boşluk gibi ...
Mutsuzmuyum? Hayır mutsuz değilim. Mutsuzluk ayrı bir kavram. Ben mutsuz değilim. Sadece çelişkiler içerisindeyim.
Hayat doluyum çoğu zaman. Ama kendim için değil. Başkaları için. Diğerleri, sevdiklerin için hayat doluyum.Kelimeler tükeniyor yavaş yavaş. Yazamıyorum sanki. Kalemim susuyor. Zihnim aynı anda hem o kadar dolu ve hemde o kadar boşki. Kelimelerimin uçup gitmesinden korkuyorum. Bir an herşey aklımda, bir dakika sonraysa bombosum. Yazmak istiyorum ve o an gidiyor.
Herşeye rağmen hayat devam ediyor. İnsanlar yürüyor. Dünya dönüyor. Güneş yeniden doğuyor ve gün devam ediyor. Penceremin önünden bir kuş geçiyor. Asağıda çocuklar bağırarak top oynuyorlar. Bulaştıklar birikmiş beni bekliyor. Süpürge ise bir kenarda duruyor ve içeriden bir ses beni çağırıyor.
Birilerinin bana yine ihtiyacı var. Tam yerimden kalkmak üzereyken içimde derinden gelen bir ses kulağıma fısıldıyor:
"Peki senin kime ihtiyacın var"Eğer sorarsanız: "Sessizlik nedir?" Cevap veririz: " O büyük ruhun sesidir" Yine sorarsanız: "Sessizliğin meyveleri nelerdir?" Cevap veririz: "Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı."