Sabah saat 8:45. Ben daha yeni kalkmistim. Geceligimin ustunu giyerek odadan ciktim. Bir tek kuzenim Melek ayaktaydi, o da oturmus bilgisayarda Barbie giydirmece oynuyordu. Gidip yanagina buse kondurdum. "Gunaydin Kayla abla."dedi. Bende "Gunaydin."dedim. Ardından mutfaga gidip bir bardak portakal suyu doldurdum ve balkona ciktim. Iceriden bir ses geldi. Galiba telefonum caliyordu. Ben tam kalkmisken Melek telefonu bana uzatti. Cevapsiz aramalarda yabanci bir numara vardi. Belki okuldan ariyorlardi. O numarayi tekrardan aradim, bir bayan acti telefonu "Kizim."diyerek. Ben sesizligi bozmak icin "Acaba yanlis kisiyi mi aradiniz hanımefendi? Benim annem yok, yani kaçırıldı. Siz karistirdiniz herhalde. Hoscakalin."diyerek telefonu kapattim. Ardindan Tuğçe beni aradi. Aglayarak. Ne oldugunu sordum. Bana babasinin beyin kanamasi gecirdigini, annesinin olmadigini, ne yapabilecegini sordu. Ben de ona ambulansi aramasini Okmeydani Hastanesine gitmelerini, oradan bir hemsire kiralamalari gerektigini soyledim. Yuzume kapatti. Tabi ne yapacagini sasirmisti. Portakal suyumu bitirdikten sonra mutfakta olan en buyuk kuzenim Aliona'dan yardim istedim. Birlikte balkonda olan masayi kahvalti icin hazirladik. Baktik ki yağ ve beyaz peynir yok. Bana birkac sokak sonra bir market olacagini soyledi. Elime para tutusturdu ama ben kabul etmeyerek kosaraktan merdivenleri tirmanarak odama ciktim. Ustumu degistirerek sacimi tarayarak asagiya cuzdanim ve telefonumla indim. Ayakkabilarimi giyip marketin yolunu tuttum. Marketi bulmustum. Buyuk bir marketti. Kasiyere sordum. Bana yağın ve beyaz peynirin nerede oldugunu gosterdi. Ben de alip kasaya gittim. Bir de karpuzun olup olmadigini sordum. Yokmus, hayret. Neyse posetlerle giderken bir kucuk cocuk posetlerimi elimden alarak "Nereye gidiyoz be ablam?"diye sordu. Belli ki çingeneydi. Beni takip etmesini soyledim. Eve geldigimizde ona 7TL verdim. "Be ablam, bi 3lira daha versen?"dedi yalvaran bakislarla. Verdigim 7TLyi alip tam 10 TLyi verdim. Kapiyi caldim. Kimse acmadi. Bende anahtar var mi diye baktim yoktu. Bir kez daha calmistim. Yine caldim. Yine caldim. Mutfaktaki balkona gittim. Tas attim. Kimse duymadi yine. Baska carem kalmadigi icin balkonun demirlerine tirmanarak ayakkabilarim elimde iceri girdim. Herkes salonda toplanmisti. Herkes agliyordu. Ne oldugunu sordum. Ortanca kuzenim Rüya "Kayla abla annen..."dedi. "Anneme ne olmus!"diye bagirdim. Aliona Rüya'yi susturarak "Kaylacigim, nasil nesek bilemiyoruz. Annen, annen olmus."dedi. Elimdeki poşet ve ayakkabilarim elimin bosalmasi yuzunden yere dustu. Sol gozumden bir damla yas akti. Ayakta durmak icin dermanım kalmamisti. Dizlerimin uzerine dustum ve hıçkırarak agladim. Beni artik kimse tutamazdi. Biyolojik babamin fatihasini okuma zamani gelmisti. Ben yerde oyle kaldigimda Aliona yanima geldi , elimi tutarak banyoya goturdu. Tuvalete oturtturdu ve kapiyi kapatti. Dizlerinin uzerine çömerek "Sen çok guclusun. Herseyin ustesinden gelebilirsin. Sen Kayla'sin. Sakin kendine zarar vermeye kalkma. Ölen ölmus artik. Elimizden duâ etmek gelir sadece. Sen simdi hayatina bakacaksin. Okuyacaksin, guzel bir aile kuracaksin. Istedigin hersey onunde olucak. Guzel cocuklar yetistireceksin. Sana lâyık evde kraliçe gibi yasayacaksin. Bugunden sonrasi seni ilgilendiren seyler. Anneni aglayarak geri getiremezsin."dedi ve elimi tutarak hazir olan kahvalti masasina oturtturdu ve teyzemleri cagirdi. Annesiz bir Kayla, ne kadar guclu olabilir ki? Biyolojik babasının diri ama benim için ölü, annen herşeyiyle ölüyken ailesine ihtiyacı olan Kayla nasıl ayakta kalabilirdi, hangi güç beni ayakta tutabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABIRSIZ
ChickLitBu hikaye küfür içermektedir. Her yaş okuyamayabilir. 13+ bir hikayedir. Küçüklerin okuyabileceği bölümler pek olmayacaktır.