Bu hikaye kilolu insanların hayatında yaşadığı zorluk ve zorbalıkların anlatıldığı bir hikayedir.Karakter her ne kadar aldırmıyor gibi görünsede olayın iç yüzü farklı.
Aynı zamanda bir azim hikayesine dönüşecek olan bu hikaye asla kilolu arkadaşlara hakaret değildir. Lütfen önyargı yapmadan okuyalım. İyi okumalar.
Bölüm Şarkısı
Meghan Trainor - All about that bass
Sevgili günlük biliyorum sürekli yemeklerden bahsediyorum. Belki bir kaç sayfayı yemeye de çalışmış olabilirim ancak bu sefer tek bir yemekten bahsetmeyeceğim.
Bugün sadece korkulardan bahsedeceğim. Korkuyorum. Korkuyorum çünkü bugün lisenin ilk günü. Bu ilk gün heyecanını yaşadığım sonuncu ve dördüncü yılım olacak. Ama hala bunu aşmakta zorlandığım noktalar var. Her sene aynı espriler aynı aşağılık bakışlar ve fırlatılan patatesler.
Bunu hakedecek ne yapmış olabilirim ki ?
Tamam belki biraz fazla kilolu olabilirim. (126kg)
Tamam birazdan daha fazla.
Kabul ediyorum oldukça şişmanım.
Ama şişmanım diye bu zorbalıkları hakedecek birisi olduğumu düşünmüyorum. Zorbalıklar yüzünden psikyatri yolculuklarımdan döndüğümde verilen haplar daha da kilo almamı sağlıyor. Ve psikyatristim terapi adı altında resmen benimle dalga geçiyor hatta bir gün içtiği suyu yüzüme püskürttü. Psikyatristim bile bana dayanamıyorken diğer insanlar nasıl dayansın ?Hayat benim için büyük bir fiyasko. Diğer insanlar için kurabiye hayatlarsa benim için çiğköfte hayatlar.
Hemde bol acılı !
Her ne kadar söz versemde yemekten bahsetmeden duramıyorum. Sanırım yemek benim için besleyici bir durum olmaktan çok yaşam felsefesi halini almış.
Zaten günlük tutmakta çok sıkıcı boşuna kağıt israfı. Bundan sonra günlük tutmak yok.
Güle güle günlük.
Günlüğümü duvarla yatak arasına fırlatıp dolabımdan metrekaresi bol bir tshirt ile içine 2 tane filin sığabileceği kot pantolonumu giyip ucubeler sirkine (azize clearfield sanat okulu) doğru yola çıktım.
Otobüs durağında beklerken parmaklarıma oranla kürdan gibi kalan sigaramı tüttürürken yan taraftan hilkat garibesi gibi bakan yaşlı teyzenin tacizine uğruyordum.
Fakat kimin umrunda s*ktir et gitsin.
Zaten çok sürmedi otobüs tam vaktinde geldi. Korkar adımlarla adımımı attım. Biletimi çekingen bir şekilde uzattım.
-Oooo favori şişmanımda buradaymış. Bu sene kaç bilet keseyim sana. Bakayım, kalçalar 3 diyor. Otobüsün arkasını sana ayırıyorum. Arka üçlüye oturabilirsin. Yalnız dikkat et koridordan ilerlerken kalçalarınla kimseyi öldürme.
-Sanada günaydın Morgham.
İşte bu yüzden korkuyordum. İşin tuhaf yanı beni hiç etkilemiyordu veya ben öyle sanıyorum. Umursamaz tavırlar ve her geçtiğim yerden aldığım kaba bakışlar bile geri sekiyordu. Belkide onları umursamayacak kadar şişman olduğumdandır.
İstendiği gibi arka üçlüye yerleştim. Kendimi zayıf hissettiren "Müzik" adlı sihirli terapiyi uygulamaya başladım. Çünkü müzik dinlerken hep zayıf bir pop yıldızı olduğumu hayal ederdim. Fakat gözümü açtığımda korkunç bir kabustan farksız hayat.
-Hey şişman uyan. Yoksa vinç çağırmamız gerekecek. Lynn itfaiyeyi ara arka üçlüye sıkışmış şişman vakası var. Hadi Rose bu kadar şaka yeter kalk okula geç kalacaksın.