DÖRT DUVAR

286 15 4
                                    

Şehrin karanlık kenarlarının birinde kaybolmuş biriyim,kayıplardayım.Bazen kendimi tutamıyor,bu dört duvar arasında eskilere,hayata küfrediyorum sonra yaktığım sigara eşliğinde,hıçkıraklara boğuluyorum.Dünü yaşayamadığım için bu günden veya ilerisinden emin olamıyorum.Hayatımı eksik yaşıyorum,birkaç mühim şey bende anlamını yitiriyor.Mutluluk mesela,sonra aşk.Bu duygulardan uzak kaldım yıllarca,şimdi ise bu duyguların varlığını bile unutmuş halde herşeye yanlış deyiveriyorum.

Peki,nedir herşeydeki yanlış?

Ben,cümlelerim,ölüm,gelecek mi,yoksa ölüm mü?Bıraktım artık üzülmeyi,sormaya kendime birşeyleri.Sorgulanacak gibi değil hikayem,bazen iyi günlerimin hatrına ''Olsun,iyi günlerimde oldu benim'' diyorum.Birilerine acınmak için yazmıyorum bunları ama acınacak haldeyim.Doktorların tedavisi uzun sürüyor bazen,bazen ise hiç bakmıyorlar bile.Bazı zamanlar diğerleriyle oturup 1-2 şey yapma fırsatı buluyoruz.Onlarla beraber oturup tavla oynuyorum sonra bir hüzün sarıyor bedenimi,dökülüyor yaşlar gözlerimden,atıyorum kendimi lavaboya,kilitliyorum kendimi ve yapabildiğim tek şeyi yapıyorum,ağlıyorum.Buranın bir zamanlar tıkıldığım cezaevinden tek farkı askerlerin olmaması.Bazen haftada 1-2 kişi intihar ediyor,kısa hayatlarına çizgi çekiyorlar.Bazen haklı diyorum onlar için,ne gördüler şu ana kadar ve ne görebilirler bu günlerin ilerisinde,hiçbirşey sadece karanlık.Bazen bu akılla kendimi asasım geliyor sonra annem geliyor aklıma,vazgeçiyorum.Annem herşeyi kenara atmanın bir yolunu bulmuştu veya ben öyle sanıyordum.Yaşıyordu,beni yaşatabilmek için.

Tekmeliyorum herşeyi,uyuduğum yatağı,içtiğim sigaramın küllerini boşalttığım kültablasını.Gece yatarken aldığım soğuğu bile hissedemiyorum artık,oysaki donuyorum.Yanımda bulunan kırık pencereden dışarıya bakıyorum,sigaramdan bir duman çektikten sonra gökyüzünde asılı duran yıldızlara takılıyor gözüm.

Yıldızlarda insanlar gibi değil mi?

Yıldızlar öldüklerinde yerlerinde geride bıraktıkları,sadece parlak bir tozdur.Biz insanlar ise geride sadece geçmişimizi bırakırız.Uzun bir geceden sonra gözlerim kapanıyor.Rüyasız bir uyku daha,ne mutlu bana.Bazen düşünüyorum da,uyuduğumda bir daha uyanamazsam.Babam gibi mesela,gelmeyeceği zamanlarda bir mektup yazardı.''Buradayım daha,belki bir ay gelmem'' derdi.Bir ay görmezdik babamı,aynı şeyi ölümüne on dakika kala yapmıştı ama bu sefer farklıydı. Dönmeyecek,dönemeyecek,dönülmeyecek yerlerdeydi bu sefer.Her akşam alıyor yastığım altından,babamın mektubunu okuyorum.Sonra tekrar eski yerine yastığım altına bırakıveriyorum.Ben hayatımı yazıyorum sayfa sayfa,o ise ölümünü yazdı.Ne de tuhafıma gidiyor herşey,çok karmaşık.

Bazen aklıma Ahmet geliyor,rüyama misafir oluyor,uzatıyor ellerini bana doğru.

''Çok özledim seni''

''Bende seni arkadaşım,keşke gitmeseydin,olmaz mıydı?'' 

''Olmaz ki!Keşke olsa be Ali,keşke tekrar koşsak beraber,tren rayları boyunca,eğlensek,mutlu olsak ama olmaz Ali.Ben buradayım,izliyorum seni ama olmaz böyle Ali'' diyor ve gülerek ekliyor Ahmet.

''Bırak üzülmeyi,sil geçmişi.Çık dışarı eğlen,sen mutlu ol.Olmaz mı?''

Cevap yok,veremiyorum,sadece susuyor ve ona bakıyorum öylece.Sessizlik dakikalarca sürüyor ve bozan kişi Ahmet oluyor.

''Mutlu olmanı istiyorum,bunu kendi başına yapmalı ve Tanrı'nın sana verdiği ömrü iyi kullanmalısın.Seni seviyorum,gitmem lazım.Elveda.'' diyor ve beyazların içinde silüeti kayboluveriyor.

Bir ses duyuyor gibi oluyorum,sonra bir hışımla zıplıyorum yatağımdan.

''Sakin'' deyiveriyor doktor.''Sadece saat geç oldu ve hala uyuyordun,endişelendik.''

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin