İLK KEZ

55 4 0
                                    

Üç senedir olduğu gibi bugünde stüdyodayım, ben radyo sunucusuyum da. Her zaman ki gibi ben istek parçaları soruyorum Ezgi' de çalıyor. Ama bu sefer mesaj gelmedi canlı yayına birisi bağlandı. Adının Serkan olduğunu söyledi. İstek parçasını sorduğumda daha önce hiç karşılaşmadığım bir soru sordu.
-Size radyoculuk hayatınızda ilk gelen istek parçayı söyler misiniz?
Bir anda aklıma geldi de tam 21 yaşındaydım, Radyoculuk ve Televizyon Bölümünden daha yeni mezun olmuştum. İlk programımda benden istenen ilk şarkı "Gülben Ergen-Yalnızlık" olmuştu.Tabi ben bunları düşünürken dalıp gitmişim.Ezgi'nin mikrofonu kapatmasıyla beni dürtmesi bir oldu.Ezgi' ye baktığımda "kızım hadisene" sesini duydum.Mikrofonu yeniden açtım konuğumuza "Gülben Ergen-Yalnızlık" cevabını verdim. Daha neden sordunuz demeden o şarkıyı söylemeye başladı bile .Ben onun sesini duyunca soruyu bile unuttum.Sesi, ses tonu o kadar iyiydiki kelimeleri, heceleri hatta harfleri tek tek seçebiliyorum.İşte bu şarkının en sevdiğim kısmına geldi.

-Yalnızlık alır götürür,
Vay beni yazık bana,
Eller böyledir , hep ayırır karışıp sevdalara.
Eller böyledir, hep ayırır karışıp sevdalara.

