Gözlerimi yavaşça aralarken nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Tanıdık değil ağaç kavuğunun içi gibi, tavandan aşağıya sarkıklar iniyor pekte rahat sayılmayan koltuğun üzerinde yatıyorum yuvarlak camdan içeriye mor ve alev renklerinin hakim olduğu ışıklar içeriye süzülüyor. Kasfetli havayı içinde bulunduran odada duvarlarda asılı garip tablolar tahta dolaplar , iki sandalyeye sahip tahta bir masayı yerdeki kurt kürkü tamamlıyor. Gazlambalarıyla aydınlatılmış oda da kalkmaya yeltendim, tarifi imkansız bir acı..
Sanki bütün kemiklerim unufak olmuş bunun üstüne birde her kıpırdanışımda başıma saplanan ağrı..
Yinede kalkabildim tanımadığım biryerde tanıdığım kimse olmadan yatmaya devam edemezdim. Ayaklandığımda hançerimi kontrol ettim , yok. Telefon cüzdan hiç birşey yok. Ufak pencereye yaklaşıp dışarıya göz atmaya başladım , inanılmaz bir manzara deniz koyu karanlık sahilin diğer ucundaki beton kentleşmeden gelen alev tonları ışık, karşımda ay ve bilmediğim iki gezegeni de önüne almış parlayan mor bir ışık denize vuran yansımaları..
Kendimi o kadar çok kaptırmışım ki bu şehirde daha böyle bir manzarayla karşı karşıya gelmediğim kafama daha yeni dank etti , etrafa bakındım eşyalarımdan iz yok, Matt yok . Kapıya kulağımı dayayıp dinlemeye başladım. Matt'in sesi bir kadın kelimeler anlaşılmıyor, kullandıkları dil bilindik değil..Direk kapıyı açtım çıkmamla birlikte dalmış oldukları derin sohpeti bırakıp bana döndüler, dört tane şaşkın göz.
"Uyanmışsın iyimisin Astrid"
"Neden evimde değilim?" Sinir bana her zaman hakim olmuştur ki şu halimden beni anlayan Matt açıklamaya başladı.
"Eve gittim kapılar açıktı seni o halde oraya sokamazdım Astrid. Tanıştırıyım bu bayan Eva bir yaşlı cadı , eski bir dostum-" kadına kafamı çevirdiğimde hayranlıkla beni süzüyordu genç görünümlü aşırı hatta solgun diyebiliceğim bir tene sahip, zayıf uzun griye yakın saçlarının yarısını salaş eski tarz elbisesinin parçası olan şalıyla kapatmış piskopat bakışlar diye anlandırabileceğim heyecanlı ve hayranlık dolu bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. "- en güvenli yer olarak burayı uygun gördüm-" uygun gördüm.. Matt'in ağzından fazlaca olgun cümleler.. "- uyanmanı iki gündür bekliyoruz barda daha önceden dövdüğün çocuğun kim olduğunu öğrendim adı Luke babannenin önceden kuyruğuna bastığı-"
"Destiny.. onun adı Destiny"
"-kusura bakma o şekilde hitap edilicek bi kadın değil." Sesizlik.
"İşte çocuğun kuyruğuna basmış nerdeyse bütün pis işlerini araştırıyormuş seni bulmuş öz sandığı için kendi çapında inkikam planları sonucu olan olmuş, konuştuk şuan burda diğer oda da bize yarayabilir sen uyurken çoğu şeyi öğrendim yardımı dokunucak biri "
Gösterdiği odaya hızla girdim sigara içen çocuk beni gördüğün biraz şokla birlikte geri bir adım attı boynumu çıtlatıp derin bir nefes aldım.
" bildiklerini banada anlat." Öksürmeye başlayan çocuk oturup nefes almaya çalışırken yanımdaki sandelyeyi ters bir şekilde önüne koyup oturdum kollarım sandalyenin sırt kısmında birleştirip gözlerimi ona diktim.
"Nerden başlamalıyım bilmiyorum yaptığı işlerle sen alakalı değildin görüştüğü adamı bilmiyorum yaptıkları dışında , seni takip ederken peşinde iki farklı adam daha olduğunu gördüm yüzlerini görmedim. Kullandığı silah depolarını , büyü kitaplarının olduğu yeri ve birkaç defterinin bulunduğu yerleri biliyorum adam beni bulmasaydı size gelmek gibi bir fikrim yoktu bunada açıklık getiriyim bu kadar şeye bulaşmak istemiyorum istediğiniz adresleri veririm yeter ki gidiyim seninle ve yaşayacaklarınla yüzleşmek bana fazla bu konuşulanların bildiklerimin bende kalıcağına emin olabilirsin başımı o kadınla yeterince belaya soktum sen ondan daha betersin istediklerinizi yazıyım sizde bırakın ben yoluma siz yolunuza "
Söylediklerinin ardından başımı ve gözlerimi yere diktim , yüzüne bakmadan "yanındaki sehpada bir not defteri var sayfalarından bir tane kopar ve yaz bildiğin tüm adresleri adamları gördüğün kadarını" koparılan defter yaprağı ve arada bir kalemi karalamaktan dolayı çıkan sesten sonra kağıdı katlayıp defteri aldığı sehpanın üzerine koydu.
"Hallettim"
Dikmiş olduğum gözlerimi bir an bile ondan ayırmadan hızla kalkıp yakasından tuttuğum gibi ayağa kaldırdım burnunun direğine çaktığım kafadan sonra o koltuğa düşerken
"bu özgüvenin içindi. Şimdi siktir git."
Burnundan akan kanları engellemeye çalışarak kapıya yöneldi , yapamıyorum işte alamıyorum hıncımı ayağımı uzatıp birde yere, açık kapıdan salona doğru düşmesini sağladıktan sonra üzerine basmadan geçip sahile açılan terasa geçtim. Bu sürede bizi izleyen Matt ve şaşkın cadıdan tek kelime çıkmamıştı. Başımı sallanan sandalyede geriye yasladım , gözlerimi kapatıp nefesimi kontrol etme çalışmalarım arasında hızlı ve gıcırtılı bir şekilde çarpan kapının sesi karıştı dalgaların sesine. Çocuk gitmişti , Matt ve cadının ne konuştuğunu, çocuğun bela derken neyi kastettiği, peşimde olan diğer iki adam ve 1000 puanlık uzman soru güven kime güvenicektim. Mermerin üstünde duran sigara paketi gözüme iliştiğinde bir dal alıp ateşe verdim. Derin bir nefesle içime dolan duman tütünün tadı.. gözlerim kapalı içtiğim sigaranın izmaritine geldigimi fark edince söndürmek için doğrulurken bir çift Matt bana bakmaktaydı. " iyi geldiyse ne mutlu sana"
"Çoğu şeyden daha fazla "dedim. Sessizlik..
"Eşyalarım, arabam nerde"
"Not yazdırdığın sehpanın arkasındaki çekmecede hepsi araba kapıda"
Açık birşekilde gidebilirsindi bu. Ayağa kalkıp içeriye ilerledim cadı oturduğu sandalyeden konuşmaya başladı " evin ne durumda ne oldu bilmiyorsun güvende değilsin burda kalman daha mantıklı sahip olduğun yerlere gidip arkadaşlarını tehlikeye atmayı tercih etmezsin" gözlerimi devirip odaya ilerledim uğraşıcak halim yoktu eşyalarımı ve not kağıdını alıp dışarıya çıktım. Matt biraz önce benim oturduğum yerde oturmuştu arkası hala dönük.