Harun Reşid in ve çirkin bir cariyesi vardı. Bir gün cariyelerinin önüne saçtı. Cariyelerden paraları toplamaya kalkıştılar. Çirkin olan cariye ise, durduğu yerden kıpırdamayıp, Harun Reşid in yüzüne bakıyordu. Reşid, cariyeye:
– Sen niye paralardan almıyorsun diye sordu.
Cariye: Onların istekleri paradır. Benim isteğim ise, para değil, paranın sahibidir dedi.
Cariyenin bu sözü, Harun Reşid in hoşuna gider. Cariyeyi kendisine daha yakın kılar ve ona medh ü senada bulunur. Bu hal diğer ülkelerin hükümdarlarına ulaşır ve Harun Reşid, siyah ve çirkin bir cariyeye aşık olmuş derler. Onların bu sözleri Harun Reşid e ulaşınca, tüm hükümdarlara davetiye gönderip, onlara ziyafet verir. Bütün hükümdarlar Harun Reşid in yanında toplandıklari vakit, Harun Reşid, cariyelerin gelmelerini emreder. Cariyeler huzuruna gelince, Harun Reşid her birine yakuttan bir verir ve yere atmalarını emreder. Bütün cariyeler bu işi yapmaktan imtina ederler. Sonunda çirkin cariyeye, kadehi atıp kırmasını emreder, o da atıp kırar. Bunun üzerine Harun Reşid, mecliste bulunan hükümdarlara:
– Bu cariyeye bakın. Bunun yüzü çirkindir, fakat içi güzeldir der. Halife, cariyeye:
– Kadehi niçin kırdın diye sorar. Cariye şöyle cevap verir:
– Siz bana, kadehi kırmak için emir verdiniz. Ben ise, kadehi kırarsam, halifenin hazinesinde bir noksanlık olacağını, kırmazsam, onun emrine itaat hususunda noksanlık olacağını düşündüm. Bunun birincisinde noksanlığı tercih ettim ve halifenin emrine itaat ve hürmet ederek kadehi kırdım. Aynı zamanda kadehi kırdığım takdirde delilikle, kırmadığım takdirde ise asilik etmekle suçlanacaktım. Asilik etmekle suçlanmaktansa, delilikle suçlanmak, bana daha uygun göründü .
Hükümdarlar cariyenin bu sözlerini güzel görüp tasvip ettiler ve Harun Reşid in onu sevmesinden dolayı, kendisine karşı takındıkları tavır için özür dilediler.