İsmi gibi eski bir şehirdi Eskişehir. Genç nüfusun ona kattığı heyecanla her geçen gün daha gençleşiyordu. Hele ilkbaharda ortaya çıkan çiğ börek kokulu dumanlar uzunca bir ders döneminin bitmek üzere olduğunu işaret ediyordu. Şehrin her köşesinde öğrenciler için oluşturulmuş küçük dünyalar vardı. Bu dünyaların içinde alışveriş yaparak türlü ihtiyaçlarını karşılayan öğrenciler aynı zamanda birbirleriyle de etkileşim içinde kalıyordur.
Bu kalabalıklardan sıyrılan Ilgaz, Anadolu Üniversite'sinin Yunus Emre Kampüsünde bankın üzerinde otururken aklına bugünkü derste yaşanan kendince vahim olay geldi. Arkadaşları tarafından hep göz ardı edilesi bir hassaslığa sahipti. Duygusallık teriminin tüm özelliklerini barındıran bir kişilik yapısı vardı. Üstelik aşırı duygusallıktan ötürü "bir alana bir bedava gibi" bir de utangaçlık sorununu cebinde barındırıyordu. "Utananın kızı olmaz" deyimini çoğu kez kafasına takmış olsa da zaten kızların onun gibi erkeklerden nefret ettiğini ve gelecekte bir kızının olma olasılığını babasından nefret etmesi sonucuna bağlıyordu.
O gün sabah, her zaman yaptığı gibi tüm kitaplarını çantasına yerleştirdi. -Neden tüm kitaplarını taşıyorsun sen? sorularının cevabını -Benim tek dostum onlar diye geçiştiriyordu. Dişlerini fırçalarken aynada kendisini inceleme ritüellerinden birine takılmışken buldu. Sarı saçlarını kısacık kestirmeyi seviyordu. Ona dinginlik hissi veren bu durum, sınıfındaki diğer erkeklerin saatlerce vıcık vıcık olan jöleli saçlarıyla tüm havadaki kirli partikülleri kafasında tutmasını tecrübe etmesinin önüne geçiyordu. Gözleri siyahın daha siyah haliydi. İçinde katıksız saf bir karanlık kol geziyordu. Çoğu kez gözlerinin bu denli siyah olmasını, onları zamansızca terk eden babasının gizemine bağlıyordu. Nitekim babası da karanlık bir saatte, gecenin bilinmeyen bir noktasında kapıyı süratle çarparak onları terk etmişti. Bu gizem sadece gözünü değil hayatını da karartmıştı.
Yüzüne suyu çarpınca iki gündür derisinin alt tabakasında ağrıya sebep olan sivilcenin tam burnunda çıktığını fark etti. Yine benimle dalga geçecekler diye çekinse de Tıbbi bilgilerinin dayanakları sağlam olduğundan sivilcesini patlatamadı. Dişini fırçaladıktan sonra sağında duvardaki tek çivinin üzerinde asılı duran havluyla yüzünü kuruttu. Saatine baktı tramvaya yetişmek için sadece 15 dakikası kalmıştı.
Hızlıca odasına geçti. Oda arkadaşı Burak tam bir sorumsuzluk örneğiydi. Dün gece bünyesinin kaldıramayacağı kadar alkolü alan Burak eve geldiğinde lavaboya yetişememiş odanın tam ortasına kusmuştu. Ilgaz kendisine de aynı sorumsuzluk haliyle davranan arkadaşının odayı ona temizletmemesi için içinden onlarca kez dua etmişti. Ancak oda arkadaşı cehennem zebanisi gibi başında durup onu tekmesiyle uyandırmış, tam da yapmasını istemediği şey için ona emirler yağdırmıştı. İçindeki -aman bulaşmayayım ne hali varsa görsün- iç güdüsünü korku bastırmış gecenin bir yarısı oda arkadaşının kusmuğunu temizlemek için saatlerce uğraşmıştı.
Oda arkadaşı zengin bir ailenin fazlaca şımartılmış tek evladıydı. Kendisinden fazlaca yapılı olan bu adam, içinde barındırdığı hisleri anlamıştı. Onun korkak tavırlarını kullanır olmaya başlamıştı. Oysa ilk zamanlar üniversite de en sevdiği insanlardan biriydi. İnsanlar diye düşünürken bir an sahi kaç tane insanla konuşuyorum ki diye iç geçirdi. Dün gece saatlerce uğraşarak temizlediği kusmuk kokusu, Burak'ın ağzı açık uyuması neticesinde yayılan kokuyla kucaklaşmış durumdaydı. İçerideki fazla koku dağılsın diye açacağı pencere ona küfür ve şiddet karışımıyla geri dönecekti. Şimdi nefretle uykusunda bile dövüşen oda arkadaşının horlaması kulaklarını tırmalıyordu. Pantolonunu hemen giyip çıkmak isterken sendeleyip arkadaşının üstüne düşmüş ancak zil zurna sarhoş olan Burak hiç oralı bile olmamıştı. Yutkunduğu tükürüğü bile titreyen Ilgaz hemen oradan tişörtünü alarak yola koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İtki
General Fiction"Umarsızca saçını geriye itti. Aylarca uğraşmasına rağmen hala tedavisine cevap vermeyen hastasının kendisini de zehirlediğini düşünüyordu. Acının zevk verdiğini bir çok kez kliniğine gelen hastalarından işitmişti. En nihayetinde türlü psikoterapi y...