Kaçış

37 6 2
                                    

Üzerinde buruşmuş olan sabahlığıyla uyur uyanık bir şekilde yatağında uzanıyordu. Odanın içine giren güneş son davasını verdiği gün ki gibi parlaktı. Yatağın üzerinde doğruldu ve saten sabahlığını düzeltti. Yorgunluktan gözünü açamıyor ama bir o kadar da uyuyamıyordu. Ebeveyn banyosuna doğru ilerledi. Gözüne çarpan siyah para çantasının içi boştu ama bir kaç saate kadar bankadaki parasını alabilecekti. Paranın hayalini kurarken musluktan akan buz gibi suyla irkildi. Yüzünü havluya silmek için doğrulduğunda dün gece yere fırlattığı oda spreyini gördü ve kaldırdı. Mutfağa doğru ilerledi. Kahvaltıda ne yapacağını düşünürken erken kalktığı için duymadığı alarmın sesini işitti. Odasına doğru ilerledi ve saatin 6:25 'e
kurulmuş olduğunu gördü. Çünkü adliyeye gideceği zaman bu saatte kalkardı. Eski tahta kapısı çalınıyordu. Kapının çıkarttığı tok ses sanki kırılacağı hissini veriyordu. Kapıya doğru ilerlerken oğlu celalin gelmiş olduğunu düşündü. Bu fikir onu mutlu etmişti ama kapının gözünden baktığında gelenlerin polis memuru olduğunu gördü. Tüyleri diken diken olmuştu. Kafasını elleri arasına götürdü. Hemen odasına koştu. Bacağına bir pantolon geçirdi, üstüne bir tişört giydi. Dışardan gelen anonslar onu korkutuyordu.
- "Yeliz Helvacı. Bu son ihtiramız. Kapıyı açın yoksa zor kullanacağız. "
Çekmecesinde beretta marka tabancasını çıkardı. Odasının caddeye bakan penceresinden caddeye göz attı. Salak polisler diye düşündü çünkü caddede bir tane bile polis yoktu. Odasında oradan oraya döndü durdu. Aklına bir fikir gelmişti. Beyninde yanan ampulle ahşap dolabının arka tarafındaki silahının susturucusunu aldı. Dışarıdaki polisler artık kapıya vuruyordu. Kapının önüne acele adımlarla gitti. Anahtarlıktan bel air'ın anahtarını aldı. Kapı gözünden polislerin yerine baktı. İnce bir kapısı olduğu için şuan mutluydu. Silahı kapıya dayadı. Dışarıda iki polis vardı. Silahın kabzasını sıkıca kavradı. Tam kapının arkasında bekleyen ilk polis için silahın tetiğini çekti. Kapının büyük çatırtısı ve polisin feryatları apartmanı doldurdu. Ama mermi sesi hiç duyulmamıştı. İkinci polis için kapı arkasından tetiği çekti yine. Bingo diye sessizce sevindi. Hızlıca kapıyı açtı. Bir polis tam kapısının önünde kıvranıyordu. Diğeri ise döner merdivenden aşağı yuvarlanıyordu. İkiside baygındı ve ikisinide karnından vurmuştu. Ama aradaki kalitesiz ve ince kapı bu zararı biraz hafifletmişti. Merdivenlerden koşan adımlarla ilerledi. Ayakkabılarını giymeyi unutmuştu. Merdivenden yuvarlanan polise bir tekme attı ve dış kapıya ilerledi. Dışarıda hiç polis ekibi ya da arabası yoktu. Koşar adımla kapının önündeki arabasına vardı. Ağır kapısını tek hamlede açtı ve biner binmez motoru çalıştırırken arabasının anahtarlığının düşmüş olduğunu fark etti . Gazı bir anda kökledi ve yaşlı arabanın yaşlı motoru aynı güçle  kükredi. Nereye gideceğini bilemiyordu. Ama şu an yapması gereken en mantıklı şey İstanbul dışına çıkmaktı.
Trafiği birbirine katarak ve aşırı hızla kurtköye kadar ilerlemişti. Camının kolunu sol eliyle çevirdi. Aralanan camdan gelen hava akımı saçlarını birbirine katmıştı. İğrenç hissediyordu. Alabileceği cezayı düşünerek içi yandı. İki tane polisi yaralamıştı. Aynı zamanda yolsuzlukta yapmıştı. Ama bu sabah gerçeklerle yüzleşecek kadar güçlü değildi. Aslında o gücü hiç bir zaman kendinde bulamamıştı. Bugün de bunlar olmuştu. Düşündü. Olanları polisinin bilmesi için cinayet gecesi tanıklarından birinin kayda değer bir ifade vermesi gerekiyordu. Tek tanık Cevdet'ti. Bunları düşünürken ikide bir direksiyona vuruyordu. Hala belinde duran silahı çıkarıp bacaklarına koydu. Çıplak ayakları artık acıyordu. Camı biraz daha araladı. Arabasını sol şeride geçirdi. Sabah vaktiydi ve İstanbul'un dışına çıkmıştı. Yollar boştu. Bacağındaki silahı aldı. Eliyle sıkıca kavradı ve yolu ikiye ayıran toprak kısmın üzerine bıraktı. Aynasından baktı ve tam da bıraktığı yere düştüğünü gördü.
İçi hiç olmadığı kadar rahatsızdı. Umutsuzdu zaten bu durumda da umutlu olmak mantıksızdı. Bir kaç saat içinde yakalanıp kodese tıkılacağını düşünüyordu. Oğlundan utanıyordu. artık. Yaptıklarında utanmamak yüzsülükten başka bir şey değildi zaten. Artık eski güçlü Yeliz'in kaybolduğunu düşündü. Nereye gittiğini bilmeden öylece sürdü,sürdü.
Yerde yatan polisleri kaldıran sağlık ekibinin başında komiser Faruk bekliyordu. Yumruk yaptığı elini parçalanmış kapıya indirdi. Yanına gelen polisi elinin tersiyle gönderdi. Ardından basamaklardan hızlıca indi. Apartman kapısının önündeki güvenlik kamerasını gördü. Ve gözünü alamadığı başka bir şey vardı. Yere düşmüş bir anahtarlık. Ve üzerinde yeşil bir el yazısıyla aynen şu yazıyordu.
"Yeliz Helvacı"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yolsuzlukların EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin