Sabah kalktığımda elimi yüzümü yıkayıp kıyafetlerimi giydim. Cumartesi gününü her zaman sevmişimdir. Kim sevmez ki? Tam odamın kapısını açacakken telefonuma mesaj geldi.
-günaydın bücür, iyi uyudun mu?
Neden mesaj atıyordu ki? Sormak istediğim bir şey olursa ben yazardım zaten.
+işim var. Evet tam anlamıyla bunu yazıp gönderdim ve telefonumu yatağımın üstüne atıp kahvaltıya indim.
''günaydın kızım'' diyerek gülücükler saçan annem bugün bir farklı görünüyordu. Ya da bana mı öyle geliyor? Kalkıp anneme sarıldım. ''Çığıl. Kızım iyi misin? Ateşin mi var yavrum?'' ''yok anne. Neden?''
''yavrum sen bize sarılmazsın ki. Kimseye sarılmazsın. Bu zamana kadar sarıldığın tek şey yastığındır senin.'' Kadın haklı. Tensel temaslar öpücükler sarılmalar cicili biçili şeyler bana göre değildir. Kimseye de sarılmam. Bu yüzden sevgimi de gösteremem. Anneme en son ne zaman sarıldığımı hatırlamıyorum bile.
''haklısın anne. Bak sana sarılmadığım seni sevmediğim anlamına gelmez biliyorsun dimi? Babamı da seni de çok seviyorum. Sadece sevgimi gösteremiyorum o kadar.''
''biliyorum benim güzel kızım. Bilmez miyim? Darılmıyoruz sana merak etme.''
Güzel bir kahvaltı faslından sonra odama çıktım. Tam üzerimi değişip çocukların yanına gidecekken durdum. Ben ne yapıyorum? Daha geçen gün onları bırakmadım mı? Evet. Ama en azından patronun yanına gitmem gerekir. Durumu anlatmam lazım. Telefonu ve cüzdanımı alıp evden çıktım. Patronun odasına geldiğimde kapıya vurmak için elimi kaldırmıştım ki adımın söylendiğini duydum. Bu hafta nedense herkes beni konuşuyor, acaba ne suç işledim?
-bana bak patron! Senin çocuklar bizimkileri dövmüş. Çete başının da bir kız olduğu söyleniyor. Adı Çığıl mı ne. Çabuk bana o kızı bul. +büyütecek bir olay değil. Sizinkiler ayak bağı olmuşlar sadece. Uzatmayalım derim. Hem Arcan'ın bana olan borcuna sayın.
Ne borcu? Bizim patronun ne işi olur Arcanla. Haydi bismillah diyerek içeri girdim.
''hayırdır bilader. Beni mi bakmıştın?'' gözlerim benden 10 cm daha uzun olan adama kaydı.
''Çığıl sen misin?''
Tam ağzımı açmışken ''derya senin burada ne işin var çabuk teslimatları yap demedim mi ben sana!'' diyen patronumun sesi hem kızgın hem de ima doluydu.
Ne diyeceğimi bilemedim. '' pardon da siz kimsiniz?'' dedim her zaman ki şom ağzımı açarak.
''ben Arcan bey 'in sağ kolu necmi. Sen çığıl mısın derya mı?
''derya odadan çık!''
''patronum sakin olun. Ha Çığıl ha derya ne fark eder. Sen bizi ne yapacağını söyle.''
Yanıma yaklaşıp gözlerini benim göz hizama getirdi. Burnundaki dikiş izi kendini gayet belli eder cinsteydi.
''bak gülüm...'' derken alini kaldırıp saçımın kenarını tuttuğunda ani bir refleks ile bileğini tutup hızlıca ittim. Bu hareketim karşısında patronuma dönüp '' vay vay vay. Neden bu kızı bize vermediğini anlıyorum koca adam. Hal ve hareketlerine bakılırsa tarife uyan kız bu: çığıl. Böyle bir mal elinde varken bize vermek istemezsin tabi.'' Ben şaşkınlık içinde adamı dinlerken 'ne diyor bu piçelloz' bakışıyla patronuma baktım. ''bak necmi. Ben sinirlenmeden o kalın kafanı al ve buradan siktir git. Çığılı sana vermem bu bir. Buraya bir daha gelme bu iki. Ve bana karşı konuşurken de dikkat et bu da üç.''
''hop hop. Orda dur bakalım. Sen. Çığıl. Burada sana iyi bakıyorlar mı? Acaba yaptığın iş karşılığında yeterli para alıyor musun? Yadda seni kötü yola zorluyorlar mı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narsist Prenses
ActionBoyundan büyük işlere kalkışan fakat özgüven patlaması yaşayan bir genç kız. Geçmişi karanlığın derinliklerinde olup,bundan vazgeçen bir genç adam. Ve ikisini birbirine bağlayan birinin geçmişi ve diğerinin geleceğiydi.