Sokak lambalarının sarı renkli ışığıyla aydınlattığı bu tekin yerde, kendimden bile beklemeyeceğim bir hızla koşuyordum. Gözyaşlarım benden bağımsız bir şekilde göz pınarlarımdan kayarken koştukça yüzüme daha da sert vuran rüzgar üşümeme neden oluyordu. Vücudumda enerjinin kırıntısı kalmamış bir vaziyette sırtımı yan tarafımda ki eski ve terk edilmiş görünümlü evin duvarına yasladım.Nefesimi düzenlemeye çalışırken bir yandan da kalbimin kulaklarımdaki uğultusunu yok sayarak dar sokaktaki sesi dinlemeye çalıştım.Kalbim kulağımda atıyormuş gibi hissettiğimden midir bilmem ama sokakta ufacık bir ses bile duyulmuyordu.Bedenim bir çeşit sansasyonun içerisindeyken kalbimin hızına tezat bir şekilde beynim durmuş gibiydi.Ne yapmam gerekiyor,bilmiyordum.
Sokağın başından gelen adım sesleriyle nefes alış verişim yine hızlanmıştı.İki elimi ağzımı kapatacak şekilde yüzüme koyarak bir nevi yerimi belli etmemeye çalışıyordum.Önümde duran çöp varilleri beni bir miktar gizleyebilirdi,en azından şu anlık kendimi böyle kandıracaktım.
"Ilgın,çık ortaya buradan gitmemiz lazım."diyen ses kesinlikle tanıdığım bir sesti.Kısa bir süre oturduğum yerde ne yapacağımı düşündükten sonra,aklımdan geçen kişi olabileceği düşüncesiyle aniden ayağa kalkarak sokağın ortasına doğru yürüdüm.Sokağın ortasındayken gözlerimi yerden kaldırmadan önce yumdum ve o an tek bir şey diledim. "Lütfen karşımdaki o olsun."
Gözlerimi açarak en yavaş şekilde kafamı kaldırdığımda karşımdaki adamın sadece silüetini görebiliyordum.Sarı sokak lambaları bulunduğumuz bölgenin biraz daha uzağında kalıyordu.Gecenin karanlığını hafiften aydınlatan ay ışığı ise bana hiç yardımcı olmuyordu.Fakat elinde tuttuğu parlak silahı görebiliyordum,gecenin karanlığında bile "ben buradayım" dercesine gözüme batmıştı.Hızlı bir şekilde,adımlarımı geriye doğru atmaya başladım.Şuan nefes alış verişlerimizin dışında çıkan tek ses benim taşlı yola sürten ayakkabımın sesiydi.Karşımdaki silüet hiçbir şey demeden bana doğru ilerlemeye devam edince gözlerimi ondan alarak önüme döndüm ve nereye gideceğimi bilmeden koşmaya başladım.O ise hemen arkamdan koşuyordu.
"Ilgın,lütfen dur!" arkamdaki silüet neredeyse haykırarak bu cümleyi kurmuştu.Sessizlikte bir anda çıkan yüksek sesinden korkmuş ve istemsizce titrememe engel olamamıştım.Ne kadar "lütfen"demesi beni şaşırtsa da bana zarar verebileceği düşüncesi yeniden aklıma geldiğinde beynim beni durmamam için uyarmıştı.Bedenim koşmaya devam ettiğinde arkamdaki kişiden gelen sesleri duyamıyordum.Bana bir şey dediğinin farkındaydım fakat kulaklarımdaki uğultudan tüm sesler bir anda yok olmuştu.Bu durum cidden fazla garipleşmişti.
Adımlarım yavaşladığında arkamdan gelen ayak sesleri de yavaşlamıştı ikimizde sona ulaştığımızın farkındaydık.Karşımda tamamen boşluk vardı.Toprak ve taşlarla dolan zemin burada sona eriyordu.Korkarak bir kaç adım daha attım ve uçurumun dibini görmeye çalıştım fakat tek görebildiğim karanlıktı. Arkamdaki silüet elindeki silahla beni saniyesinde öldürebilirdi fakat bir adım daha atarsam yine ölmüş olacaktım.Buradan sağlam çıkmak artık imkansızdı.Sıkıntılı bir şekilde nefes verdiğimde şuan ki sinirimden dolayı,içimden saçlarımı yolmak geçiyordu.
"Lanet olsun."Dişlerimin arasından kendi kendime konuştuğum anda arkamdan gelen ayak seslerini duyabiliyordum.
"Ne yapmayı düşünüyorsun Ilgın?" arkamdaki adamın sözleri kendinden emindi.Her türlü beni yakalayabileceğini en başından beri biliyordu belli ki.
Bu ses, gerçekten tanıdığım bir sesti fakat kim olduğunu görememekle birlikte aynı zamanda kimin sesi olduğunu tam olarak hatırlayamıyordum.Beynim benimle bir oyun içerisindeydi ve kesinlikle kazananı ben olmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM PARANOYASI
ParanormalSokak lambalarının sarı renkli ışığıyla aydınlattığı bu tekin yerde, kendimden bile beklemeyeceğim bir hızla koşuyordum. Gözyaşlarım benden bağımsız bir şekilde göz pınarlarımdan kayarken koştukça yüzüme daha da sert vuran rüzgar üşümeme neden oluyo...