Bu mısralar aynı zamanda şarkının nakarat kısmıydı. Her zaman dinlediğim, radyoda sıklıkla çaldığımız bir şarkıydı ama bu şarkı bana ilk defa böyle değişik, güzel ve anlamlı gelmişti. Şarkıyı iyice dinlemiştimde eksik olduğumun hiç bu kadar farkında değildim. Ne annem babam ne de abilerim vardı yanımda. Ezgi, iş arkadaşlarım ve Mehmet Abi'den başka kimsem yoktu..
Tabi ben bunları düşünürken yine dalıp gitmişim nu sefer Ezgi dürtmenin dozunuda arttırdı haliyle. Omzumda hissettiğim acıyla dengemi kaybetmem bir oldu. Ama her zamanki gibi Ezgi beni tuttu.
-Kızım bugün sana ne oluyor böyle? dedi.
Ben cevap vermeden mikrofonu açtım.Tam onunla konuşacaktım ki o telefonu kapattı. Kapattığını anlayınca içimde nedeni anlamadığım bir acı hissettim.Hemen Okan'ı arattırdım Ezgi'ye bize telefonları bağlayan Okan'dı çünkü. Okan'a onun numarasını sorduğumda sabit telefondan aradığını söyledi. Nerenin sabit telefonundan aradığını bilemediğim için arayamadım. Bir tek adının Serkan olduğunu biliyorum. Onu çok merak etmeye başladım.
Ezgi:Ne oldu ? Numarayı neden sordun?
-Hiç ya Üniversiteden bir arkadaşımın sesine benzettim de.
Ezgi'ye eğer Serkan'ın sesinden etkilendiğimi söyleseydim burdan eve gidene kadar, evde de uyuyana kadar benimle uğraşırdı. Ezgi'yle ben aynı zamanda ev arkadaşıyım. Ezgi'nin ailesi İzmir'de yaşıyor. Ezgi İstanbul'a Üniversite için gelmişti. Burda da güzrl bir iş bulunca burada yaşamaya karar vermişti. Radyoda da tanışınca benim evime taşınmıştı. Biz iyi bir ikili olmuştuk.
Ezgi'ye baktığımda Ezgi mikrofonları topluyordu. Bize ayrılan sürenin sonuna gelmiştik. Ezgi'yle beraber bir araba almıştık. Gerçi benim ehliyetim yoktu. Almayı çok istiyorum ama bu imkansız. Olsun Ezgi beni istediğim her yere götürüyor. EZGİ BENİM CANIM. Stüdyodan çıktık arabaya doğru yürüyoruz. Tam o sırada bacaklarıma bir şey dolandı kucağıma aldığımda onun bir köpek olduğunu anladım. Ezgi onun yavru bi Golden olduğunu söyledi.
-Ezgi lütfen onu eve götürelin. Lütfen!
-Bilge eve götürdük diyelim biz işe gidince kim ilgilenicek onunla?
-Onu da götürürüz stüdyoya ne olucak ki?
Tabi Ezgi ilk başlarda karşı çıksada ısrarıma daha fazla dayanamayıp her zaman ki gibi beni kıramadı.
Yavruyu da kucağıma alıp arabaya bindim. Serkan aklımdan çıkmıyor. Ona ulaşmayı o kadar çok istiyorum ki başka çarem yok her şeyi göze alıp yarın o numarayı arayacağım.Her iş dönüşü olduğu gibi Ezgi arabayı marketin önüne çekti. Ama bugün ihtiyaç listemize bir şey daha eklendi. Yavru köpeğimize Mama. O artık benim ikinci dostum ve yeni ev arkadaşım olacaktı. Bugün o ladar mutlu oldum ki. Aslında aklım hâla o telefon konuşmasında. Daha önce canlı yayınımıza bağlanıp şarkı söyleyen çok olmuştu ama böyle bir soru sonucunda şarkı söyleyen ilkti. Ne yalan söyliyim bundan etkilendim. Ses tonu içimi ısıtmıştı, bana eksikliğimi hatırlatmıştı. Kısacası onun sesi bana ne kadar eksikliğimi hissettirse de aslında iyi gelmişti.
Nihayet eve geldik. Beş katlı bir apartmanın ikinci katında oturuyoruz. Küçük bi ev ama bize yetiyor. Eve girdik, Ezgi hemen yemeği hazırlamak için mutfağa girdi bu konuda gerçekten çok iyi. Minik dostumu Ezgi'nin yanına bırakıp duşa girdim. İstanbul'un nemi insanı hergün duş almaya mecbur bırakıyor. Olsun İstanbul'a değer..
Duştan çıktıktan sonra burnuma çok güzel kokular gelmeye başladı , anlaşılan Ezgi her zaman ki gibi döktürmüştü. Yavrunun önüne mamasını koyup hemen masaya oturdum.
Yemek fastıda bittiğine göre kulaklıklarımı alıp koltuğa uzandım. Kucağımda bir ağırlık hissettim. Anlaşılan minik dostum beni sevmişti benim de onu sevdiğim gibi.Ona bir isim bulsak iyi olucak. Bu konuyu Ezgi'ye yarın açarım. Ezgi kitap okumak için odasına çekilmişti. Kitap okumaya gerçekten bayılıyor. Şarkı dinleyerek ve Serkan'ı düşünerek uyuya kalmışım. Uyandığımda kendi yatağımdaydım Ezgi beni yatağıma taşımış ama hiç hatırlamıyorum.
Kahvaltımızı yapıp stüdyoya gittik.Stüdyoya geldiğimizde yayına daha yarım saat var.Ezgi'ye yavruya koyacagımız isim konusunu açtım.
-Ezgi bu yavruya bi isim koymamız lazım artık.
- A evet bu konuyu açtığın iyi oldu.Sence ne olsun ismi?
-Vallaha Bilge hiç düşünmedim, sence?
-Bir filmde Safari ismini duymuştum nasıl sence?
-Vaayyyy!
Yavrunun adını koyduk. SAFARİ...

İşte o ağrıyı yine hissetmeye başladım.Gerçekten katlanılabilecek bir ağrı değildi...



GÖRÜNMEZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin