Aniden arkamı döndüğümde yiğitle burun buruna geldik. Dışarıdan bakanların yanlış anlayabileceği kadar yakın...
-ne yapıyorsun ya. İnsanlar yanlış anlayacak.
+ne anlayacaklar? Derken karşıma geçip oturdu.
Sessizce -yani öpüşüyor muşuz gibi anlaşıla bilir.
+öpüşmek mi isterdin? Pişmiş kelle gibi sırıtarak bana bakınca istemsiz bir şekilde suratım iğrenmiş bir görüntüye büründü.
-eğer seninle öpüşmüş olsaydım şu anda bütün yüzümü kezzapla yıkardım. İnan bunu yaparım.
Tam cevap vereceği sırada garson yanımıza gelip masaya siparişlerimi bıraktı. Yiğit'i görünce
-siz bir şey ister misiniz efendim? Diye sordu. Fırsat vermeden araya girdim
-hayır. Zaten kalkıyordu şimdi.
+yoo. Daha yeni geldim.
-hadi canım kalk git.
+ hayır dedim.
-ben seni masamda istemiyorum.
+ ama ben senin masanda oturmak istiyorum.
-o senin problemin. Ben yalnız kalmak istiyorum.
+ bakar mısınız? Koli bandınız var mı? Bu kızın çenesi için güçlü bir tane lazım
'' maalesef efendim.'' Diyerek bana döndü '' ne yapmamı istersiniz?''
- Neyse kalsın. Alın siparişini. Heveslenmiş çocuk hevesini kırmayalım. Büyüdüklerinde psikolojik sorunları oluyor sonra.
+ senin gibi mi? Evet bu lafıyla beni göt edip yerin dibine soktu. Garsonda bıyık altından gülerken gözlerimi Yiğit'e diktim.
- Evet. Benim gibi.
Bu cevabı beklemiyor olacak ki ciddi bir biçimde suratıma baktı.
+ben bir kahve alıyım. Orta şekerli olsun.
Garson yanımızdan ayrıldığında hemen yemeğe başladım. Sanırım hücrelerim tekrar harekete geçmişti. Benden bağımsız kafamın içindeki sorulara cevap yetiştirmeye çalışıyordum. Küçükken bir olay geçirmiş olabilir miyim? Sanmıyorum aslında. Ya hafızamı kaybetmişsem? Zannetmem. Beni etkileyecek bir olay... hayır ya. Ama neden böyle oldum? Acaba hastanedeyken mi bir şey oldu bana?
Bu soruya cevap vermek için düşünürken Yiğit kendi kendime yaptığım güzel sohbeti böldü..
+sanırım kendi kendine konuşuyorsun ha?
- Seni ilgilendirmez bay senpai. Diyerek tersledikten sonra merakıma yenilip
- -çok mu belli oluyor? Diye sordum.
+ hem de nasıl? Kaşın gözün ayrı oynuyor. Kafanı sallayıp duruyorsun. Farkında değil misin?
-hayır.
Kahveyi getiren garson adisyon kağıdını bırakıp gitti. Bende nasıl yemişsem bütün tabak bitmiş maşşallah. Arkama yaslanıp Yiğit'e baktım. Kahvesinden bir yudum alıp bana baktı. Uzun zaman sadece yüzüne baktım. Açık kahve rengi gözleri koyu kahve saçlarına çok yakışıyordu. Basketbolcular gibi bir vücut yapısı vardı. Soru sorar gibi kaşını kaldırdı. Bende aynı şekilde karşılık verdim.
+ne oldu? -neden beni buldun? + nasıl bir soru bu? -yani bana o kızları yolladın. Saçma salak bir muhabbet aramızda geçti onlarla. Sonra kendin geldin. Arcan'ın kuzeni olduğunu söyledin. Beni kendi ellerinle Arcan'a teslim etmediğine göre ondan gerçekten hoşlanmıyorsun ya da aranızda kötü bir olay oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narsist Prenses
ActionBoyundan büyük işlere kalkışan fakat özgüven patlaması yaşayan bir genç kız. Geçmişi karanlığın derinliklerinde olup,bundan vazgeçen bir genç adam. Ve ikisini birbirine bağlayan birinin geçmişi ve diğerinin geleceğiydi.