25. Sene

91 9 8
                                    


Ceviz ağacından yapılmış kürsünün başında hakime hanım son kahvesini yudumluyordu. On dakika sonra başlayacak duruşmanın ardından hayatının en güzel günlerini yaşayacağı dünya turuna çıkacaktı. Belki de yapayalnız hayatında kendine bir hayatı arkadaşı edinebilirdi de. Yerinde doğruldu, yeşil çizgi üzerine sarı işlemeli cübbesini sırtına büyük bir özenle geçirdi. Sol bacağı titriyordu. Ancak içinde korku hissedince bu denli hızlı sallanırdı bacağı. Sert mizacı bu korkuyla bir kedi yavrusu masumluğuna dönüştü. Küt kızıl saçlarını kulaklarının arkasına attı, belini dikleştirdi. Tırnakları kürsünün üzerinde adeta bir orkestranın düzeniyle tıkırdıyordu. Kendine son kez çeki düzen verdikten sonra düşündü. 25 senelik meslek hayatında ki onurunu ve gururunu bir çanta parayla satmıştı adeta. Ama yinede mutluydu. Sonuçta intikam alması gerekiyordu. Çünkü kendi suçunu da ancak böyle örtebilirdi.
Kapı hizasında süklüm püklüm duran mübaşire seslendi. Titreyerek gelen adam hakime hanımdan aşırı derecede korkuyordu. Hakime hanımın önünde kamburu çıkmış bir şekilde durdu. Yılların vermiş olduğu yorgunluk artık onun gücünü elinden almıştı.
- Buyrun hakime hanım bir isteğiniz varmıydı?
Ama hakime duymamıştı. Yeşil gözleri keskin bir şekilde odayı kolaçan ediyordu. Mübaşir hakimenin şüphelendiği bir şey olduğundan emindi. Aynı şekilde yineledi sorusunu. Bu sefer duyan hakime hanım oyun başında rahatsız edilen çocuk edasıyla mübaşire kızgın bir şekilde baktı. Haki yeşili gözleri sanki yuvalarından fırlayacaktı. Bir hışımla;
- "Duruşma salonuna sadece avukatları çağır mübaşir efendi!" dedi. 
Koşarak kapıya giden mübaşiri izledi. İçindeki korku ve heyecan artık bir everest yüksekliğindeydi. Ama davanın ardından yaşayacağı mutlu günlerini hayal etti. Kapının tıkırtısıyla hayallerinden uyandı. İçeri giren ilk avukat sperm bankasından yaptığı oğlu celal bey idi. Kel kafasının parlaklığı görenlerin hemen dikkatini çekiyordu. Kısa boyu ve aşırı kilosu ve saflığıyla bir su aygırını andırıyordu. Çıkardığı yüksek topuk sesleriyle annesini yanına yanaştı. Ardından diğer avukat aniden içeri daldı ve koşarak geldi. Bir anda aralarında hararetli ama fısıltılı bir tartışma patlak verdi. Fısıltılar odayı kaplamıştı. Arada celallenen hakime hanımı oğlu yatıştırıyordu. Diğer avukatı ikna etmeye çalışır gibi bir durumları vardı. Uzun tartışmaların ardından anlaşmış görünen avukatlar tokalaştıktan sonra içeriye şahitler ve katil alındı. Beş dakikalık bir sürenin ardından herkes yerini almış görünüyordu ama kapı açıldı ve içeri terli görününen savcı bey girdi. Hakime hanımın yanındaki yerini aldı ve çıkardığı dosyasında bir şeyler karalamaya başladı. Hakime hanım ise gözleriyle salonu tarıyordu ve yine tüm asilliğiyle kürsüde parlıyordu. Sol elini havaya kaldırdı ve son kez yeminini ederek tokmağını masaya vurdu.

Duruşma salonunun içine vuran sabah güneşi hakime hanımın gözünün içine giriyordu. Mübaşirden perdeleri kapatmasını rica etti. Mübaşire karşı ilk defa bu kadar kibar davranmıştı. Bu arada duruşma devam ediyor hakime hanım katilin lehine kararlar veriyordu. Duruma tepki gösteren ölen küçük kızın ailesi ağlayarak yerlere yatıyorlar hakimeye sövüp sayıyorlardı. Giderek terleyen hakime davaya ara vermek zorunda kaldı. Cübbesini çıkarıp kürsüye bıraktı. Dizlerinin üzerine çöktü ve gözlerindeki yaşlar boşaldı. Bir kadın, bir hakime olarak yaptıkları oldukça canını yakmıştı. Seneler önce ölen sevdiği adamın kanlar içindeki cesedi gözünün önüne geldi. Beyaz gelinliğinin içindeki yaşadığı berbat gününü hatırlayarak daha çok kahroldu. Ama geçmişe mazi yapmanın zamanı değildi şimdi.  Üzerindeki beyaz büstiyer gözyaşlarında ıslanmıştı. mutlu olacağı şeyleri düşündü. Yarım saat sonra karara ulaşacak bir dava için kendini bu kadar üzmesine gerek olmadığını düşünüp toparlandı. Saçını düzensizce geriye attı. Kulağındaki altın küpeleri yokladı ve tekrar cüppesini giydi. Derin bir nefes aldıktan sonra dua etmek için ellerini açtı. Sanırım af dilenmişti. Bakımlı ellerini yüzüne götürürken mübaşirin sesini duydu. Aranın bittiğini haber veriyordu. Acılı aile içeriye alınıyordu. Kapının gıcırtısı odanın sessizliğini bozmuştu. Her içeriye giren hakime hanıma ters ters bakıyordu. En sonunda ölen kızın ailesi yavaş ve mütevazi bir şekilde odaya girdi. Küçük kızın annesi hakime hanıma çok sert bir bakış fırlattıktan sonra isyanlarına başladı. Yaşlı babası ise kahrolan kızını toparlamaya çalışıyordu. Hakime hanım ise az önceki iç arınmasının verdiği rahatlıyığla gayet asil bir şekilde kürsüsünde oturuyordu.
Duruşma başladı ve hakime hanım daha fazla uzatmayıp 13 hakim değiştiren zanlının beraatine karar verdi. Hem kaatili hem de kendini büyük bir beladan kurtardığına inanıyordu. Bu kararın ardından küçük kızın ailesi hakime hanıma küfürler sayıp belalar okuyorlardı. Ama hakime hanım onları duymuyordu bile. Aklı hâla katilin ona kırptığı gözdeydi. Yavaş yavaş boşalan duruşma salonundaki gürültüler de azalmya başlamıştı. Son olarak mübaşirde çıktı. İçeride birtek hakime hanım vardı. Masum bir şekilde kürsüsüne kafasını koymuş yatıyordu. Bugün mesleğinin 25. Yılıydı aynı zamanda son günüydü. Bir kaç gün sonra istifasını verecek, aldığı rüşvetle mükemmel bir dünya turuna çıkacaktı. Ama içi hiç ama hiç rahat değildi. 50 senelik hayatında ikinci defa bu kadar üzüntülü ve korkuluydu. Annesin güzide öğütleri aklında bir yıldırım etkisi yarattı. Rahmetli Annesi ona hep doğru ve dürüst bir insan olması gerektiğini öğretmişti. Bu yaşına kadar da öyle davranmıştı ama bir çanta para ve korku her şeyi değiştirmişti.

Hiç evlenmemişti. Daha doğrusu evlenenememişti. Sevdiği adam da onun gibi bir hakimdi. Uzun boylu onun gibi yeşil gözlü ve sarışındı. Alçak gönüllü ve mükemmel bir adamdı. Gördüğünde içinde uyanan güven duygusu onu sevmesine neden olmuştu.  Gençlik yıllarında tanışmışlardı. İlk meslek yıllarında ise evlenme kararı almışlardı. İki tarafın aileside bu evliliğe karşı çıkıyordu. Çünkü celal bey in babası aşiret ağasıydı. Kan davası için sevdasından vazgeçmeye zorlanıyordu. Eğer ailesinin istediği kız ile evlenmezse 25 senelik ömründen olacaktı. Hakime hanımın ailesi ise bunun için bu evliliğe ölesiye karşı çıkıyordu.
Evlilik günlerinde henüz 26 yaşındaydılar. Beyazlar içindeki 2 senelik hakime hanım ve smokiniyle celal bey çamlıca tepesindeki düğünlerine kol kola girdiler. Heyecandan titreyen hakime hanım celal beyin sakinleştirmesiyle normal haline dönmüştü. Yavaş yavaş kırmızı halıda yürüyen gelin ve damadı durduran pis bir kurşundu. Damat hakimenin kolunu bırakıp elini boğazına götürmüştü. Kanlar içinde boğulan celal beye ilk yardım babasından gelmişti. Herkes celal beyin yanına bir hışımla koşturdu. Hakime hanım ise hâla ağaçların arkasında bekleyen katilin gözünün içine yeşil gözlerini dikmişti. Sol bacağı deli gibi titriyordu. Kendini kontrol edemedi ve yerlere vurdu kendini. Celal beyin üzerine sürünüyordu. Son kez yanına gitti. Kanlar içinde kalmış bedenini görünce gözlerindeki yaşlar iki katına çıkmıştı. Kaymış
gözlerine baktı yüzünü , okşadı kanları önemsemeyip yanağına bir buse kondurdu. Ama ambulans gelmişti. Celal beyi sedyeye taşırken hakime hanıma sakinleştirici vurmak istediler ama direndi. Arka taraftan "yellliiizzz!!"diye bağırıyorlardı. Hakime hanım başını çevirdi kimseyi göremiyordu. Acaba ona seslenen kimdi? Etrafına bir daha bakınacağı sırada koluna saplanan sakinleştirici iğneden kaçamadı. Bugünden sonra ise hiç bir erkeği celal bey gibi sevemedi,sevmedi. Ama içindeki annelik duygusu bastıralamayacak duruma gelmişti. evlenmekten korkuyordu artık. Her zaman gözünün önüne gelen o manzara psikolojisini bozmaya yetiyordu. Sonunda delice bir karar verdi. Bir sperm bankasına başvurarak ilk oğlunu dünyaya getirdi. Sevdiği adamın adını yaşatmak için oğluna celal adını verdi. Ona babasının öldüğünü söyledi hep. Ona hem annelik hem babalık yaptı hemde en iyi şekilde. Tüm kazancını oğluna harcadı. Onu en iyi okullarda okutup en iyi şeyleri yedirip içirdi. Ve oda annesi ve sözde babasının yolunda giderek bir avukat oldu.
  Geçmiş okyanusuna dalan hakime hanım sudan başını çıkardığında salon karanlıktı. Saatlerdi duruşma salonundaki eski kürsüsünde uyuyordu. Sevdiği adamın katilini son kez düşünmüştü. Bugün onun kızını öldüren kaatilin beraatini verdiğini düşündü tekrar. İçindeki intikam duygusu boyunu aşmıştı. artık durduralamayacak seviyedeydi. Şu an için yalnızca hesabına aktarılmış 1 milyon₺yi düşünüyordu. Bu paraları harcamanın hayali bile mükemmeldi

Yolsuzlukların EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin